Küresel Yeni Koronavirüs (Covid-19) salgını tüm dünyada ve ülkemizde hızla yayılmış; 2019 yılı Aralık ayından bu yana 1,5 milyona yakın kişi hastalığa yakalanmış ve hayatını kaybedenlerin sayısı 80 bini aşmıştır.
Resmi açıklamalara göre ülkemizde hastalığa yakalanan yurttaşlarımızın sayısı bugün itibariyle 42282, kaybettiğimiz yurttaşlarımızın sayısı 908’dir. Ancak bilim insanları ve meslek kuruluşları tarafından yapılan açıklamalarda; Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19 ölümlerini raporlamada Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği uluslararası kodları kullanmadığını ve sayıların açıklanandan çok daha fazla olduğunu göstermektedir.
İktidarın 2002 yılından bugüne uyguladığı sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi ve ticarileştirilmesi politikaları nedeniyle içinde bulunduğumuz koşullarda toplum sağlığının korunması olanaksız hale gelmiş, pek çok yurttaşımız hayatını kaybetmiştir.
Siyasi iktidarın görevde olduğu on sekiz yılda; Genel Sağlık Sigortası düzenlemesiyle 5 milyon yurttaşımız sigortasız bırakılmış ve sağlık hizmetlerinden faydalanmaları kısıtlanmıştır. Adrese dayalı sağlık ocaklarının yerine, nüfusa dayalı aile hekimlikleri oluşturularak aşı takibi, bulaşıcı ve salgın hastalıkların yerinde tespiti ve takibi uygulaması kaldırılmış, ilaç fabrikaları ile aşı üretebilen tek kurum olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü kapatılmış, kamu hastanelerinde taşeronlaştırma yaygınlaştırılmış, kent merkezlerinde yer alan devlet hastaneleri kapatılarak özel hastaneler, vakıf üniversitesi hastaneleri ve kente uzak alanlarda özel sektöre bağlı ve mevzuata aykırı yetkilendirmeler ile şehir hastaneleri açılmış, koruyucu sağlık hizmetleri geri plana itilirken özel sağlık kuruluşlarının kârını arttırmayı destekleyen sağlık hizmetleri ön plana çıkarılmıştır.
Ülkemizde 81 il için 29 merkezde planlanan ve pandemiyle mücadelede etkin olduğu iddia edilen, çok sayıda yurttaşın aynı anda kullandığı büyük ölçekli şehir hastanelerinde yoğunluk ve ulaşım sorunları yok sayılmıştır. Yalnızca Ankara’da Bilkent ve Etlik Şehir Hastaneleri için bugüne kadar 6 kamu hastanesi kapatılarak toplum sağlığı riske atılmış; yurttaşların kent merkezinde sağlık hizmetlerine erişimi kısıtlanmış ve aynı zamanda Cumhuriyetin mimari mirası sağlık yapıları yok edilmiştir.
Salgında en çok yurttaşın etkilendiği İstanbul’da iki sahra hastanesinin kurulacağı açıklanmış; hastanelerin Sancaktepe ve Atatürk Havalimanı’nda tek katlı ve 1000 odalı olarak planlandığı duyurulmuştur. Ancak bu hastanelerin sahra hastanesi özelliklerini taşımadıkları, teknik ve ulaşım altyapısı ve karayolu ulaşımı olmayan, donanımlı bir hastane yakınında yer almayan alanlarda kurulacakları; böylelikle de bu alanların sermaye ve yatırım aracına dönüştürülerek kalıcı yapılaşmaya açılacağı anlaşılmaktadır.
Devlet tüm yurttaşlara eşit, sağlıklı, güvenlikli yaşama koşullarında nitelikli yaşam çevreleri sağlamakla yükümlüdür. Yaşadığımız süreçte, toplum sağlığı ve kamu yararı için özel ve vakıf üniversitesi hastaneleri de dâhil olmak üzere tüm sağlık kuruluşlarının gereken sağlık hizmetlerini bedelsiz olarak sunmaları; yurttaşların eğitim, ulaşım ve iletişim gibi kamusal hizmetlere ücretsiz ve eşit erişimi sağlanmalıdır.
Mimarlar Odası olarak; her koşulda tüm kurumsal varlığımız ile toplumla dayanışmayı sürdüreceğimizi tekrar vurguluyor, sağlıklı bir gelecek için sahip olduğumuz mesleki uzmanlık, deneyim ve birikimler kapsamında katkı ve yardımlarımızı sunmaya hazır olduğumuzu değerli kamuoyumuzla paylaşıyoruz.
TMMOB MİMARLAR ODASI
(1928 yılında halk sağlığının korunması amacıyla kurulan, aşı üretiminde örnek kuruluş ve aynı zamanda Cumhuriyetin mimari mirası olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü, 2011 yılında 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılmıştır.)