Normal olmaya çalışmayı bırakın. Başarınızı baltalar ve sizi sıradanlığa mahkum eder. Bu, ilginç bir olgudur.
“Normal” olma fikri, lisede oluşmaya başlar. Bu yıllarda “uygun düşme”, başka bir deyişle bir grubun parçası olma arzusu kendini gösterir. Ya da en azından, “uyumsuz” biri olarak ayrı tutulmama isteği gündeme gelir. Bununla birlikte, “içeriden biri” olma arzusu oluşur. Ait olma ve içeriden biri olma ihtiyacı, bazı insanlarda çok şiddetli olabilir.
Lise yıllarının zorlukları ve güvensizlikleri çok geride kalmış olsa da, ait olma, grubun parçası olma ya da kabul görme gibi ihtiyaçlar hâlâ çok güçlü olabiliyor. Kabul görmeyi ve/veya uygun düşmeyi istemenin hiçbir sakıncası yoktur; ama bu “istek” “ihtiyaca” dönüştüğünde, kişinin başarısına zarar verir.
Bu durum, genellikle kişinin “iç referans çerçevesi” yerine “dış referans çerçevesi”ne sahip olması halinde yaşanır. Dış referans çerçevesine sahip olmak, kişinin olguların doğruluğuna karar vermek için dış dünyaya bakması demektir. Doğru-yanlış, uygun-uygunsuz ve başarılı-başarısız gibi olgular. Kişi, dış referans çerçevesine sahip olduğunda, onay almak için başkalarına ihtiyaç duyar. Özsaygısını ve özimajını başkalarının onun hakkında ne düşündüğüne ve söylediğine dayandırır.
Tam tersine, iç referans çerçevesine sahip olmak, olguların doğruluğuna karar vermek, doğruyu yanlıştan, uygun olanı uygunsuz olandan ve başarılıyı başarısızdan ayırmak için kişinin kendisine bakması demektir. Kişinin iç referans çerçevesi varsa, onay için başkalarına yönelmez. İç referans çerçevesi olan biri için tanınırlığın ve kabul görmenin anlamsız olduğunu söylemiyorum. Sadece bunların söz konusu kişilerin eylemlerinin ardındaki itici güçler olmadığını söylüyorum. İç referans çerçevesi olan biri, özsaygısını ve özgüvenini kendisi hakkında doğru bildiği şeye dayandırır.
Bu da bizi “normal” olma fikrine geri getirir. Çoğu insan, “normal” olduğunu düşünür. Bunun sonucu olarak, çoğu insan grubu da kendini “normal” olarak tanımlar. Bu nedenle, grubun bir parçası olarak kalmak için, kişinin “normal” olmayı sürdürmesi gerekir.
“Normal” olmak ise -tanımı gereği- “ortalama” olmak demektir. Bundan dolayı, çoğu insan -uygun düşmek ve ait olmak kaygısıyla- hayatını ortalama olmak için uğraşarak geçirir. Bazen bunu bilinçli olarak yaparlar, bazen de bilinçsizce. Bazen bu kasıtlı yapılır, bazen de farkında olmayarak. Ama, her şeye karşın bir şekilde olur…
Kişi, bir kotayı aşmak yerine onu karşılamaya çalıştığında ortalama (ya da “normal”) olmaya çalışıyordur. Meslektaşları, ailesi ve/veya arkadaşlarınca büyük hayalleri nedeniyle küçümsenmemek için kendini ve hayallerini kasıtlı olarak küçük gören bir kişi ortalama olmaya çalışıyordur. Kişi, “kendini emniyete alarak” ortalama olmaya çalışır; fiziksel ya da finansal riskler yerine, ummak, hayal etmek ve onu başkalarından farklı kılacak şeyler için çalışmak konularında risk alır.
“Normal”den kopmak, kendini kalabalıktan ayrı tutmak, cesaret ister. Uygun düşmeme ve bir parçası olduğunuz grup tarafından kabul görmeme riskiyle karşı karşıya kalırsınız. Başaracağınızı söylediğiniz hedeflere ulaşamadığınızda utanç duyma riskiyle karşılaşırsınız. Hayal kırıklığına ve hüsrana uğrama riskini alırsınız.
Ama hedeflerinize ulaştığınızda -hayallerinizi gerçekleştirdiğinizde- “normal” olmadığınızı anlayacaksınız. Ortalama olmayacaksınız. İlginç bir şekilde, yeni ve farklı bir grubun parçası olduğunuzu göreceksiniz. Her bir üyenin “normal” olmadığını bilen bir grubun parçası olacaksınız.
Mark Twain bir keresinde şöyle demişti: “Hırslarınızı küçümseyen insanlardan uzak durun. Küçük insanlar bunu hep yaparlar; ama gerçekten büyük olanlar, sizin de büyük olabileceğinizi hissettirirler.”
Kendinizi kalabalıktan ayrı tutma kararı içten gelir. Kişinin tüm potansiyelini hayata geçirme arzusundan ve geleceğine yönelik sorumluluk alma azminden kaynaklanır. Başkalarının ne söylediğinin, yaptığının ya da düşündüğünün önemi yoktur. Hiçbiri faturalarınızı ödememektedir. Hiçbirinin sizinki gibi hayalleri yoktur.
Bazen bu, yalnız gidilen bir yoldur. Bazen zordur. Bazen sinir bozucudur. Ama, doğru olan bir şey vardır. Her zaman buna değer.
Uygun düşmeye çalışmanın ne demek olduğunu bilirim. Normal olmaya çalışmanın ne demek olduğunu bilirim. Bir zamanlar dış referans çerçevesine sahiptim.
Ama değiştim. Uygun düşmeye çalışmayı bıraktım. Ortalama olmaya çalışmayı bıraktım ve mükemmel olana ulaşmak için çabalamaya başladım. Her geçen gün daha büyük hayal ve hedefler belirlemeye başladım. Diğer başarılı insanlarla kendimi özdeşleştirmeye başladım. “Normal” olan insanlarla çok uygun düşmüyorum. Hiç uygun düşmedim. Gördüm ki, sıradışı olan insanlarla uygun düşüyorum.
Öyleyse normal olmaya çalışmayı bırakın. Bunun yerine bana katılın…
Yazar: Michael Beck