Enerjinin her türlüsünü en aza indirmeyi hedefleyen ‘yeşil ofis’lerden Türkiye’de sadece üç adet var. Ancak isteyen herkes işyerini küçük bir yeşil ofise çevirebilir
İKİ yıl önce, dünyanın çeşitli yerlerinde kurulan 180 ‘yeşil ofisin’ ne yaptığını bilmek ister misiniz? Anlatalım: 2 bin 230 ton karbon salınımını engelledi. Kağıt tüketimini yüzde 16 azalttı. 22 bin yaprak kağıt tasarruf sağladı. 180 yeşil büronun parasal değeri 300 bin TL oldu.
Yeşil ofis hem dünyada hem Türkiye’de yeni bir kavram. Çalıştığımız mekanların çevre ve insan dostu olması anlamına geliyor. Bu tür ofisler çevreye çok daha az zarar veriyor. Enerji ve para tasarrufu sağlıyor, hava kirliliğini de önlüyor. Yeşil ofiste çalışanların verimliliği artıyor. Elbette sadece binalar değil, insanların da çalıştıkları mekanları küçük bir ‘yeşil ofis’ haline getirmesi mümkün. Biz ilk önce şirketlerin kurumsal olarak ‘yeşil ofis’i nasıl hayata geçirebileceğini anlatalım.
Yağmur suyunu topluyorlar
Dünya üzerinde şu ana kadar 3 bine yakın LEED sertifikası almış şirket var. LEED sertifikasını, Amerikan Yeşil Binalar Konseyi veriyor. Türkiye’de ilk LEED sertifikasını Unilever şirketi aldı. Unilever’i Philips ve Siemens takip etti. Türkiye’deki ilk yeşil ofisin öyküsü 2009’a dayanıyor. İlk etapta çalışma ortamını iyileştiren, karbon emisyonunu ve su kullanımını azaltan Unilever yönetimi, çevre üzerindeki etkilerini en aza indirmek için böyle bir yapıyı kurmaya karar verdi. Şirketin Ümraniye’deki 10 bin metrekarelik kurumsal iç mekan projesi, Türkiye’nin ilk LEED sertifikası alan projesiyle tarihe geçti.
Unilever Türkiye Kurumsal İletişim Müdürü Ebru Şenel Erim, şirketin merkez ofisinin seçimi ve tasarımında çevresel farkındalıklarını göstermek istediklerini söylüyor: “Burası sürdürülebilirlik anlayışıyla yapıldı. Bu girişimimizin üç temel amacı vardı: Çalışma ortamını iyileştirmek, karbon emisyonunu ve su kullanımını azaltmak. Projenin başlatılmasından önce çalışanlarımızın bu yeni çalışma alanından beklentilerini saptamak amacıyla bir çalışan anket yaptık. Sonuçlar bina seçimi ve yeni ofis alanının tasarımı süreçlerine entegre edildi. Son teknoloji ürünü aydınlatma ve mekanik sistemler gibi enerji tasarrufu önlemleriyle çalışan başına düşen enerji tüketimi son derece azaltıldı. Yağmur suyunun toplanması ve yüksek verimlilikli su tesisatı sayesinde, merkez ofisimizin operasyonlarından kaynaklanan ‘sudaki ayak izi’ en aza düşürüldü.”
Tüketimi yarıya indirdiler
Bir yeşil ofiste neler olduğunu Unilever’in yaptıkları üzerinden anlatalım: Akıllı aydınlatma sistemleri ve gün ışığı sensörleri kullanıldı. Bu sayede doğal olarak gün ışığından azami derecede faydalanılıyor. Ofis içinde ısı ve ışık yine sensörler aracılığıyla kontrol ediliyor. Yüzde 100 taze havalı klima santralleri kullanılarak iç mekan hava kalitesi yüksek tutuluyor. Unilever binası sıradan bir binaya göre yüzde 40 daha fazla yalıtılıyor. Bu özelliği sayesinde ısıtma ve soğutma için harcanan enerjide büyük tasarruflar elde ediliyor.
Yeşil ofisin konumu ve çalışanların ihtiyaçlarını binada sağlayabilmeleri için kuaför, banka, turizm acentası gibi hizmetler bulunuyor. İnsanların ihtiyaçları da ortadan kaldırılmış oluyor ve çalışanların seyahat ihtiyacı azaltılarak atmosfere salınan karbonun dolaylı olarak azaltılması sağlıyor. Yeşil ofisle birlikte enerji ve su tüketiminin de azaldığını söyleyen Erim “Unilever Türkiye yeşil ofisinde, eski ofise oranla elektrik tüketimini yüzde 31, su tüketimini ise hemen hemen yüzde 50 oranında düşürdük” diyor.
Siz yeşil bir ofiste çalışmayabilirsiniz. Ancak ofisteki basit değişiklikle çevreye destek olabilirsiniz. Örneğin geri dönüşümlü malzemeleri çöpe atmak yerine ayırın. Çıktığınız odanın ışığını kapatın. Çok fazla kağıt kullanmayın. Mesai biterken elektrikli tüm cihazları tamamen kapatın.
Star