Güngör Uras, Miliyet Gazetesi’nde “İthal otomobil ve kredi ile konut talebi körükleniyor” başlıklı yazıyı kaleme aldı. Uras yazısında kredi ile konut ile ilgili görüşlerini okurları paylaşıyor….
İthal otomobil ve kredi ile konut talebi körükleniyor
Duydunuz mu, ithal otomobillere ek vergi geliyormuş. Vergi gelmeden bir an önce otomobil almakta yarar varmış.
– Diyorlar ki, bankaların konut kredilerine sınır getiriliyormuş. Konut alırken en aşağı yüzde 50-60 peşin para istenecekmiş. Kredi verecek bir banka bulabilirsen, hemen bir konuta bağlan diyorlar.
– Bu gidişle kredi kartına da sınır getirirler. Harcama limiti düşürülmeden evin ne ihtiyacı var ise bir an önce satın almakta yarar var..
Eskiden sokakta, “Merhaba” diyerek selam verenler ardından “Hocam, dolar fiyatı ne olacak? Alalım mı, satalım mı?” diyerek sual eylerlerdi. Şimdilerde insanlar doları unuttu. “Bir an önce ithal otomobil, kredili konut, ithal elektronik eşya ile elektrikli ev eşyası alsak mı acaba?” telaşına girdi.
Yanlışta ısrar ediliyor
Neden böyle oldu?
– Hükümet, büyümeyi yavaşlatarak, ekonomiyi soğutarak cari açığı küçültmeye kalktı. Banka kredileri kısılırsa, talebin daralacağı, talep daralınca daha az ithalat yapılacağı, böylece cari açığın (döviz açığının) küçüleceği beklentisine girildi.
– Tedbirler işe yaradı mı, yaramadı mı konusunda şüpheler ortaya çıkınca, her gün ek bir tedbirden söz edilmeye başlandı.
Bütün bunlar “cari açık sorununa yanlış yaklaşımın ve yanlış yaklaşımda israr etmenin” olumsuz sonuçlarıdır.
– Türkiye’nin cari açık sorunu var mı? Var. Hem de bu sorun bugünün sorunu değil, 5-6 yılın sorunu. Daha önce çözülemediğinden giderek büyüdü. Çözmek gerekir.
– Cari açık sorununun tek çözümü vardır: Döviz kuru “gerçekçi” olacak. Başka hiçbir tedbir ile cari açık sorunu çözülemez.
– Büyümeyi yavaşlatmakla, tüketimi kısmak ile bir yılın ithalatı (geçici olarak) sınırlandırılabilir. Bir sonraki yıl sorun aynen devam eder. İthalatı kısmak arayışında bir ülkenin büyümesi üst üste iki yıl önlenir ise, işsizlik, fakirlik artar.
Açığı ağızlara sakız ettik
Gelelim ‘durum tespiti’ne:
Evet ‘cari işlemler açığının büyümesi’ni önlemek gerekir ama, bunun için alınacak tedbirlerin “davul zurna çalınarak” alınmasına, Hükümet çevrelerinin her gün “cari açık konusundan” söz etmesine, her gün piyasaya yeni bir tedbir söylentisi çıkarılmasına, konunun her gün tartışılır tazelikte tutulmasına gerek yoktur.
– İçeride: Cari açık sorunu sanki hükümetin sorunu değil de halkın sorunuymuş gibi, insanlarımızı huzursuz eder oldu. Cari açığın sorumluluğu nerede ise halka yüklenecek. Her gün bir tedbirden söz ediliyor. Halk durup dururken imkan var iken daha fazla kredi kullanmaya, bir an önce ithal mallarını satın almaya yöneltiliyor. Yanlıştır.
– Dışarıda: Makro dengeleri başka ülkelerden çok daha iyi görünüm veren, banka sistemi başka ülkelerinkinden güçlü görünen Türkiye’nin durumu hakkında yersiz ve gereksiz tartışmalara kapı açıldı. İçeride başlatılan “Cari açık sorunu büyük yakında kriz çıkar. Duvara toslarız” şeklindeki tartışmalar, Türkiye’nin kötülüğünü bekleyen yabancıların eline koz verdik. “Cari açık sorununu Türkiye çözemeyecek. Türk ekonomisi kötüye gidecek” diyerek göbek atıyorlar.
Sonuç: Hükümetin bu işi fazla uzatmaması gerekir. Hangi tedbir alınacak, ne yapılacak ise bir defada alınmalı, yapılmalıdır. Türkiye cari açık yüzünden batmaz ama, sorun içeride ve dışarıda ağızlara sakız olmaya devam ettikçe ekonomi her gün biraz daha güç kaybeder.
Milliyet/Güngör Uras