Su kemerleri, bentler, sarnıçlar, ayazmalar, çeşmeler, hamamlar… Tüm bu eserler İstanbul’un su kültürünü oluşturan mimari anıtlar olarak ortaya çıktı. Özellikle farklı bir tasarımla yapılan Mağlova Su Kemeri, Koca Sinan’a kemerlerin efendisi unvanını kazandırdı
İstanbul’un fethedilmesiyle yeni bir çağ açan Türkler, bu güzel şehirde yeni bir su medeniyeti vücuda getirdi.
Alibey Havzası’nı yeşil dokusunu anlatmak zordur… Her vadisinde, her sırtta sanki başka tür boyalar kullanılmış gibidir. Gözleriniz inişli çıkışlı tepelerin renk paletine dalıp gitmişken; uzakta, ağaçların arasından sürmeli gözlerle sizi izleyen Mağlova Su Kemerini fark edersiniz. Önce suyun uçuk mavi rengi etkiler sizi. Hele bir de güneş gökyüzünde parıldıyorsa, 12 kilometrelik sahili boyunca mavinin her tonu gönlünüzü çeler.
ALTIN DOLU KESELER UÇ UCA DİZİLDİ
İstanbul tarih boyunca su sıkıntısı yaşadı. İstanbul’un su sorununu çözen isim ise Kanuni Sultan Süleyman oldu. Kanuni, Mimar Sinan’ı çağırarak, İstanbul’a su getirmesini istedi.
Sinan’ın cevabı ise “Sultanım altın dolu keseleri uç uca dizerseniz İstanbul’a su gelir” oldu.
Kanuni’nin isteğiyle Mimar Sinan hemen işe başladı. İlk önce İstanbul’un çevresindeki dere, tepe ve su kaynaklarını tespit ederek geniş bir arazi incelemesi yaptı. Belgrad Ormanları’ndan su getirilmesi için ‘Kırkçeşme tesisleri’ hayata geçirildi.
MEKANDAN SOYUTLANMIŞ YAPI
‘Kırkçeşme Su yolu’ adı verilen bu su hattının en önemli yapısı ise ‘Mağlova Su Kemeri’ oldu. İnşası sırasında 20 Eylül 1563’teki sel felaketinde büyük oranda zarar gördü. Sinan’ın tamamen ve farklı bir tasarımla yeniden ayaklandırdığı kemer, günümüzdeki pek çok meslektaşı tarafından ölümsüz mimarın en önemli üç eserinden biri kabul edildi. Mağlova Su Kemeri aynı zamanda Koca Sinan’a, “Kemerlerin Efendisi” unvanını kazandırdı. Mağlova Su Kemeri, mekandan soyutlanmış yapısal iskeletiyle sadece kemer mimarisinin değil, yapısal kuruluşun yeryüzündeki en iyi örneklerinden birisi oldu.
Bugün Alibey Barajı içinde Sultangazi ilçesinde olan Mağlova Kemeri’nin 258 metrelik tepe kısmı, hâlâ kullanımda olan suyolunun ana galerisini taşıyor.
Kemerlerin efendisi Sinan
Fatih Sultan Mehmet Han ve ardından gelen Osmanlı sultanları İstanbulun su sorununa çok önem vermelerine rağmen köklü bir çözüm bulamamışlardı. İstanbul’un su sorunu Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan’ın dehasıyla çözüldü.
Muhammed Pamuk / YENİŞAFAK