İstanbul’un tarihi dokuları, kentsel dönüşüm tehdidi altında. Dönüşüm kapsamında birbir gün yüzüne çıkan projeler ‘tarihi’ tedirginlik yaratıyor
Türkiye, Çin’den sonra büyüme rekoru kıran ikinci ülke. Büyümenin lokomotif sektörlerinden biri ise inşaat. Türkiye yüzde 8 büyürken inşaat sektörü bu yıl yüzde 15’i geçecek.
2012 yılı ise Avrupa’da derinleşen kriz nedeniyle Türkiye için de büyük bir kâbus. Büyüme oranı yüzde 8’den en iyimser rakamlarla yüzde 4’e gerileyecek. Yani yüzde 50 azalma bekleniyor.
İnşaat sektöründe bu daralmanın işaretleri gelmeye başladı. Sektörün liderlerinden Ali Ağaoğlu piyasada durgunluğun başladığını söylüyor.
Sektör temsilcilerinin umudu ise kentsel dönüşüm politikalarının bir an önce başlaması.
İstanbul bu dönüşüm politikalarının merkezi. Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Işık Gökkaya’ya göre İstanbul gibi deprem bekleyen büyük bir metropolde 3.5 milyon konut stokunun 2.5 milyonunun yenilenmesi ve depreme dayanıklı hale getirilmesinin maliyeti 400 milyar dolar…
Yani İstanbul’un artık taşı toprağı altın…
Gecekondudan bozma apartmanların, yüzde 60’ı kaçak binaların, yıkılmak üzere olan tarihi yapıların yenilenmesi gerçekten desteklenmesi gereken bir durum. Ancak son birkaç yıldır kentsel dönüşüm diye yaşanan uygulamalara bakıldığında büyük bir tehlike var.
Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüme başladı bile.
İstanbul dünya mirası bir şehir. Tarihi bir kent. Buna uygun politikalar var mı derseniz, tartışmalara bakıldığında görünmüyor.
İstanbul’da tarihi korumak için bugüne kadar biraz da fazla titiz davranan Anıtlar Kurulu etkinliğini tamamen yitirdi. Restorasyon adı altında yıkımlar başladı. Mahkeme kararlarının değeri kalmadı.
Çıkarılan yasalar ise haksızlıklarla dolu kamulaştırma uygulamalarına geçit veriyor.
İstanbul artık sadece bu projeleri yapan inşaat firmalarının, projeleri çizen mimarların insafına kalmış durumda.
Metrekaresi 1500 lira olan bir bölgenin üç yıl içinde 8 bin dolara çıktığı bir ortamda bir İstanbullu olarak kendimi ‘çaresiz’ hissediyorum.
Tarlabaşı Bedrettin Dalan döneminde giren dozerlerle ilk yıkımını yaşamıştı. ‘Dalan talan’ sloganı o günlere ait.
İnşaat Resulullah ise bu dönemin sloganı oldu. Bu sayfada sadece birkaç proje ile İstanbul’un yeni kimliğini göstermek istedik. Görünen o ki yeni Tarlabaşı’nda tarih sadece dekor olacak. Champ Elysess ise bir hayal… En az ikiyüz yıllık tarihi binaların geleceği işte böyle olacak. Tek umut var. Bu projeler henüz avan proje…
Tarlabaşı’nda yeni eskiyle yarışmayacak!
Tarlabaşı’nda birinci etap yenileme projesi GAP İnşaat tarafından başladıldı. Proje 300’e yakın binayı kapsıyor. Yüzde 52 konut, yüzde 12 ticari alan, yüzde 17’si turizm amaçlı, yüzde 14 ise ofis olacak. GAP İnşaat internet sitesinde projeye ilişkin ayrıntılı bilgi vermese de açıkladığı yaklaşımla yapılacak binaların kimliğinin ipuçlarını veriyor. “Bir hafıza karışıklığı yaratmamak içirn eski ve yeni tasarımları birbirinden ayıran, eski dokuyla yarışmayan, 21.yüzyıl teknolojisi ve anlayışını yaşatan, bu günün kullanım ve estetik değerlerini taşıyan, geleceğin değerleri arasında yer alacak olan yeni tasarımlara yer verilmiştir…” Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan , “Tarlabaşı Champ Elysse olacak” demişti. Galiba mimari yaklaşımı kastetmemiş…
Emek, AVM mi olacak kültür sarayı mı?
İstiklal Caddesi üzerinde Serkldoryan olarak bilinen Cercle d’Orient binası kompkleksinde yer alan Emek Sineması bu günlerde tartışmaların baş köşesinde. Beyoğlu’nun kimliği haline gelen Emek Sineması yıllarca müdürü Hikmet Beyle sanatseverlere hizmet etti. Şimdi kapalı. Mahkemeden çıkan kararla artık yıkılması an meselesi. Bina caddedeki en eski yapı. Tarihi 1884’e dayanıyor. 5 binadan oluşuyor. Proje koordinatörü mimar Fatih Kesgün bir röportajında kompleksin alışveriş merkezi değil kültür merkezi olacağını söylüyor. Kesgün projeyi anlatamadıkları için üzgün olduğunu söylüyor, Birkaç görsel üzerinden yorum yapıldığını söylüyor. Kesgün’ün bu üzüntüsünü gidermek için bir haftadır önce Kamer İnşaat’ın sonra Mim İnşaat’ın yapacağı söylenen proje için firmaları arıyorum. Ama ne yazık ki iki şirkete de ulaşmak mümkün olmadı. Mim İnşaat Limited Şirketi’nin telefonları ise hiç açılmadı. 400 araçlık otoparkıyla, 4100 metrekare taban alana sahip yapı adasına 8600 metrekarelik yapı sığdırılacağı belirtilen proje aslında fotoğraflarında kendini anlatıyor.
NE DEDİLER?
TARLABAŞI MÜLK SAHİPLERİ DERNEĞİ BAŞKANI AHMET GÜN
Tarlabaşı’nda mülk sahiplerini bir araya getirerek dernek kuran Ahmet Gün, yasanın haksızca uygulandığını savunuyor ve şunları söylüyor:
“5366 sayılı yasa ile mülklerimiz elimizden zorla alınıyor. Yasa, binasını kendi restore etmek isteyen mülk sahibine imkân veriyordu. Belediye kabul etmedi. Bu nedenle davamız sürüyor. Danıştay’dan olumsuz sonuç gelirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğiz. 200 üyemiz var. Tarlabaşı’ndaki dönüşüm dokuya uygun değil.
Beyoğlu’nda Yıldırım Demirören’in binası için benim beş binamı aldılar. Dört yıldızlı otel yapacaktım izin vermediler. Zorla gasp yapıyorlar. Bu nasıl demokrasi?”
MİMAR ZAKARYA MİLDANOĞLU
Van’daki tarihi Ahtamar Kilisesi’ni restore eden mimar Zakarya Mildanoğlu da kentin dokusunun tehlikede olduğuna dikkat çekiyor ve şu önerileri yapıyor: “Mimaride restorasyon da, yıkılarak yeniden yapım da söz konusu. Ancak önemli olan tarihi bölgelerde bu restorasyonları sağlam verilerle, uzmanlar yapmalıdır. Binaların cephelerinde tarihsel izler vardır. Bölgenin cephe dokusu, kimliği bozulmamalıdır. Eski motifleri alıp yeni binaya yerleştirmek olmaz. Yoğunluk aşırı arttırılmamalıdır. Sivil toplum kuruluşları işin içinde olmalıdır. Yoksa tarihi yokedip, hilkat garibesi bir durum yaratılır. Bugün bazı bölgelerde bu yaşanmaya başlamış durumda.”
TMMOB MİMARLAR ODASI İSTANBUL ŞUBESİ BAŞKANI EYÜP MIHÇI
İstanbul’da kentsel dönüşüm mahkeme kararlarını bile hiçe sayarak vahşice yapılıyor. Yaşayan insanlar göz ardı ediliyor, tehdit olarak gösteriliyor. Tescilli yapılar yıkılıyor. Tarihi binalar göstermelik olarak korunurken projelerin müştemilatı haline geliyor. Yapılacak projeler kamuoyu ile paylaşılmıyor. Dünyada böyle bir yenilenme projesi yok. Rant uğruna tektipleştirme ve kültür yapılarına karşı bir tutum izleniyor.
Radikal/JALE ÖZGENTÜRK