Dünya Gazetesi Yazarı Osman Arolat, kentsel dönüşüm ve kamu arazilerine getirilen yeni sitem ile ilgili yorumlarını yazıyor. İşte o yazı!
Tüm kamu arazilerinin sivil asker tahsil edildiği kurumlardan geri alınıp, Hazine’de toplanıp, yeniden ihtiyaçlara uygun dağıtılması için çalışma yapılacağı belirtiliyor. Bu eğer kent içinde TOKİ gibi kurumlar eliyle yeni rant yaratılması amacını güderse yanlış olur. Kent içi düzenlemelerin Barselona’da olduğu gibi kent insanına daha yaşanır kent alanları yaratmak amacını içerirse doğru bir gelişmeye yol açar.
Gençliğim döneminde hazine arazilerinin gecekondu ağaları tarafından işgal edilip, kendilerininmiş gibi kente yeni göç edenlere satılmasıyla ortaya çıkan çarpık duruma kızıp, Cağaloğlu meydanında şimdi caminin olduğu yerdeki küçük parkta, belediye nazım bürodan aldığım büyük boy fotoğraflar ve onların arasına serpiştirdiğim “750 gecekondu sahibi ağa” gibi gazete kupürleriyle bir sergi açmıştım. Serginin mesajı, “Kent topraklarının spekülasyon aracı” olmaktan çıkarılıp, altyapısı hazırlanarak ihtiyaca uygun kent insanına uzun süreli kiralanması ve özel mülkiyet dışına çıkarılmasıydı.
O dönemde konuştuğum şehircilik hocalarının bir kısmının önerisi bu yöndeydi. Sosyal Antropoloji profesörü 1962 Zeytinburnu gecekondu araştırmasını yapan Prof. Hart ise bu öneriye karşı çıkmıştı. Ona göre kentteki gecekondulaşma bile daha sonra dönüşümle kentin gelişimi içersinde yer alabilirdi.
O sergiyi düzenlediğimden bu yana İstanbul’daki Zeytinburnu gibi eski gecekondu semtleri kendi içersinde dönüşüme uğradı. En az on yeni kent topraklarının yağmalandığı gecekondu semti oluşup, sonra onlarda da dönüşüm yaşandı. Seçimler öncesi imar ve af yasaları çıkartılıp, oluşan mahallelerdeki insanlara tapular dağıtılıp mülkiyet sahibi yapıldılar.
Aslında kent topraklarının özel mülkiyete tabi olmayan bölümü ya kamu hizmetlerine tahsis edilmiş kamu mülkiyeti altındadır. Ya devlet tarafından kurumlara tahsis edilmiş durumdadır. Ki bunların mülkiyeti kamuda olduğu için, istediği anda değişimle geri alınabilir. Yada orman arazisidir. Kamu mülkiyeti altındakilerin bir bölümü belediyelere, milli eğitime, hastane için sağlık bakanlığına tahsis edilmiştir.
Aslında Hazine tahsis ettiği kamu kullanımındaki arazileri istediği anda geri alıp, yeni kullanım amacıyla yeni tahsis yapabilir. Ama bugüne kadar ki işleyiş zorunlu olmayan hallerde böyle geri almaların pek geri alındığını göstermemektedir. Zaten büyük kentlerde Hazine ve Milli Emlak’ın elindeki arazilerin toplam içersinde yüzde 8-10 olduğu tahmin edilmektedir.
Arkadaşımız Leyla İlhan’ın haberinde yazarımız Hasan Akdoğan’a dayanarak bugüne kadar kamu kurumlarına tahsis edilmiş bulunan Hazine arazilerinin sivil ve askeri tümünün geri alınacağı, tek elde toplanıp, sonra yeniden tahsis edileceği ve bunun için yaz aylarında bir çalışma yapılacağı ve bir düzenlemeye gidileceği belirtiliyor.
Maliye’de Milli Emlak uygulamaları konusunda görev yapmış bir dostuma değerlendirmesini sorduğumda, “Sözünü ettiğin kurumlara tahsisli arazilerin mülkiyet olarak sahibi zaten Hazine ve Milli Emlaktır. İstediği anda özel mülkiyet gibi alıp yeni ve farklı tahsis yapabilir. Bunun için yasal hakkı vardır, yeni yasaya ihtiyaç yoktur. Askeri alanlara tahsiste bir farklılık vardır. 1960 sonrası yapılan düzenleme ile askeriyeden geri alınan milli emlak arazilerinin yeni kullanımından doğan gelir Maliye’ye değil Milli Savunma Bakanlığına ihtiyaçlarında kullanılmak üzere verilir. Belki yeni yasal düzenlemede bu gelirin Maliye’ye devri esas alınabilir” dedi.
Bir başka söylediği de “Mesela Ankara Çankaya’daki ilkokulun yeni alınıp Örneğin TOKİ?e verilerek bu değişimden önemli bir gelir elde edilebilir. Milli Eğitim Bakanlığına da daha kenar bir semtte okul yeri tahsis edilebilir” dedi.
Bu tahsisli kamu arazilerinden bir bölümünün gerçekten bugünkü kullanımları dışında yeni amaçla kullanılması daha yararlı olabilir. Birçok kentte kent içinde kalan askeri araziler, talim yerlerinin kent dışına taşınması gerekebilir. Ancak, unutulmaması gereken bu araziler hemen her kentteki yeşil alanlardır. Rant düşüncesiyle konut alanına çevrilirken ağaçsızlandırılması kentleri sağlıksız kılacaktır. O nedenle bu yeni düzenlemenin mutlaka planlı bir şekilde ve sadece yeni rant alanları yaratılması düşüncesiyle yapılmamalıdır. Kent insanının bir araya gelebileceği yeni yeşil alanların yaratıldığı, yeni yaşam alanlarının sağlandığı Barselona kentsel dönüşümünde olduğu gibi kent insanının yararına olmalıdır.
Osman Arolat/ Dünya Gazetesi