Kamuoyunda Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun”a uzmanlar temkinli yaklaşıyor, Karşı değiliz ama yasanın bir rant yasasına dönüştürülmemesi gerek diyorlar
Türkiye’nin çeşitli illerinde meydana gelen sarsıntılarla, yeniden deprem korkusuyla yaşar olduk. Kamuoyunda “Kentsel Dönüşüm Yasası” olarak bilinen, afet riski altındaki alanların iyileştirmesi, riskli yapıların yıktırılmasıyla ilgili düzenlemeleri içeren “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Yasa”ya uzmanlar olumlu baksa da temkinli yaklaşıyor.
Uzmanlar kentsel dönüşüm yasasına karşı olmadıklarını, ancak bu yasanın bir rant yasasına dönüştürülmemesini istiyorlar.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ise, “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Yasa”nın diğer yasalar karşısında daha güçlü bir yasa olduğunu belirterek şunları belirtti:
Öbür yasalarla bu dönüşümü sağlayamadık. Türkiye’de yaklaşık 19.5 milyon bina stoku var. İnsanları olduğu yerden başka yere taşımak ve ‘Senin evini yıkacağız’ demek çok zor bir olay. Ciddi bir çalışma sonucu yasa yaptık. Van depreminin yasanın hazırlanmasında çok büyük rolü oldu. Meclis’e gittikten sonra 25 maddenin 12’si geçince bir daha durdurduk. Eleştiriler gelsin yanlışlıklar nelerdir, düzeltelim diye.
Vatandaş sahiplensin
Dönüşüm yasasıyla modern hayatın getirdiği mekanların yapılacağını anlatan Bayraktar sözlerine şöyle devam etti:
Bu işte esas hedefimiz bu dönüşümü vatandaşların sahiplenmesi. Biz de yasanın getirdiği imkânlarla onları yararlandıracağız. Üniversiteleri, belediyeleri bu işin içine sokmaya çalışacağız. Diğer taraftan sıkı denetim yapacağız. Deprem riski taşıyan ilçede, ilde tespit yapılmazsa biz resen gidip tespit yapacağız. Vatandaşa diyeceğiz ki, ‘Senin binan riskli.’ Ondan sonra 60 gün süre vereceğiz. Kendin yapman gerekeni yap. Ses çıkmazsa tekrar tebligat yapacağız. Yine makul bir süre vereceğiz. O süre içinde de yıkmazsa biz bunu yıkacağız. Bunun kurtuluşu yok.
Hazır olandan başlayacağız
Dönüşüm çalışmalarını iyi yapan belediyelerin olduğunu belirten Bayraktar şu açıklamalarda bulundu:
Hangi belediye altyapısını hazırladıysa, hangi vatandaş rıza gösterdiyse oradan başlayacağız. Biz o vatandaşa, imar, kira, kredi yönünden de yardımcı olacağız. Kiracı varsa kira yardımı yapacağız. Mal sahibinin yapacak durumu yoksa kredi vereceğiz. ‘Dairemi alın’ diyorsa, ona faiz sübvansiyonu yapacağız. Şu andaki konut kredilerinden en düşük krediyi veren bankalara biz de yüzde 20-30 kredi desteği yapacağız. Hatta kiracı da değil, orada bir şekilde oturuyorsa ona da yardım edeceğiz. İşin bir özelliği, vatandaşın kendisi yapması, diğer özelliği de bu yasa kapsamında dönüşüm yapacak olanlara yapacağımız destekler.
Kaçak yapılar konusuna da değinen Bayraktar, “İmar verebiliyorsak imar vereceğiz, yerinde yapacak. Ama imar veremeyeceğimiz bir yerdeyse ona imar vermeyeceğiz. Affa da girmeyecek. Yeni bina yapmak için başka yerde kredi desteği verebiliriz, kira yardımı da var. Arsasının bedeli, enkaz bedeli varsa onu da öderiz” dedi.
Çıkarılan kanun sosyal yapı, çevre ve hakkaniyete uygun değil
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan (CHP İstanbul Milletvekili, TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Üyesi):
Kentsel dönüşümün tartışıldığı bugünlerde sosyal yapı, çevre ve hakkaniyet konularında çok hassas olmalıyız. Ancak çıkarılan kanun, maalesef o nitelik ve içerikte değil. Kentsel dönüşüm sorunu merkezi, yerel yönetimler, meslek odaları, akademik çevre ve vatandaşlarımızın oluşturacağı yerel topluluk kararlarıyla ele alınmalı. Bölge, çevre düzeni, nazım planları olmadan yerleşimleri yönetmek veya bu planları hiçe sayarak sürekli imar tadilatları yapmak, plancılık anlayışına uymayacağı gibi, ortaya çıkan ucube yerleşmelerde çağdaş afet yönetim uygulamaları yapmak hayaldir. Yerleşmeler imar rantlarına kurban edilmemelidir. Afet tehlikesi nedeniyle bir kentimizde bir yapı alanı ‘dönüşüm alanı’ ilan edilirse, bu alanda yapıların ‘risksiz’ olanları ne olacaktır? Yasada dönüşüm alanında yapı risksiz de olsa ‘uygulama bütünlüğü’ nedeniyle o yapı da yıkılacaktır. O zaman dönüşüm alanı olarak ilan edilmiş alanlarda yapıların tek tek ‘deprem risklerini’ saptama zorunluğu getirmeye ve insanları boşuna masrafa ve sıkıntıya sokmaya gerek var mıdır? Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın açıklamasında ‘Buna dayanamayacak binalar yıkılacak’ denirken, ‘dayanan’ binalar yıkılmayacak mıdır? Bakanın bu beyanı, yasanın ‘uygulama bütünlüğü’ kararına tezat bir durum yaratmakta ve kafalar iyice karışmaktadır.
Bir rant artışı projesine dönüşmemeli
Prof. Dr. Hasan Boduroğlu (Türkiye Deprem Vakfı Başkanı):
Kentsel dönüşümün başarılı olabilmesi için birçok hususun ayrıntılı olarak düşünülmesi gerekmektedir. Kentsel dönüşüm her şeyden önce insanların yaşam hakkını gözeten, yerinde dönüşümü destekleyen, ekonomik ve toplumsal boyutu olan, insanları birleştirici ve meydana gelecek değer artışından paylaşmayı sağlayan bir proje olmalıdır. Tek başına bir rant artışı projesi haline gelmemesi en önemli koşuldur. İnsanların mevcut deprem riskini iyi anlamaları sağlanmalı ve bu riskin en aza indirilmesi için yapılması gerekenler açık ve seçik olarak kamuya sunulmalıdır.
Toplu ölüme sebebiyetten soruşturma açılmalı
Prof. Dr. Semih S. Tezcan (Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi):
Binalarımız taranarak, ‘Göçecek’ nitelikli olanları bulunup, bunlar ya güçlendirilmek veya yıkılıp yeniden yapılmak sureti ile güvenliğe kavuşturulmaz ise, her kuvvetli depremde büyük acılar ve büyük ekonomik kayıplar ile karşı karşıya kalırız. Yeni çıkarılan ‘Kentsel Dönüşüm’ Yasası, hangi binaların kat kat üstüne göçerek, can güvenliğini tehdit ettiğinin nasıl tayin edileceğine dair hiçbir açıklama getirmemiştir. Bina ‘göçer’ nitelikli olmadıkça, can güvenliği tehdit altında değildir ve güçlendirilmesi gerekmez. Hangi binaların ‘Göçecek’ nitelikli olduğunu, en ekonomik, en bilimsel ve en doğru olarak belirleyebilen, beton kalitesini ultrason ile tayin eden yöntem ise P25 Metodu’dur.
Yıkım-yapımdan önce ciddi hazırlık yapılmalı
Prof. Dr. Naci Görür (İTÜ Maden Fakültesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi):
Kentsel Dönüşüm Yasası depreme hazırlık bakımından çok olumludur. Ancak, siyasilerin öne çıkarttıkları yıkım-yapım işleridir. Yıkım-yapım işine başlamadan önce tehlike analizi, risk analizi ve zarar azaltma çalışmaları yapılmalıdır. Tehlike analizi, depremle ilgili teknik sorulara yanıt verir. Siyasi otorite ve ilgili kurumlar bu konuda gerekeni yeterince yapamamışlardır. Özellikle İstanbul’u tehdit eden tehlikenin araştırma işi İTÜ’deki bir avuç bilim adamının merakına terk edilmiştir. Yetkililer bu insanların yapmış oldukları araştırmaları da desteklememiştir. İstanbul’daki tehlikeyi, bilgiye dayalı değil, peşinen ve bir varsayıma dayalı olarak kabul etmişlerdir. Bu sakıncalı bir yaklaşımdır. Risk analizi ise, deprem olduğunda ne tür zararların olabileceğinin bir dökümünü ifade eder.
Çevrenin, altyapının, yaşam hatlarının, yapı stokunun, ekonominin nasıl ve ne kadar zarar göreceğinin ve ne kadar can ve mal kaybının olacağının bir hesabıdır. Bu analiz ciddi olarak yapılıp zarar ve ziyanın boyutu net olarak ortaya konulmadan tehlikenin büyüklüğü anlaşılamaz; etkin bir zarar azaltma çalışması yapılamaz. Kentsel Dönüşüm Yasası’nın odağına toplu konut ve yapı sektörünü koymak, depreme hazırlık çalışmalarını sulandırma ve işi ranta dönüştürme kuşkusu yaratır; vatandaşın desteğini azaltabilir. Zarar azaltma çalışmaları, risk analiziyle belirlenmiş olan zarar ve ziyanın daha afet gelmeden önlenmesi veya azaltılması için yapılan çalışmalardır. Bu çalışmaların içinde kentlerdeki altyapı, üstyapı ve çevrenin bir deprem kentine uygun olarak inşa edilip düzenlenmesi gibi çok kapsamlı işler de yer alır.
Milliyet