Ömer Faruk Günel, Bugün Gazetesindeki bugünkü yazısında ” Müteahhitlerin hedefi bölgede lider dünyada marka olmak ” başlıklı yazıyı kaleme aldı. Günel, bugünkü yazısında Müteahhitlerimiz 2023 vizyonuna değindi
Ömer Faruk Günel’in Müteahhitlerin hedefi bölgede lider dünyada marka olmak başlıklı yazısı;Müteahhitlerimiz 2023 vizyonunu belirledi. Müteahhitlerin Başkanı Erdal Eren konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Konuyla ilgili olarak dikkatimizi iki nokta çekti. Birisi bölge liderliği diğeri “dünya markası” olmak. Bölge liderliği konusunda etrafımıza bakarsak müteahhitlerimiz bu başarıyı zaten yakalamış durumda. Ancak marka olmak için sanki biraz daha yurtdışına açılmamız gerekiyor diye düşünenlerdeniz. Zira daha dünya çapında önemli bir işe henüz imza atmış değiliz. ABD başta olmak üzere Japonya, Almanya, İngiltere, İtalya, Fransa ve daha pek çok AB ülkesi ile ekonomileri güçlü ülkelerde müteahhitlerimiz ses getirecek bir yatırıma imza atmış değiller. Elbette bu noktaya gelmek, zaman, tecrübe ve teknolojiye hakim olmayı gerekli görür. Ne var ki, örneğin bir Boğaz Köprüsü, bir körfez geçiş projesi, bir nükleer santral yapımı konusunda yetkin olamıyoruz. Bu tür projeler için yabancı marka firmalara muhtaç durumdayız.
Türk müteahhitlerin yurtdışına açılışı 70’li yıllara rastlar. Ancak yoğun biçimde yurtdışında özellikle Orta Doğu ve Afrika’ya gidişler 90’lı yıllarda merhum Turgut Özal’ın yurtdışına açılım atağıyla olmuştur. Yani yarım asra yakın bir süre bölgede taahhüt işi yapmaktayız. Süre az değildir. Ne var ki bölgede lider olmayı sağlamış ama “marka” olmayı ortaya koyamamışız.
Bugün için Türk müteahhitleri 89 ülkede faaliyet göstermektedir. Proje sayısı 5910, bu projelerin toplam tutarı ise 187.6 milyar ABD Doları olarak gerçekleşmiştir. 50 yıllık bir süre için bu hacim bize göre çok değildir. Elbette küçümsenecek düzeyde değildir. Hem yakın hem uzak komşularımıza baktığımızda, bizim potansiyelimizi sağlamaktan çok uzak olduğunu görürüz. Tamam ama bir de aynanın öbür yüzü var. Mesela İtalyan müteahhitler de bizim gibi 70’li yıllarda ve ülkelerinin ekonomisi bizimle hemen hemen aynı potadayken, dünya taahhüt ligine açılmıştır. Rekabet yaratarak önemli işlere ve özellikle “otobanlara” ve enerji yatırımlarına imza atmışlardır. Bu örnekleri diğer AB ülkeleri bazında da çoğaltmak mümkündür. Kaldı ki ABD, Japonya ve son 10 yılda müthiş bir atak yapan Çin müteahhitleri devreye sokmuyorum. Bu nedenle “marka” olmak bir başka çaba ister gibi geliyor bize. 2023’e şurada 12 yıl kaldı. Bu sürede müteahhitlerimiz müthiş bir atak yapmalı ki marka 1 olabilsinler. Umarız demekten başka sözümüz yok. Karşımızda da çetin rakiplerimiz var. Bunlar müteahhitlerimizin “dünya markası” olabilmesinin önünü keserler diye düşünüyorum.
Bankalar ve iş dünyasının promosyon pazarlığı
İş dünyası bankalarla çalıştırdıkları personelin maaş ödemeleri için yatırdıkları miktara göre promosyon pazarlığı yapıyormuş. Büyük şirketler için bu normal. Ama bu pazarlık artık eleman sayısı 15-20 kişi olan ufak işletmelere kadar inmiş. Eleman sayısı 100 ve üstü şirketler için promosyon pazarlığı anlaşılabilir. Zira bankaya her ay başı maaş ödemeleri için milyon liralar yatırılır. Maaşlar ödenir ancak yatırılan miktarın bir-kaç saatlik faizi önemlidir. Bankalar maaş ödeme saatine veya gününe kadar geçen sürede bu parayı hemen hemen piyasada değerlendirir. Maaşları öder ama o birkaç veya 24 saat dilimde paradan değerlendirerek elde ettiği kr bankaya kalır. İşte şirketler bu krın bir kısmını da banka ile paylaşmak istiyormuş. Bunun limiti ve şekli için pazarlık yapılıyormuş. Ama bu iş artık orta ve büyük boy şirketleri aşmış. Dediğim gibi 15-20 kişi çalıştıran küçük işletmelere inmiş. Bir bankanın bir şubesi bu nitelikteki bir işletmeye bilgisayar vermiş. İyi pazarlık değil mi?
Bugün/Ömer Faruk GÜNEL