İnşaat sektörü için ekonominin en canlı ve hassas sektörü deyip, “lokomotif” olarak tanımlarız. Yapılan bir araştırmaya göre, 97 farklı iş alanıyla direkt veya dolaylı etkileşimi nedeniyle bu ifade bana göre de yanlış değildir…
Ancak, ekonomi gazeteleri ve dergilerinde yayınlanan “Lokomotif mi, balon mu?” veya “İşte konut balonunun her geçen gün şiştiğinin resmi!” başlıklı yazılarda bu konu tartışmaya açılmış durumda.
İnşaat sektörünün durumuna farklı açıdan bakılan yazılarda, “Hemen herkes dikkat çekmeye, konut balonunun çok fazla şişmekte olduğunu vurgulamaya çalışıyor. ‘Aman dikkat, balon fazla şişti, her an patlayabilir’ uyarısı yapılıyor. Aslında balon patlamasa da bir yerlerinden kaçak vermiyor da değil. Ama her geçen gün daha fazla şişirildiği için sıkıntının gelecekte daha da büyümesinden endişe ediliyor”, “Hükümetin ekonomiyi canlandırma aracı olarak gördüğü inşaat sektöründeki hızlı büyümenin aslında ‘balon riski’ taşıdığı görüşünde olanların sayısı artarken, sektör, giderek makro ekonominin de göstergesi niteliğine dönüşüyor” deniyor.
2008’de ABD’de mortgage krizi ile başlayan sıkıntılı dönemin bütün dünyaya yayılmasına rağmen, Türkiye’nin bu süreci çok iyi yönetip küresel krizin kronikleştiği dönemde bile inşaat sektörünün öncülüğünde büyümesini sürdürdüğüne ve sektörde yüzde 16,4’lük büyüme gözlendiğine vurgu yapılan yazılarda, 2012’ye kadar devam eden bu durumun yılın ilk 6 ayında ortalama büyüme yüzde 3,1 olurken inşaat sektöründeki büyümenin yüzde 1,5’ta kaldığına dikkat çekiliyor.
Balon riskini öne sürenlerin en önemli donesinin inşaattaki batık kredi miktarı ile elde kalan konutlar olduğunun ifade edildiği yazılarda, 2012 yılının ilk 7 ayında sektördeki batık kredi tutarının yüzde 14 oranında arttığı, ülke genelinde son üç yılda üretilen 6 milyon konutun yüzde 25’inin elde kaldığına yer veriliyor.
Nitekim, sadece İstanbul’da 300 bin konutun satılık olduğu bilgisi yine ekonomi dergilerinde yer alırken, gazetelerde satışı artırmaya yönelik proje tanıtımları dikkat çekiyor.
Gerek konut arzı, gerekse tanıtım ve satışa yönelik çalışmalarla ilgili durum Bursa’da da farklı değil elbette.
TÜİK verilerine göre 2012 yılının üçüncü döneminde ülke genelinde konut satışları bir önceki döneme göre yüzde 2,5 oranında gerilemiş durumda. Bir önceki üç ayda Bursa’daki konut satışlarında yüzde 5,5 azalma olduğu yine TÜİK tarafından açıklanmıştı.
İşte bunun sonucu olarak çok düşük aylık taksitlerle konut satış ilanları gazetelerde yer alıyor.
GSYH’nın yüzde 6’sını oluşturan, 1,5 milyon kişiye istihdam yaratan inşaat sektörüne dikkat edilmeli ve her açıdan yardımcı olunması büyük önem taşıyor.
Zaten Merkez Bankası da açıkladığı son Finansal İstikrar Raporu’nda, konut kredilerindeki yavaşlamaya paralel konut satışlarında durgunluk görüldüğünü belirterek inşaat sektöründen kaynaklanabilecek risklerin yakından takip edilmesi gerektiğine, bunun finansal istikrar açısından önem arz ettiğine dikkat çekti.
Balon patlamamalı, domino taşı etkisi tehlikesi unutulmamalı…
Bursa Hakimiyet / Nadir TÜLEK