Çelik, Roman vatandaşlar için 8 bin konut yapılmasıyla ilgili çalışma yürüttüklerini, bu vatandaşların sağlıklı ortamlarda barınması, eğitim almaları ve entegre olmaları için her türlü çalışmayı yürüteceklerini söyledi.
Devlet Bakanı Egemen Bağış, AB üyelik sürecine ilişkin değerlendirmesinde, “Bu işi CHP’ye bıraksaydık, biz değil AB’ye, Gümrük Birliğine bile giremezdik” dedi.
Bağış, TBMM Genel Kurulunda, AB Genel Sekreterliği bütçesi üzerinde hükümet adına yaptığı konuşmada, Türkiye-AB ilişkilerinin yakın tarihine bakıldığında Aralık ayının önemli bir yere sahip olduğunu söyledi. 17 Aralık 2004 yılında müzakerelerin açılması kararı alındığını anımsatan Bağış, bunun Türkiye için yeni bir değişim ve dönüşüm sürecinin başlangıcı olduğunu ifade etti.
Müzakerelerin, Merhum Başbakan Adnan Menderes’in 1959 yılında ilk başvuruyu yapmasından 45 yıl sonra gerçekleştiğini belirten Bağış, şunları söyledi:
“45 yıl boyunca arpa boyu yol gidemeyen Türkiye’nin, Sayın Başbakanımızın kararlığıyla müzakerelere başlaması, hükümetimizin önemli başarılarından biridir.
1970 yılında CHP Parti Meclisi toplantısı bildirisinde, dönemin hükümeti Adalet Partisinin, ’anlaşılması güç bir acelecilik ile geçiş dönemini derhal başlatma kararını almakla suçlandığını’ görüyoruz. Bu işi CHP’ye bıraksaydık, biz değil Avrupa Birliği’ne, Gümrük Birliğine bile giremezdik.”
AB üyeliği sürecinde önemli başarılara imza attıklarını ifade eden Bağış, bu başarılar sayesinde Türkiye’nin çok daha demokratik, katılımcı ve müreffeh bir ülke olduğunu dile getirdi.
-“KOMİKLİKTİR, KORKAKLIKTIR”-
Avrupa çevrelerinde zaman zaman cesaret kırıcı yaklaşımların olduğunu ifade eden Bağış, şöyle devam etti:
“Bazı üye ülkeler, ’Türkiye vazgeçsin, geriye dönsün, kendi kabuğuna çekilsin’ diye uğraşıyor. Biz tabii tepkilerimizi her fırsatta ortaya koyuyoruz. Bu söylemlerin Türkiye-AB ilişkilerinin gündemini işgal etmesine izin vermeyiz. Avrupalı muhataplarımızdan tek beklentimiz, adil müzakere ve adil muameledir. Bazı üye ülkelerin Kıbrıs’ın arkasına saklanmaları, korkaklıktır, komikliktir.”
Türkiye’nin müzakere sürecinde kararlı olduğunu ve ne istediğini bildiğini belirten Bağış, amaçlarının, 1 Ocak 2014 tarihine kadar Türkiye’nin hukuki altyapısında, mevzuatında, uygulamalarında AB standartlarını yakalaması olduğunu söyledi.
Bazı iddiaları yanıtlayan Bağış, AB Genel Sekreterliği uzmanlık sınavının iptal edildiği bilgisinin yanlış olduğunu bildirdi. Bağış, sınavlarda siyasi bir etkinin de söz konusu olmadığını kaydetti.
-“ORAYA YILLARCA GİDİLMEMİŞ”-
Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin kurulduğu tarihten itibaren uyum konusunda 70’in üzerinde kurumla yüzlerce toplantı gerçekleştirdiğini belirten Bağış, şu ana kadar üst düzeyde 30’un üzerinde toplantı yapıldığını anlattı.
Fasıllarla ilgili yüzlerce toplantı gerçekleştirildiğini belirten Bağış, İçişleri Bakanlığı ile koordinasyon içinde 81 ilde AB’den sorumlu vali yardımcısı belirlendiğini, şimdiye kadar yayımlanan ulusal programların Genel Sekreterliğin emeği ile yapıldığını kaydetti.
Yaptığı ziyaretlerin eleştirildiğini belirten Bağış, keyif için seyahat etmediklerini, TBMM’nin verdiği temsil ödeneğinin yarısının kullanıldığını dile getirdi.
Bağış, “Bu ülkelere gittiğimiz zaman bir şeyi görüyoruz: Oraya yıllarca gidilmemiş olması sürecin 51 yıl devam etmesinin sebeplerinden bir tanesidir. Bu süreçte maalesef boş bırakılmıştır. Kendilerinin iktidar olduğu dönemlerde bu ülkelerle iletişim kuramamış olmaları Türkiye’nin AB sürecinin bu kadar gecikmiş olmasının sebeplerinden birisidir” diye konuştu.
Genel Sekreterliğin bütün harcamalarının Kamu İhale Kanunu çerçevesinde yapıldığını belirten Bağış, “Ellerinde bir iddia var da bunu yargıya götürmüyorlarsa onların vatan sevgisinden şüphe duyarım” dedi.
Bağış, yeni çıkarılan kanunla üst kadrolarda temizlik yapıldığı iddialarını yanıtlarken de teşkilat yasası çıktığında 4 genel sekreter yardımcılığından 3’ünün zaten boş olduğunu, yeni bir çok başkanlıkların kurulduğunu, bunlardan 15’ünden 13’üne halen AB Genel Sekterliğinde görevli olan personelden atama yapıldığını ifade etti. Bazı kadrolara da diğer kurumlardan uzman kişilerin atandığını belirten Bağış, ilerleme raporunun mükemmel olduğunu söylemediklerini ancak geçmişteki raporlarla karşılaştırıldığında “her senekinden olumludur” dediklerini kaydetti.
Bağış, şöyle konuştu:
“Bazı iktidar dönemlerinde faili meçhul cinayetlerin, işkence gören siyasilerin, yazarların, aydınların listesi yayınlanırdı. Çok şükür son yıllarda ilerleme raporlarında yüzümüzü kızartacak böyle ayıp listeler artık yok. Daha teknik konular var. İlerleme raporlarında başka bir şey var. 33 faslın 13’ü açılmış durumda. Geri kalan 20 faslın 17’sinde siyasi engel varken ilerleme raporu 33 faslın 33’ünde de Türkiye’nin ilerleme kaydettiğini teslim etmektedir. Yani Avrupa’nın önümüze koyduğu bütün çifte standartlara, engellere, siyasi ayak oyunlarına rağmen AB Genel Sekreterliğinin koordinasyonunda bütün kamu kurumlarımızla sivil toplum kuruluşlarımızla iktidarı muhalefetiyle el ele vererek 33 faslın 33’ünde de ilerleme kaydedebildiysek ve bunu da AB’ye itiraf ettirebildiysek o raporda olumlu görülecek şeyler vardır.”
Vize konusunun Berlin duvarı gibi olduğunu belirten Bağış, “Bugün Paraguay’ın vatandaşları AB’ye vizesiz girebiliyorsa Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları da eninde sonunda girecektir. Berlin duvarı nasıl yıkıldıysa vize duvarı da aynı şekilde yıkılacaktır. Bu konuda hep beraber elimizden geleni yapıyoruz” dedi.
-SORULAR-
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da milletvekillerinin sorularını yanıtlarken Yenilenebilir Enerji Kanunu Tasarısı’nın Meclis gündeminde bulunduğunu hatırlatarak, “Devlet tarafından satın alma garantisi verilen fiyatlar makul seviyede olduktan sonra Hükümetimiz tasarıyı desteklemektedir” dedi.
Türkiye’de yabancı sermayenin kontrol ettiği bankaların oranının yüzde 15 olduğunu ifade eden Babacan, 49 yabancı bankanın faaliyet gösterdiğini söyledi.
Babacan, Türkiye’de toplam 42 milyar lira kredi kartı borcu bulunduğunu ve takip oranının yüzde 8.93 olduğunu bildirdi. Kredi kartı faizlerinin yüksek olduğunu hatırlatan Babacan, bunun tüm dünyada böyle olduğunu, kredi kartının bir kredi unsuru değil, harcama aracı olduğunu anlattı.
TMSF’nin 30 Eylül itibarıyla çözümleme gelirinin 18.7 milyar dolara ulaştığını ifade eden Babacan, Türkiye’nin 2009 yılında tütün ithalatına 388 milyon 550 bin dolar ödendiğini söyledi.
Babacan, özelleştirme gelirlerinin 33 milyar dolara ulaştığını da açıkladı.
Halk Bankasının halka açık kısmının artırılması ve Ziraat Bankasının halka arzının gündemlerinde olduğunu bildiren Babacan, Ziraat Bankasında batak kredi oranının yüzde 2’ye düştüğüne dikkati çekti.
Devlet Bakanı Faruk Çelik de TİKA’nın başta Türk dünyası olmak üzere pek çok ülkede başarılı hizmetler yürüttüğünü belirterek, kuruluş amacına uygun çalıştığını söyledi.
Ahıska Türkleri ile ilgili soruya da yanıt veren Çelik, bu konuda özel bir kanun çıkardıklarını hatırlatarak, 30 Ahıska Türkü’nün vatandaş yapıldığını bildirdi. Çelik, Ahıska Türkleri’nin anayurtları Gürcistan’a dönmeleri için yürütülen çalışmalara da değindi.
Çelik, Roman vatandaşlar için 8 bin konut yapılmasıyla ilgili çalışma yürüttüklerini, bu vatandaşların sağlıklı ortamlarda barınması, eğitim almaları ve entegre olmaları için her türlü çalışmayı yürüteceklerini söyledi.
-DEVLET BAKANI BAĞIŞ-
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise özel kalem müdürü ile ilgili iddiaları soran milletvekiline, “Bu bilgiler bende yok. İletirseniz gereğini yaparım ve derhal soruşturma açarım” diye cevap verdi.
İstanbul’da AB Genel Sekreterliğinin bir ofis açtığını, bunun gerekli olduğunu anlatan Bağış, “Buralarda bazı ülkelerin büyükelçilerini ağırladım, ağırlamaya devam edeceğim. Özel görüşmelerimi burada yapmaya ihtiyacım yok çünkü benim İstanbul’da bunun için zaten mekanlarım var” dedi.
Papa’nın Türkiye’nin AB’ye girmesini istemediğine yönelik soruyu da yanıtlayan Bağış, şunları söyledi:
“Zannediyorum son dönemde bu Teksas, Tommiks, WikiLeaks belgelerine fazla kaptırdınız. O konuda bizim basın seçmece yayın yapıyor. Orada Papa’ya atfedilen bir kriptoda, 2004 yılında Papa’nın Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğu, 2006’da ise Türkiye’nin sürecine destek verdiğine dair bir takım belgeler çıktı medyada. Türkiye’nin her faslı, 27 AB üyesi ülkenin onayı ile açılmaktadır. Müzakere tarihi alırken de müzakereleri açarken de birisi tanımadığımız bir ülke olmasına rağmen 27 ülkeyi ikna ederek fasıl açılmasını sağlamışız. Vatikan o 27 ülkeden birisi değil. Onların zihninde ne var ne yok bilmiyorum, çok da bizi bağlamıyor. Vatikan’ın Devlet Başkanı olan Papa, AB üyesi bir çok ülkeden daha sert bir şekilde Mavi Marmara olayında İsrail’i kınamış bir devlet başkanıdır. Türkiye’nin AB süreciyle ilgili Vatikan’ın hiç bir yaptırım gücü yoktur.”
Bağış’ın konuşmasının ardından söz alan CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, CHP’nin, tüm AB uyum yasalarına, muhalefet etmeden destek verdiğini söyledi.
Anadol, tutanakları göstererek, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Refah Partisi Kayseri Milletvekili olduğu dönemdeki bir konuşmasında, “Türkiye’nin AB’ye giremeyeceği kesindir. Bunu Avrupalılar söylemektedir. Çünkü AB bir Hristiyan birliğidir” dediğini söyledi.
A.A