Vedat Arslan, Dubai’de yapılan Cityscape Global 2012 Fuarı hakkındaki izlenimlerini aktarıyor…
Dubai’de gerçekleştirilen bu fuarı, muhtemelen Türkiye’den katılan pek çok kişi gibi ben de ilk defa ziyaret etme fırsatı buldum. Öncelikle, fuarı bundan 5-6 yıl öncesinde ziyaret etmiş olanlar ile son 1-2 yılda ziyaret edenlerin genel yorumlarını sizinle paylaşmak istiyorum:
2006-2007 yıllarında Cityscape Fuarı, Ortadoğu bölgesinin en gözde fuarı idi ve gerek stand sayısı, gerekse katılımcı sayısı bakımından rekorlar kırıyordu. Bizim sadece izlemekle yetinebildiğimiz o dönemlerde, stand aralarında adım atacak yer olmadığı ve tüm konutların büyük bir hızla satılabildiği konuşuluyordu. Ancak, 2008 yılında çıkan krizle birlikte finansal açıdan Ortadoğu’nun İsviçresi kabul edilen Dubai’de de işler tersine dönmeye başladı ve satışlar bıçak gibi kesildi. 2009, 2010 ve hatta 2011 yıllarında, Cityscape, gerek büyüklüğü, gerekse ziyaretçi sayıları ve verimlilik gibi kavramlarla eskiyi mumla arar oldu.
Bugünkü duruma baktığımızda ise; öncelikle genel olarak Dubai’nin bir toparlanma eğiliminde olduğu açıkça görülüyor. Fuar alanında belki 5 yıl önceki kalabalık da, o kadar stand da yoktu ama Mipim de dahil olmak üzere son 2-3 yılda gördüğüm en kalabalık fuara ev sahipliği yaptığını rahatlıkla söyleyebilirim. Üstelik bu kalabalığın, kuru bir kalabalıktan ibaret olmadığına da kendi gözlerimle defalarca şahit oldum. Yerel firmalardan Damac, bizimkilerden de Ağaoğlu fuarın en çok sükse yapan firmaları oldu bence. Damac’ın standında ev satın almak için kendisine sıra gelmesini bekleyen Araplar’ı gördükçe şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Ağaoğlu’nda pazarlıklar 2. katta yapıldığı için bizzat ben şahit olmadım ama birkaç ayrı arkadaş satış gerçekleşmelerine şahit olduğunu söyledi. Hatta bir tanesi, çok önemli bir firmanın patronunun Murat Kurum’un da yanında Ali Bey’den 1 blok satın almak istediğine bizzat şahit olduğunu ve bu görüşmeyi yanındaki kameraya kaydettiğini bile ifade etti. Emaar’ın da hem Toskana Vadisi’nden, hem de Libadiye’de satışa çıkacak “Boulevardi” projesinden satış yaptığı da yine konuşulanlar arasında. Duyduklarımı Emaar yetkilileri de teyid etti ama.
Türkiye ilgisi, fuar esnasında düzenlenen konferanslarda da rahatlıkla görülebiliyordu. Gyoder’in düzenlediği konferansta ilk defa yurtdışındaki bir etkinlikle bu kadar çok yabancıyı salonun içinde gördüğümü söylemeliyim, ama yine de halen daha Türkler çoğunluktaydı. Ancak son Mipim’de Türkçe konuşulan Türkiye konferansından sonra, yabancıları görmek güzeldi. Bu arada, bütün Türk gazetecilerimizin ve Türklerin kaçırdığı esas konferans, 1 gün öncesinde oldu. Konu başlığı yine Türkiye idi ama organizatör Gyoder olmayınca, salonun büyük çoğunluğu bu sefer Türkler yerine yabancılardan oluşmuştu. Şahsen, bu konferansı – içerik olarak çok beğenmesem de – yabancı ilgisini görmek açısından daha çok beğendiğimi itiraf etmeliyim.
Firmalarımızın Türkiye’deki projelerinden satış yapmaları hepimiz için çok güzel… Ama bir de fuara ziyaretçi olarak gelenlerin durumunu irdelemekte fayda olduğunu düşünüyorum. Bir kısmını tenzih etmekle birlikte, çoğunluğunun fuara değil de Dubai’ye tatile gelmiş gibi bir halleri vardı. Maalesef, koridorlarda boş boş dolaşıp, “ya bu fuarda da hiçbir şey yokmuş” demek işlerine mi geldi, yoksa gerçekten hazırlıksız oldukları için mi fuara katılmadılar – bilemedim açıkçası! Belki, uluslararası arenada fuara gidenlere, öncelikle fuardan nasıl maximum fayda sağlayacakları konusunda bir eğitim vermekte de fayda var sanırım.
Gördüğüm kadarıyla, Dubai’deki fuara katılan Türk firmalarından Ağaoğlu ve Tahincioğlu en çok ilgi çeken firmalar oldular. Viatrans’ın elindeki ürün de (projesi), standın kalitesi de çok iyi olmakla birlikte bunu sanırım daha fazla gizleyemezlerdi. Yerleri de çok iyiydi aslında ama çok küçük bir maket ve olmayan branding ile ziyaretçi çekebilmişlerse iyidir. Bir diğer Türk firması ENSPD firmasının ise kim olduğunu da, fuara katılım amacını da çözemedim ama onların da her an bir ziyaretçileri vardı. Özetle, stand sahiplerinin hayatlarından memnun olduklarına eminim.
Görüşlerimin son bölümünde, Dubai’ye damgasını vuran Ağaoğlu’na özel bir yer vermek istiyorum… Sanırım kendileri bunu hak etti. Eğer sunacağınız çok güçlü bir ürününüz varsa ve bunu etkili bir şekilde duyurmak istiyorsanız, yapılması gereken işlerin hepsini tam olarak yaptı Ağaoğlu. Söylentilere göre kendisi bu organizasyon için 1 milyon $ harcamış. Bundan 15-20 yıl öncesinde pr’da sütun&santim hesabı yaparak gazetelerde çıkan haberlerin reklam değerlerini hesaplardık. Elma ile armut’u karşılaştırmak olarak tabir edilse de, böyle ekstra pr faaliyetlerinde harcanan bedellerin aslında çok olmadığını anlatmak adına kullanılabilecek güzel bir yöntem. Özetle Ağaoğlu, fuarın 15-20 gün öncesinden başlayarak ve fuar sonrasında çıkan haberlerle de devam ederek, harcadığı paranın en az 10 katını geri almış oldu. Gala gecesinde gördüğümüz Araplar’ın yarattığı/yaratacağı ekonomi hariç! Kısacası; Ağaoğlu yaptı… oldu!
Misafirlerini özel uçakla Dubai’ye getirtip, Burj Al Arab ve Al Qasr gibi bölgenin en iyi otellerinde ağırlayarak, Dubai’ye Tarkan’ı getirip çok özel bir gala gecesinde sahneye çıkararak ve standında yaptığı şovlarla 4/4’lük bir organizasyona imza attılar. Bu açıdan kendilerini tebrik ediyorum. Ancak, eleştirilerim de olacaktır; öncelikle o kadar para harcamışken keşke 10 bin $ fazla harcayıp daha kaliteli bir standa imza atsalardı. Bir de, Cityscape’in Ödül Gecesi’nin organize edileceği geceye kendi Gala Yemeği’ni ve Tarkan konserini koyarak yaptığı davranışı ben yadırgadım. Bu etkinliği 1 gece önce yapması Ağaoğlu’na hiçbir şey kaybettirmezdi, aksine – madem bu etkinliği Türkiye için yapıyordu – getirdiği gazeteciler Ödül Gecesi’ne de katılarak Türk mimarları Emre Arolat ve Tabanlıoğlu ile Enka’nın aldığı ödülleri de görme ve bu durumla gurur duyma fırsatı bulurdu.
Bu yazımdaki son sözüm de, Ağaoğlu’nun altında ezileceğini düşünen diğer geliştirici firmalara olacaktır. Kendinizi sürekli tekrar ettiğiniz pazarlama faaliyetlerinin yanında, farklı pazarlarda farklı faaliyetler içinde bulunmalısınız. Denemeden başarılı olma şansınız yok… O yüzden, atı alan Üsküdar’ı geçmeden satış ve pazarlama konularına farklı vizyonlardan bakmanızda, farklı pazarları zorlayarak müşteri çeşitlemesine gitmenizde fayda var…
Sonuç olarak, önümüzdeki dönemde Ortadoğu pazarından Türkiye’ye önemli bir akış olacağını şimdiden kestirebiliyoruz. Ama bu akışın, mevcut gayrimenkul projelerine mi olacağı, yoksa bölgedeki yatırımcı/geliştiricilerin Türkiye’de geliştireceği kendi özel projeleri aracılığıyla mı olacağı tartışılır. Mevcut geliştiriciler bu pastadan pay olmak istiyorlarsa, kapılarını çalan her acenteye veya acente görünümlü arkadaşlara (bu işi çok ciddi yapan bazıları hariç) satış yetkisi vermek yerine konuyu daha geniş çerçevede ele almalı ve ona göre hareket etmeliler.
Saygılarımla,
Vedat Arslan
vedat@aremas.net