BİZ GEÇMİŞTEN BUGÜNE TAŞINAN ŞEHİR KİMLİĞİNİ VE İMGESİNİ GELİŞMİŞLİĞE KURBAN EDERKEN BATILI ARAŞTIRMACILAR TÜRK EVİ İMGESİNİ TEZ KONUSU HALİNE GETİRİYOR.
İstanbul her geçen gün büyük bir inşaat hamlesiyle biraz daha kimliğinden, geçmişinden koparılıyor. Gelişmişlik adına birbiri ardına yükselen gökdelenler, rezidanslar, AVM’ler, görkemli kuleler, Avrupa’nın en yüksek binaları diyerek övünülen yapılar şehrin asırlardan bu yana taşınan maddi manevi mirasını gölgelemeye devam ediyor. İstanbul’u İstanbul yapan nitelikler ortadan kalkarken ortaya çıkan megakent bambaşka bir kimliğe işaret ediyor. Oysa yaşanılan şehir, mekan ve ev toplumun kimliğine, karakterine hatta hayallerine de şekil veriyor. Biz geçmişten bugüne taşınan şehir kimliğini ve imgesini gelişmişliğe kurban ederken batılı araştırmacılar Türk insanının zihinsel kodlarında yer eden Türk evi imgesini tez konusu haline getiriyor.
BİZ YOK EDERKEN TÜRK EVİNE DİKKAT KESİLMEK
San Francisco Üniversitesi’nde İslami Araştırmalar ve Ortadoğu Bölümü’nde öğretim görevlisi olan Carel Bertram Türk Evini Hayal Etmek Eve Dair Kolektif Düşler başlıklı tezinde edebiyata, kanonik anlatılara, hatıralara hatta karikatürlere yoğunlaşarak Türk evi imgesini tartışıyor. Hafıza temsil olmaksızın varolamaz ön kabulüyle Türk evi imgesi nasıl üretilmiş, nasıl yaşayabilmiş, hangi anlamlarda geleceğe kalabilmiş sorusunu irdeleyen Bertram, Türk evi imgesinin kolektif bir hafızanın ürünü olduğunun altını çiziyor. Bertram’a göre evler mimari varlığından çok edebi olarak hayal edilerek bir anlam kazanmış ve yaygınlaşmış. O hayalin kendisini ve hayali üreticileri de mercek altına alan Bertram, milli kimliğin inşası ve erken cumhuriyet döneminde Türk evindeki değişime de dikkat çekiyor.
Yazarın kitabın önsözünde yaptığı şu tespit aslında sözkonusu araştırmanın anahtar cümleleri gibi: “Eski Osmanlı evinin kolektif Türk imgeleminde bir anlam mekânı olarak edindiği öncelik, bu evlerin bugününün Türkiyesi’nde neredeyse tamamının tükendiği ve hatta 19. yüzyıl sonlarında bile Türk coğrafyasındaki konumlarının silikleştiği düşünülürse bir hayli ilginçtir. Bir zamanlar İstanbul’a, Anadolu’ya ve Balkanlar’a hükmeden bu ahşap evler bir dizi yangın sonucu yok olmuş ve büyüyen, modernleşen bir ulusun demografisine, ekonomisine ve yaşam tarzı ihtiyaçlarına cevap veremedikleri anda 20.yüzyılın dönümünde yerlerine bir dizi yeni inşaat konmuştu. Dolayısıyla bugün Türk evi diye adlandırdığımız ev aslında Osmanlı şehir mekanını tanımlayan fakat Türkiye Cumhuriyeti döneminde uygun bir yapı biçimi olarak yaşamını sürdüremeyen evdir. Türk Evini Hayal Etmek bu Osmanlı evinin nasıl ikinci bir hayat yaşamaya başladığını ve nasıl hâlâ ciddi kültürel işlevleri olan görsel ve metinsel bir hatıra imgesi olarak yaşamaya devam ettiğini araştırıyor.”
Türk Evini Hayal Etmek
Eve Dair Kolektif Düşler
Carel Bertram
İletişim Yayınları