Amacı dışında kullanılan, üzerlerine site, depo, bina, hobi bahçesi yapılan tarlaların yeniden tarıma kazandırılması için ilginç bir çalışma başlatıldı.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırladığı taslak, teklife dönüştürülerek TBMM’ye sunuldu.
Özellikle son yıllarda, hobi bahçesi yapılmak amacıyla çok sayıda tarlanın parsellere ayrılıp satıldığı, arsa sahibinin de bundan çok kârlı çıktığı anlatılıyor. Bununla da kalmadı, üzerlerine konut sitesi kurulmuş tarım arazileri saptandı. Depo, müştemilat yapılarak atıl hale getirilenlere ise hiç girmiyoruz.
Bakanlık bu sorunu çözmek için bir yerden başlamaya karar vermiş. Zira, böyle böyle yok edilen tarım arazilerinin bir envanteri de yok. Bu yasal düzenleme bunu da sağlayacak. Tarım il müdürlükleri, valilikler her ilde tarama yapacak. Çıkan listede yok olan tarım arazilerini de gösterecek.
Sistem öyle ilerlemiş ki, bazı bölgelerde “Bu tarlada üretim yapacağım, su ve elektriğe ihtiyacım var” denilerek yerel yönetimlerden destek istenmiş. Ardından parsellere bölünen tarım arazileri, satışa çıkartılmış. Önce prefabrik konutlar, ardından da kalıcı konuklar yapılmış. İşte size yeni yazlık site alanı.
Şimdi, bu düzenlemeyle tarım arazinin üzerindeki yapıların yıkılması için üç ay süre verilecek. Valilikler ile il özel idareleri bu yapıları kaldıracak. Bozulan tarım arazisinin her metrekaresi için para cezası verilecek. Yapıları yıkmayanlar için ceza miktarı üç kat artırılacak. Bu yapılar ovalardaki tarım arazilerinde yapılmışsa, ceza iki katına çıkacak.
Öngörülen cezalar, AK Parti’nin taşra milletvekilleri tarafından fazla bulundu. Hatta toplantılarda, “Adam tarlasını satsa, bu cezayı ödeyemez. Biraz insaflı olalım” diyenler de çıktı. Bu itirazların ardından metrekareye öngörülen para cezası, 165 liradan 10 liraya düşürüldü.
Ortada ciddi şekilde yasa suiistimali var ve Türkiye geneline yayılmış durumda. Yasalarda tarım arazisine konut yapılamayacağı gayet açık. Bilmemek kimseyi suçtan kurtarmaz, ama bunca zaman buna göz yuman idarenin sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz.
AZİZ NESİN’LİK HİKÂYELER – ‘ANNEMİN MAAŞINI KESİN’ DİYEN EVLAT TBMM
DilekçE Komisyonu, vatandaşların parlamentoda en çok muhatap oldukları birimdir. Halkın o kadar ilginç soruları, şikâyetleri ve istekleri olur ki komisyon üyeleri, vatandaştan gelen mektupları okurken, bazen şaşkınlık içinde kalır, bazen de ünlü yazar Aziz Nesin’in kitaplarına konu olacak, trajikomik olaylar karşısında gülümsemeden edemez.
Yaylada kaybolan ineklerinin bulunmasını isteyen vatandaştan kaçan karısını geri getirilmesini talep edene kadar ilginç dilekçeler gelir komisyona. Ama en çok da iş arayan, topil isteyen vatandaşların talepleri vardır ki, onlara bir şey yapılamaz.
Komisyon daha çok kamu kurumlarıyla vatandaş arasında arabuluculuk edip, sorunları ilgili kurumlara ileterek çözülmesini sağlar. Bu konuda sessiz sedasız önemli bir işlev üstlendiğini de söylenebilir. Biz size koronavirüs filan demeden, annesini Meclis’e şikâyet eden ve vefat etmiş babasından bağlanan maaşın kesilmesini isteyen bir vatandaşın şikâyetini anlatacağız.
Umut Erdem’in aktardığına göre, TBMM Dilekçe Komisyonu’na Kahramanmaraş’tan yazan G.E., annesinin gayriresmi birliktelik yaşadığını, yani bir sevgilisi olduğunu ihbar etti. Talebi de çok açık. Annesinin cezalandırılması için babasından bağlanan maaşının kesilmesi.
Annesi E.E.’nin dul ve ölüm aylığı almayı sürdürmek için evlenmediğini, ancak gayriresmi birliktelik yaşadığını ihbar eden evlada yanıt, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı’ndan geldi. Komisyon, şikâyeti kuruma göndererek, yasal sonuçlarını sordu. SGK ise “K.E.’nin vefatından sonra E.E.’nin resmi evliliğinin bulunmaması nedeniyle aylığının kesilmesini gerektirecek bir hususun bulunmadığı anlaşılmıştır” karşılığını verdi.
Hayırsız evladın, annesini cezalandırmak için Meclis’i araya sokma girişimi de böylece sonuçsuz kaldı.