Cuma sabahı Best FM’deki programımda AK Parti istanbul İl Başkanı Aziz Babuşcu’yu ağırladım. Sayın Başkan ile seçimlerden İstanbul’a kadar bir sürü önemli konuyu konuştuk. En önemli başlıkları bölüm bölüm ve özet halinde yazdım:
***
Aziz Başkan’a ilk sorduğum soru haliyle İstanbul’a kurulacak 2 yeni şehir ve Aanadolu Yakası’na kurulacak şehrin yeriyle ilgili tahminler oldu.
Başkanın cevap cümlesini noktası, virgülüne dokunmadan aaşağıya alıyorum.
“Anadolu Yakası’nda kurulucak olan şehir de doğayla ilişki anlamında zarar vermeyecek, yerleşim birimi olmaya uygun. Şile’nin batısı veya o hat üzerinde, Karadeniz esas olmak üzere şekillenecek, ama nokta olarak tam şurası demek bu aşamada doğru olmaz”
Tahminler Kartal-Gebze hattına kaymıştı, o yüzden bu bilgi son derece önemli.
Başbakan Erdoğan’ın projeyi açıklarken yaptığı gönüllük vurgusunun alt metnini de Başkan’dan almaya çalıştım.
Çıkan sonucu söyleyeyim, yeni şehirler kurulduktan sonra kimse “Hayır, ben burada kötü zeminde, çürük evde oturmaya devam etmek istiyorum” diyemeyecek.
Yani insanlara “depremde kendi halimde ölmek istiyorum” deme hakkı tanınmayacak.
Bu noktada Sayın Başkan’a İstanbul’da zaman zaman köy hayatını sürdürmeye çalışan yurttaşlar olduğunu hatırlattım ve yeni şehirlerde bu durumun önüne geçilip geçilmeyeceğini sordum.
Belli ki bu mesele AK Parti İstanbul İl Yönetimi’nin uzun zamandır gündeminde. Başkan konuya dair ne kadar hassas olduklarını, bu konuda ilçe belediyelere büyük görev düştüğünü ve yaptıkları çalışmaları anlattı. Yeni şehire yapılacak havalimanının Los Angeles örneğinde olduğu gibi, mimarı açıdan çok farklı ve herkesin görmek isteyeceği bir eser haline getirilip getirilmeyeceğini de sordum. Anladığım kadarıyla bu konuda da her türlü aklı başında ve iyi niyetli öneriye açık olan bir projelendirme sürecindeyiz.Yani bu seçenek de masada…
***
Aziz Babuşcu’nun verdiği bilgiler arasında heyecanladığım bir diğer başlık 2 dev şehir hastahanesi oldu.
Biri Avrupa diğeri Asya’da kurulacak bu dev hastanelerin içinde yürüyen merdivenerden, yer yürüteçlerine kadar hastaların rahatı için her türlü özellik bulunacak. Sadece hastalar değil hasta yakınlarının da rahatı düşünülerek üzerinde çalışılan bir proje bu.
***
Başkan ile seçim kampanyası programını da konuştuk. Birincisi Aziz Başkan, referandumda çıkan yüzde 55 ‘Evet’i AK Parti’nin oy oranı haline getirme hedefinde son derece iddialı, tüm çalışmalar bu hedefe göre yapılıyor.
İkincisi, kampanya sürecinde seçmenle bire bir temas en önemli hedef halinde ve tüm programlar buna göre yapılıyor.
“Milletvekili adayı bakanlar bile soluk almadan çalışıyorlar, kilo veren çok” dedim, başkan gülmekle yetindi.
Anladığım kadarıyla devletle alaklı devam etmesi gereken işlerden arta kalan tüm zamanlar için saha çalışması programı yapılmış.
Sayın Başkan ile yayından sonra ancak bir bardak çay içecek kadar sohbet etme imkanımız da oldu. Bü süre zarfında da radyoda çalışan arkadaşlarımızın İstanbul’a dair söylediklerini hem kendi hem de medya ile ilişkilerde son derece başarılı işler gerçekleştiren Hüseyin Baştürk not aldı. Durumun özeti ve Sayın Başkan’ın anlattıkları budur…
Yalı yasak ama ya diğerleri
Hava ısındı ya, Boğaz yine parsallendi.
Kıyıları kimse özel mülkü haline getiremiyor ama, bunu fazlasıyla yapanlara nedense ses çıkarılmıyor. Oltacılar, arabayı deniz kenarına çekip demlenenler, olta satanlar, oltacılara yiyecek-içeçecek satanlar ve benzerleri… Geçen seneden beri bunun kavgası veriliyor ama, hiç mesafe alamadık. Yarın havalar biraz daha ısındığında bu işgalcilere koca Boğaz’ı plaj haline getiren hepi topu 200 kişi daha eklenecek.
Sayın Valim, Sayın Topbaş, cevabını öğrenmek istediğim bir sorum var.
Koca Boğaz hattı toplasan 500 kadar kişinin zevk ve sefa yeri mi?
İnsanlar yürümeyiyor, gezemiyor, bir banka oturup Boğaz havası alamıyor.
Bu işe ne zaman bir çare bulunacak?
İnatçı ateş inatçı teşhis
Yeğenim bu kışı hep hasta geçirdi.
Nişantaşı’nın o meşhur hastanesinde bir süre yattı.
Sonra 10 gün kadar önce tekrar hastalandı, gecenin bir yarısı yine apar topar hastaneye koşuldu.
Her neyse konulan ‘İnatçı ateş’ teşhisi bu kez ailesini tatmin etmedi.
Cumartesi günü soluğu İstanbul’un son dönem en adı bilinen hastanesinde aldılar.
Öğleden sonra bir telefon “Teşhis zatürre, çocuğu şimdi hastaneye yatırıyorlar”
Daha sadece 3.5 yaşında olan bir çocuk kaç kez hastahaneye yatar, hemen fırladım gittim.
Gittikleri ilk hastahanede röntgen çekmiyor, sadece kan tahlili yapıyorlarmış.
Bu hastanede doktor akciğerini dinlemiş, sonra röntgen çektirip teşhisi koymuş.
Bilirsiniz, kendi meselemi asla yazmam. Pazartesi günü İl Sağlık Müdürlüğü’ne bir şikâyet telefonu açmayı düşünüyordum.
Ancak ben oradayken daha sadece 1 yaşında olan bir başka bebek geldi.
Başka bir yerde doktorlar ona da ‘İnatçı ateş’ teşhisi koymuşlar, zatürre zavallı bebeğin kulağına vurmuş meğer. Bunu da görünce yazmak şart oldu dedim ve kaleme sarıldım. X-ray ışınlarına maruz kalmasınlar diyerek çocuklardan röntgen istememek bir tercih olabilir ama o zaman göğsünü doğru düzgün dinlemek lazım.
Allah muhafaza, anası-ababası “En iyi bilinen hastanelerinden birine götürdük daha ne yapalım” diye düşünebilirlerdi.
İl Sağlık Müdürlüğü’ne buradan sesleniyorum, ateş bir sendromun sonucu, bir hastalığın dışa vurumuysa, o zaman ‘İnatçı ateş’ diye bir teşhis olabilir mi?
ARAMIZDAKİ FARK
Gelişmiş ülkelerde şehrin güzellikleri kamunun ortak malıdır. Bizde kamu malını kendi malı gibi kullanan çok, buna ‘Dur’ diyen yok…
Star/Özay Şendir