TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Şube Yönetim Kurulu Başkanı Semih Uçar, TBMM gündemine getirilen imar affı hakkında basın açıklamasında bulundu.
Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odası Sakarya Şube Başkanı Semih Uçar 15 Nisan 2024 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sunulan İmar Kanunu’nda değişiklik teklifi ile ilgili basın açıklamasında bulundu.
6 Şubat Depremleri öncesinde çıkarılması düşünülen ancak yaşanan depremden dolayı ertelenerek yeniden ülke gündemine sokulmaya çalışılan imar affının söz konusu bile olamayacağını belirten Uçar, “Telaffuz etmek bile en hafif tabiriyle akıl tutulması ve vicdansızlıktır” dedi.
Başkan Uçar yaptığı basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
15.04.2024 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulan İmar Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile geçtiğimiz yıl yapılan genel seçimler öncesinde çıkarılması düşünülen, ancak yaşanan 6 Şubat Depremleri nedeniyle rafa kaldırılan yeni bir imar affı “yeniden” ülke gündemine sokulmaya çalışılmaktadır.
Kanun teklifi incelendiğinde, çıkarılan diğer imar aflarından pek de bir farkı olmadığı, geçmiş af uygulamalarında olduğu gibi yine ruhsatsız ve ruhsat eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınmaya çalışıldığı, mülkiyet durumu, yapı sınıf ve grubu ile diğer hususların yapı sahibinin beyanı doğrultusunda belirleneceğine ilişkin tüm kriterler aynen kalmak suretiyle, yapının afet risklerine karşı dayanıklı olup olmadığının tespiti için bir rapor isteneceği hususu eklenerek yeniden düzenlendiği görülmektedir.
2018 yılında 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen Geçici 16. maddesine istinaden alınan Yapı Kayıt Belgesi ile; ruhsatsız yapı ruhsatlı ve iskanlı bir yapı gibi yasal hale getirilmiş, Türk Ceza Kanunu’na istinaden imar kirliliğine neden olma suçundan ceza verilmesi ortadan kaldırılmış, yapı kullanma izin belgesi niteliğinde yapının kullanım hakkı verilmiş, bu hak ile kat mülkiyeti tesisi ve işyeri açma ve çalışma ruhsatı için gerekli şart sağlanmış, gecekondu sahiplerine, hazine ve belediye arazilerini doğrudan satın alma hakkı tanınmıştır.
Kontrolsüz ve plansız kentleşme ile sık sık çıkarılan imar afları, yapı üretim sürecinde mühendislik hizmetlerinin etkisizleştirilmesi gibi pek çok etkenden dolayı ülkemizde son 20 yılda gerçekleşen orta ve büyük ölçekli depremler, olması gerekenin çok üstünde yıkıcı sonuçlar doğurmaktadır.
Yıkılan veya ağır hasar alan bina sayıları açıkça göstermektedir ki yapı stokumuz yıkıcı etkileri olabilen doğa olaylarına karşı yeterli düzeyde dayanıklı değildir. Halkımızın büyük çoğunluğu afete karşı dirençli olmayan yapılarda yaşamaktadır.
Üstelik hiçbir mühendislik hizmeti almamış kaçak bir yapının yahut sonradan yapılan büyütmelerle ya da kat ilaveleriyle kaçak duruma düşmüş bir yapının afet risklerine karşı nasıl olup da dayanıklı olabileceği konusu mühendislik bilimi bakımından izaha muhtaçtır. Bu türden bir beklenti yaratmak kamuoyu açısından olsa olsa bir algı operasyonudur, bir manipülasyondur.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının verilerine göre 6 Şubat depremleri sonrasında deprem bölgesinde toplam 688 bin 679 konut orta ve az hasarlı olarak tespit edilmiş durumdadır.
Bakanlığa defaatle yaptığımız başvurulara rağmen 6 Şubat Depremlerinde hasar gören bu yapıların 18 Mayıs 2018 tarihinde “İmar Barışı” adı altında çıkarılan son imar affından yararlanıp yararlanmadığı, yararlandı ise bedelini ödeyip Yapı Kayıt Belgesi alan yapı sahiplerinin yapılarını İmar Kanunu’na ve deprem mevzuatına uygun hale getirilmek üzere ruhsat başvurusunda bulunup bulunmadığına dair sorularımız yanıtsız bırakılmıştır.
Bu durumda Bakanlık son çıkarılan imar affından yararlanan binalara yapı kayıt belgesi verilmesi dışında herhangi bir işlem yapılmadığını zımnen kabul etmektedir.
Anımsanacağı üzere son çıkarılan imar affında idare yapının güvenliğini mülk sahibine bırakarak sorumluluğu üzerinden atmaya çalışmıştır. Oysa devlet yurttaşlarının anayasal hakkı olan “güvenli ve sağlıklı bir konutta oturma, sağlıklı bir çevrede yaşama” hakkını tüm kurum ve kuruluşları kanalıyla sağlamak zorundadır ve devredemez.
Odamız tarafından 22 Nisan 2024 tarihinde “Malatya ilinde, 2020 yılındaki Elazığ Depreminde hasar alıp güçlendirmeyi bekleyen yapıların 2023 Depremlerindeki akıbeti hakkında” yapmış olduğu açıklamada da ortaya çıkarıldığı üzere, 24 Ocak 2020 Elazığ depreminden etkilenen Malatya ilimizde hasar tespiti yapılan ve 1 yıl içerisinde güçlendirilmesi gereken yapılar depremin üzerinden üç yıl geçmesine rağmen güçlendirilmemiş ve hasarlı durumdayken 6 Şubat depremlerine yakalanmıştır.
Vatandaşlarımızın can ve mal güvenliği için 6 Şubat depremlerinde orta ya da hafif hasar alan yapıların bir an önce güçlendirilerek depreme dirençli hale getirilmesi ya da yıkılması gerekmektedir. Ayrıca güvenli yapılaşmaya ilişkin bir düzenleme yapılacaksa İmar Kanunu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, Orman Kanunu, Kıyı Kanunu gibi ilgili tüm mevzuatın değerlendirmesinin yapılması gerekmektedir.
Açıkladığımız nedenlerle gerek ülke genelindeki yapı stokumuz bakımından gerekse deprem yaşanan kentlerimizdeki hasarlı yapılar bakımından ülkemizin öncelikli gündemi imar affı değil deprem güvenliği yeterli olmayan yapıların tespit edilip bir an önce onarım, güçlendirme ya da yıkıp yeniden yapma seçeneklerinden biri kullanılarak depreme karşı dirençli hale getirilmesi olmalıdır.
Ortalama iki yılda bir yıkıcı depremlerin yaşandığı Ülkemizde bırakın imar aflarını kanunlaştırmayı, telaffuz etmek bile en hafif tabiriyle akıl tutulması ve vicdansızlıktır. Mesnetsiz popülist politikalar ve bir kısım çevrelerin çıkarları uğruna halkın can ve mal güvenliğini tehlikeye atan, yok sayan, akıldan ve bilimden uzak bu tür anlayışlara karşı İnşaat Mühendisleri Odası bilimi, yaşam hakkını, güvenli yapılaşmayı savunmaya devam edecektir.