Tarhan Erdem, Van’daki deprem sonrası bir çok kalem erbabı gibi Türkiye’nin içinde bulunduğu yapı sorununa değindi. Erdem, Radikal Gazetesi’ndeki yazısında yapı çatısı altında birçok sorunun barındığına değindi
Başbakan Recep Erdoğan’ın, depremin ilk günlerinde “Kaçak yapıları gerekirse biz yıkarız” demesinden beş gün geçti geçmedi.
Ortaya çıkan taslak
Dün bir taslak internete düştü: Çıkarılacak ‘Dönüşüm Yasası’nda, yetkilerin bugünkünden daha da belirgin biçimde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda toplanması; denetim üst kurulu oluşturulması; yeterlik belgesi olmayanların müteahhitlik, kalfalık, ustalık yapmasının önlenmesi; Tapu, Kat Mülkiyeti, Medeni, İmar ve Ceza kanunlarının değiştirileceği; bütün yapıların envanterinin çıkarılması öngörülüyor muş. Habere göre uygulamaya Afyon, Denizli, Elazığ, Hakkâri, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Kütahya, Sakarya ve Van kentlerinden başlanacak ve Türkiye’deki binaların yaklaşık yarısı yenilenecekmiş!
Başbakan’m ortaya attığı işin tutarı en az 500 milyar liradır. Habere hâkim düşüncelerle ele alınıp, ilerlenemeyeceğini düşündüğümden, bu taslağın dikkate alınmayacağına inanıyorum.
Projeyi tanımlayalım
1950’de ülkede, iyi kötü 4 milyon ev vardı. O yılki 21 milyon nüfusumuz 2010 sonunda 53 milyon artarak 74 milyona ulaştı. 1950’deki mevcut konutların hepsinin kullanılmaya devam edildiğini varsaysak, 60 yılda 11 milyon ev yapmış olacaktık. Son yirmi yılda yapılan ev sayısının ortalama yılda 200 bin civarında olduğunu hatırlayalım.
Yaşadığımız ve çözme iddiasını seslendirdiğimiz problemi, sonuçta 53 milyon yeni doğan çocuğun konut ihtiyacı yaratmıştır.
Simdi herhalde 5 ile 10 yıl arasında 10 milyon konut yapılması hedefleniyor. Yani 60 yılda yaptığımızın yarısından fazlasını önümüzdeki on yılda yapmayı hedefliyoruz! Bu çok büyük bir projedir. Önce bu proje ortaya çıkmalıdır.
Bu projeyle birlikte ele alınacak kanunlar, haberde sayılanlarla birlikte, il özel idareleri, belediye ve son yıllarda eklenen büyükşehir belediyeleri kanunlarıdır. Tanzimat’tan bu yana, özellikle 1950 sonrası bu kanunlar pek çok kez yeni baştan yazılmış, her yeni yazılan üzerinde sık sık değişiklik yapılmıştır.
Çok değişiklik nedensiz değildir; toplum değişiminin olmazsa olmaz parçası konuttur. Konut ve onun altyapısı yol, kanalizasyon gibi yapılar, insan yaşamının yandaşı sanayi yapıları hep konuştuğumuz kanunlarla düzenlenir.
60 yılın sevapları, günahları
Son 60 yılın sevapları ve günahları, 53 milyonun ihtiyacının yarattığı sorunları çözmek için çıkarılan bu kanunlar ve uygulamalarında gizlidir.
Bazılarının depremde yıkılmayan, bazılarının yıkılan konutlarda oturmaları… Toplumdaki mutluluklar, bedbahtlıklar… Mafya, karapara, kayıtdışılık… Fakirleşme, para kaybetme, kolay ve haksız para kazanma, kolay zengin olma… Özetle, toplumdaki çelişkiler ve haksızlıklar hep bu kanunların günlük sıkıştırmalarla, aceleyle bir ucunu değiştirme sonucu ortaya çıkmış, ama sorun büyümüş, önlenememiştir. Bu kez de depremin sıkıştırmasıyla zaman kaybetmeyelim, projeyi bütünüyle ele alalım!
TMMOB Başkanı ne derse desin, ilk sıraya kimi koyarsa koysun, sorun siyaset adamlarının, belediye başkanlarının, müteahhitlerin, mühendislerin birine bağlanamaz; hiçbiri tek suçlu olmadığı gibi, hiçbiri suçsuz da değildir.
Sistem sorunu
Toplumsal sistemin yarattığı bir sorunu konuşuyoruz. İlk söylenebilecek olan şu-dur: Konut ve getirdiği sorunlar, halkın en önemli ve en büyük ihtiyacıdır; halkın her değerini, yaşamının her anını etkiler.
Halka inananlar, konut meselesinde halkı konut konusunun çözümünde devre dışı bırakamazlar. 60 yıldır eski anlayışla konut ve yapı işinde merkezi idare anlayışı sürdürülmüş ama konut sorunu ve yan sorunları çözülememiştir.
Konut konusu yerinden yönetim konularının başında gelir, gelmelidir. İddiamın gerekçelerini ve dayandığı örnekleri bu yazıya sıkıştıramam; proje ortaya çıkınca yeniden ele alacağım.
Tarhan Erdem/Radikal Gazetesi