Hemen tüm yerbilimcilerin neredeyse “eli kulağında” dedikleri İstanbul depremi için hep şu söyleniyor; “Sağlam zeminli bölgelerde sorun yok!”…
Bu söylem, İstanbul’un aynı zamanda ormanlarını, tarım alanlarını ve su kaynaklarını barındıran kuzey-deki “sağlam zeminli akciğer”in işgalini körüklerken, asıl “sorunun” “zemin üstündeki plansız, kaçak ve ilkel yapılaşma” olduğunu acaba ne zaman anımsayacağız? Gazetemizdeki yazı dizisi işte bu sorunun yanıtına eğildiği gibi, kentin yalnızca zemin yapısından dolayı değil, yapı stoku bakımından da “tehlike” altındaki bölgelerine dikkat çekmeyi amaçlıyor.
Bu bölgeler nerelerdir? Ya da hangi semtler şehirciliğe, mimarlığa ve mühendisliğe aykırı yapılaşmalardan dolayı olası depremde büyük can kayıpları ve hasarlar yaratmaya adaydır?
Kuşkusuz kamuoyunun bu yöndeki beklentisi söz konusu semtlerin isim isim sayılması; böylece herkesin oturduğu ya da oturmak istediği bölgenin depremdeki “akıbeti” hakkında gerçekçi bir fikir edinebilmesi… Ne var ki bu yöntem deprem ve kent bilincinin gelişmesine değil, belki daha da körelmesine neden olacağından, asıl düşünmemiz ve tartışmamız gereken “tehlike”yi yaratan nedenler olmalıdır…
İşte bu bakışla sorumuza geri döndüğümüzde, yapılaşma niteliği ve kalitesi bakımından “en riskli” yerlerin eski ya da yeni “kaçak, ruhsatsız apartmanlaşmış” semtler olduğunu söyleyebiliriz. Dikkat edilirse derme-çatma “gecekondulardan değil, kimi yerlerde 10 katı bile geçen kaçak betonarme apartmanlardan söz etmekteyiz.
Gerçi bunlar da imar hukuku karşısında gecekondularla aynıdırlar ama o yoksulluk barınakları İstanbul ve birçok kentimizde artık mazide kalmışlardır. Çünkü 70’lerin sonlarında başlayan gecekonduların apartmanlara dönüşmesi, 12 Eylül 1980 ve ardından Özal dönemlerinin imar affı yasalarıyla meşrulaştırılmış; günümüze damgasını vuran “kaçak kentleşme” sürecini yaratmıştır.
İstanbul’da ise bu sürecin Okmeydanı gibi örneklerde 1960’lardan itibaren gözlendiğini; dahası tamamı kaçak apartmanlaşmayla oluşmuş Sultanbeyli gibi yerlerde kamu yapılarının bile ruhsatsız inşa edildiğini; hele Zeytinburnu’ndaki gibi yerlerde de 1980 sonrası yasalarıyla her gecekondunun birer apartmana arsa olduklarını anımsarsak, en tehlikeli alanların denetimsiz apartmanlaşan semtler olduğunu belirtmek, konuya gerçekçi yaklaşımın önkoşulu olmaktadır.
Peki, bu temel gerçek neden örtbas ediliyor? Gelecek yazılarda…
Oktay Ekinci/Cumhnuriyet