Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) tarafından hazırlanan Mart 2011 İstihdam Raporu’nda, işsiz sayısının 2003-2010 yılları arasında, 1993-2000 yıllarına göre 2 kat, üniversiteli işsiz sayısının ise 3 kat arttığı belirtilerek, güncel işsizlik oranının yüzde 17,68, işsiz sayısının ise 5 milyon olduğu bildirildi.
AA – DİSK-AR’ın Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Hanehalkı İşgücü Anketi Mart 2011 dönem sonuçları üzerinden hazırladığı İstihdam Raporu’na göre, başta umutsuzluk olmak üzere çeşitli nedenlerle son 3 aydır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olan umudu kesik işsizlerin de hesaba katıldığı, geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 17,68 oldu. Bir saat bile çalışsa işsiz sayılmayan, yetersiz ve eksik zamanlı istihdam edilen gizli işsizler ilave edildiğinde bu oran yüzde 22 düzeyine ulaştı.
Resmi olarak 2 milyon 816 bin olarak açıklanan işsiz sayısının, umutsuz işsizlerle 5 milyon, gizli işsizlerle 6 milyon 131 bin düzeyinde bulunduğu savunulan rapora göre, işsiz sayısı Mart 2008 dönemi ile karşılaştırıldığında 284 bin, umudu kesik işsizler dahil edildiğinde 634 bin kişi artmış durumda.
DİSK-AR raporunda 1993-2000 yılları ile 2003-2010 yılları işsizlik oranlarının dikkate alındığı bir hesaplamaya da yer verildi. Hesaplamaya göre, ilgili dönemler için işsiz sayısı 2000’li yıllarda 1990’lı yılların 2 katını aştı.
1993-2000 yılı döneminde ortalama işsiz sayısı umudu kesik olduğu için ya da diğer nedenlerle işe başlamaya hazır olup da iş aramayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanlar da dahil edildiğinde, 2 milyon 142 bin iken, bu sayı 2003-2010 döneminde ortalama 4 milyon 305 bin düzeyinde çıktı. Umutsuzlarla birlikte işsizlik oranı da ilgili dönemde 1990’lar için ortalamada Yüzde 9,30 iken, 2000’lerde yüzde 17,01’e tırmandı. İşsiz sayısının Cumhuriyet tarihi rekoru kırdığı 2009 yılında bu oran yüzde 20,64’e ulaştı.
Üniversiteli işsizlerin sorunlarına da dikkatin çekildiği raporda, 1993-2000 yılları için ortalama yüksek öğrenim mezunu işsiz sayısı 121 bin iken, 2003-2010 yılları için 342 bin oldu. Bu sayı son açıklanan TÜİK verilerinde ise 419 bin düzeyinde.
-”TARIMSAL İSTİHDAM ÜCRETSİZ AİLE İŞÇİLERİYLE ARTIYOR”-
Rapora göre, son 3 yıllık dönemde yaratılan 2 milyon 897 bin kişilik istihdamın, 1 milyon 288 bini tarım kesiminde gerçekleşti. Tarımın istihdam içindeki payı yüzde 22’den yüzde 24,8’e çıktı. Tarımda istihdam edilenlerin yarısından çoğu kadın olurken, bunların yüzde 79’u ücretsiz aile işçisi olarak istihdama katılmış sayıldı. Tarımsal istihdamda bu artış yaşanmasa idi işsizlik oranları için olumsuz tablo iyice kendini gösterecekti.
Toplamda ise yeni istihdama katılanların yaklaşık dörtte biri ücretsiz aile işçisi olarak en kötü koşullarda çalışma yaşamına dahil oldu.
Yine son 3 yıllık dönemde (2008 Mart döneminden bu yana) umudu olmayan işsizlerin sayısı, diğer nedenlerle birlikte işsiz sayılmayan ama çalışmaya hazır olanlarla birlikte 350 bin kişi arttı. Bu kişiler işsiz sayılmadıkları için işsizlik verilerine dahil olmadılar. Kayıt dışı çalışanların sayısı ise 1 milyon 70 bin kişilik devasa bir artış gösterdi. Eksik ve yetersiz istihdam edilenlerin sayısı kriz öncesinin 359 bin üzerinde gerçekleşti. Geçici işlerde çalışanların sayısı da kriz öncesi döneme göre 198 bin kişi arttı.
-”108 ÜLKENİN NÜFUSLARI, İŞSİZ SAYIMIZDAN AZ”-
Dünya ülkelerinin nüfusu ile Türkiye’nin işsiz sayısının da karşılaştırıldığı raporda, dünyadaki 224 ülkeden 108’inin nüfusunun, 5 milyon olan Türkiye’deki işsiz sayısının altında olduğuna işaret edildi.
Raporda, nüfusu Türkiye’deki işsiz sayısının altında olan ülkelerin, tüm dünya ülkelerinin yüzde 48’ini oluşturduğu, bu ülkelerin arasında Norveç, İrlanda, Yeni Zelanda ve Uruguay gibi ülkelerin bulunduğu kaydedildi.
Raporun sonuç kısmında, Türkiye’nin işsizlik sorununu son 8 yıldır ağır bir biçimde yaşadığı, işsizlikle mücadelenin, işsizlik rakamları ile mücadeleye dönüştüğü, çözüm önerilerinin işveren çevrelerinin beklentilerince şekillendirildiği ifade edildi. Raporda şu görüşlere yer verildi:
”Yaşadığımız süreçte, işsizlik emeğin kazanılmış haklarına saldırının bir aracı haline getirildi. İşin yoğunlaştırılmasını ve daha az kişi ile daha çok iş üretilmesini, yani sömürüyü artırmayı hedefleyen esneklik uygulamaları, kuralsız çalışmanın yaygınlaştırılması, işsizliğin çözümü olarak topluma dayatılıyor. Buna karşın çalışma sürelerinin ve ücretli izin hakkının, gelir kaybı yaşanmaksızın, daha fazla denetim ve daha fazla kayıt dışıyla mücadele ile Avrupa standartlarında sağlanmasının, işsizlik sorununu büyük oranda çözeceği görülmek istenmiyor.”