Japonya; Büyük Okyanus’ta, üçbinden fazla adadan oluşan, 1947′den bu yana parlamentler cumhuriyet ile yönetilen, Doğu Asya’da bir ada ülkesi.
Yaşamlarında mütevazılık ve hoşgörünün egemen olduğu ve hayatı bir seremoni şeklinde yaşamaya özen gösteren Japon halkı,Paleolitik Çağ’ın son döneminden beri Japon Adaları’nda yaşamaktadır. 128 milyonluk büyük bir nüfusa ve gelişmiş bir ekonomiye sahip ülkede devletin başı japon İmparatoru, hükümetin başı ise başbakandır.
Kültür ve Dinler
Japon kültürünü anlayabilmek için halkı günlük yaşamını takip etmek gerekir. Hayatlarını bir seremoni şeklinde yaşayan halk, seremonilerinde hep dingin bir ruha sahip olarak doğayla bütünlük içinde yaşamaya çalışır. Kimono, çay töreni, ikebana ve bonsai japon kültürünün en önemli unsurlarıdır. Kimono giyen japonlar, sihirli çubuklarıyla adeta büyülenmişçesine seremonik ve kibar davranışlar sergilerler. Geleneksel Japon kültüründe kadın-erkek ayrımı yoğun olarak vardır.
Erkekler oldukça erkeksi bir dille konuşurken kadınların bu dile ait kelimeleri kullanması hoş karşılanmaz. Günümüzde Japon kültüründe her alanda yabancılaşma etkileri olsa da Japonlar geleneklerini yaşatma, hatta geliştirme çabasını asla bırakmamışlardır. Yeni yıl kutlamalarında, evlilik gibi özel günlerde, bayramlarda ya da menzuniyet günlerinde genç, yaşlı, kadın, erkek japonlar çoğunlukla kimono giyer. Evlilik ve benzeri resmi törenlerde, damatla gelin siyah kimonolar giyerek sorguçlarını takarlar.
Erkekler kimonolarının üzerine çok geniş paçalı pantolonlar (hakama) ve bol ceketler (haori) giyerler. İyi bir kimono çok pahalıdır. Japonlar kimonolarına gözlerigibi bakarlar. Kimonolar anneden kıza, babadan oğula aktarılarak giyilir. Çok dinli olan Japonya’da Şinto, ükenin yerli dinidir. Düğün törenleri genelde bu dinin kurallarına göre yapılır, cenazelerde ise Budist törenler uygulanır. Ülkede ayrıca nüfusun küçük bir kısmınca benimsenmiş olan Hristiyanlık ve Müslüman kazak Türkleri vardır.
Çay Töreni
Çay törenine hazırlanmak, mimariden seramiğe, bahçecilikten tarihe, dinden güzel yazma sanatına kadar birçok alanda asgari bilgileri öğrenmek anlamına gelmektedir. Bu hazırlıklar çay töreninin mükemmelliği için şarttır. Çay töreninde ağırlıklı olarak Zen Budizmi’nin etkisi görülür. Tören ilk bakışta can sıkıcı bir oyun, gereksiz kurallar bütünü gibi gelebilir.
Ancak amaç çay yapıp içmekten çok, doğaya karışmak, onun içinde kaybolmak, bu yolla ruhu aydınlatmaktır. Doğallığın yanı sıra sükunet, sadelik, estetik ve zerafetle örülü bir arınma sürecidir çay töreni. Hareketler son derece yavaştır, bu nedenle çay yapımı için gerekli eylemlerde olabildiğince tasarruflu olup, yapılması gereken hareketleri çok incelikle hesaplayıp, bunu zarafetle gerçekleştirmek gerekmektedir. Sonuçta ortaya Bonsai ise’saksıdaki ağaç’ anlamına gelmektedir ve yaşayan ağaçlara duyulan saygıyı ve bu ağaçların yaşayışını konu alan bir sanattır.
Japon Mimarisi
MS 5.yy’a kadar uzanan mimari tarihlerinde özellikle günümüze değin varlığını sürdürmüş ’shoin-zukun’ tekniğine değinmek yerinde olur.
Bu geleneğin başlıca özellikleri şunlardır:
.Yapının çevre ve bahçesiyle uyuşması
.Yapının ön cephesinde üstü saçakla örtülü, yanları açık bir veranda yapılması
.Giriş kapısında bir antre bulunması
.İç bölmelerin ‘fusuma-sagito’ diye bilinen hafif ahşap bölme ve sürgülü kapılarla ayrılması
.Odalarla çatı boşluğunun ahşap bir tavan bölmesiyle birbirinden ayrılması
.Oturma odasında ‘tokonoma’adı verilen bir onur ve sanat baş köşesi bulunması
.Tokonoma önüne pencereden doğal ışık alan bir masa konması.
Mimaride sadelik ve minimalizm etkendir. Tatami adı verilen 90×180 cm ebatında bir hasırları vardır ve evin tüm bölmelerinin, oda boyutlarının, oturma alanlarının, uyuma alanlarının, hatta kat yüksekliğinin bile ölçüsü bu tatamilerden yola çıkılarak hesaplanır. Geleneksel Japon evinde, kat yüksekliği işlevlerine göre 2/3 tatmi (1.20 m), 1.5 tatmi (2.70 m) ile 2 tatami (3.60 m) arasında değişen boyutlarda tasarlanır ve 2 tatamiden yukarısı ‘anıtsal ölçek’ olarak kabul edilir. Himeji Şatosu, sofistike bir savunma sistemi ile donatılmış 17.yüzyıl Japon şato mimarisinin en iyi örneğidir.
Japon Mimarisinin dönüm noktası
Zaman zaman Shirasagi (Beyaz Balıkçıl) şatosu olarak da anılmakta olup, mükemmel biçimli silueti ve beyaz sıva duvarları ile kanatlanmak üzere olan beyaz bir balıkçılı anımsatır. japon mimarisnin dönüm noktası, batı inşaat teknikleri, malzemeleri ve stillerinin ülkeye girmesiyle yaşandı. Japonya’da geleneksel stille tezatlık yaratan yeni çelik ve beton yapıların inşa edilmeye başlamasıyla, etkisi özellikle ağır tapınakların çatılarındaki çıkma prensiplerine aşinalığı nedeniyle modern gökdelen tasarımlarında kendini gösterdi. Modern mimarinin önemli ölçüde etkilediği japon mimarisi, 20. yüzyılın sonlarına kadar özellikle konutlarda ve dini yapılarda kullanılmaya devam edildi. Tokyo gibi Japon kentlerinde yükselen modern gökdelenler ise, batı kültürünü özümsediklerinin ve modern batı formlarına geçişin bir göstergesidir.