Yapılarda taşıyıcı sistemin, çelik veya betonarme olması sürekli tartışılan konulardan birisidir. Çelik taşıyıcıların deprem güvenliği nedeniyle özellikle yüksek binalarda tercih edildiğini biliyoruz. Son yıllarda sadece yüksek yapılarda değil aynı zaman da düşük katlı binalarda da çelik konstrüksiyonu tercih edilmeye başlanmasıyla çelik ve betonarme bina yapımcıları arasında büyük bir mücadele başlamıştır. New York’daki ikiz kulelerin çökmesiyle betonarme ve çelik sistemler daha çok tartışılmaya başlanmıştır.
.
Kulelerin neden yıkıldığı belki de yıllarca tartışılacaktır. Uzmanların farklı görüşler savunduklarını göreceğiz ve hiçbir zaman da gerçek çökme nedeni anlayamayacağız. Çelik eridi çöktü diyerek basit yolu seçenlerin sayısı fazla olacaktır. Bilindiği gibi ikiz kulelerden kuzeyde bulunan kulenin yaklaşık 90.ıncı katına uçak çarptıktan sonra uçaktaki yakıtın etkisiyle hızlı bir şekilde yanmaya başlamıştır. Birinci çarpmadan 18 dakika sonra da güney kuleye uçak çarpmış ve yaklaşık yarım saat sonra ikinci uçağın yaklaşık 60.ıncı kata çarptığı güney kule çökmeye başlamış, hemen peşinden kuzey kule de çökmüştür. Sorulması gereken bir çok soru var. Neden, yangının daha önce başladığı kuzey kule önce yıkılmadı da, güney kule daha önce yıkılmaya başladı? Özellikle kuzey kulede yangın nedeniyle taşıyıcı sistem erimeye başladığında, bina neden yana doğru devrilmedi de altına patlayıcı konulmuşcasına olduğu yere yığıldı? Bina tabandan çöktüğüne göre 90 kat aşağısı taşıma gücünü kaybedinceye kadar üst kısım neden devrilmedi? Bina oturma alanında bir hata mı vardı veya bina temeli zarar mı gördü? İlk haberler, kulelerin girişinde patlama olduğu şeklindeydi, gerçekten bir patlama oldu mu? Bu soruların sayısını artırmak mümkün.
Değerlendirme yaparken olayı iki kısımda ele almak gerekir. Birincisi çarpmanın olduğu katın üstündeki katlar, ikincisi de altındaki katlar. Çarpmanın olduğu katta yakıtın yanması ile açığa çıkan yaklaşık 4000 GJ ısının bu kattaki kolonların taşıma gücünü yitireceği ve üst katlardaki kolonların taşıma özelliğini kaybedeceği kuşkusuzdur. Üstte bulunan katların çökmesi de doğaldır. Ama 90 kat aşağıdan binanın tabandan yıkılmasının sadece yangın nedeniyle olduğunu söylemek doğru değildir. Bina çökerken yana yatmış olsaydı, çeliğin yumuşaması nedeniyle binanın yıkıldığı daha kolay söylenebilirdi. Binanın yan yatmadan olduğu yere yığılması düşündürücüdür ve başka faktörlerin etkisinin de araştırılmasını gerektirmektedir. Sadece kolonlardaki erime yıkılmaya neden olsa neden bina olduğu yere çöksün. Böyle bir durumda bina bir tarafa eğilerek yıkılırdı. Binanın olduğu yere yığılması için bütün kolonların aynı anda erimeye başlaması gerekirdi. Bu ise çok zor. Çarpma olan ve yakıtın açığa çıktığı taraftaki kolonlar daha çabuk zarar görür ve üst katlar eriyen tarafa doğru yatarak binayı eğmeye çalışır. Yüksek binalarda değil ama birçok çelik yapı yangınında bunu bizzat gördüm.
.
Önemli bir konu da, çarpmanın önce olduğu kule değil de daha sonra olduğu ikinci kulenin önce yıkılmaya başlamasıdır. Eğer sadece yangın nedeniyle yıkılmanın olduğu düşünülürse kuzey kulesinin daha önce yıkılması gerekmez miydi? Taşıyıcılar betonarme olsa bile, pas payının yeterli olmayacağı ve bu miktarda açığa çıkan ısı nedeniyle betonun döküleceği ve beton içindeki taşıyıcı çeliklerin özelliğini kaybedeceği de söylenebilir. Betonarme olsaydı bina çökmeyecekti demek de doğru değildir. Nitekim, ikiz kulelerin haricinde 47 katlı başka bina da çökmüştür.
Farklı yorumlar yapılıyor ve yapılacaktır. Bunlardan hangisinin doğru olduğuna karar vermek mümkün değil. Çelik eridi bina yıkıldı demek halkın anlayacağı basit ve kolay yaklaşımdır. Elbette yangının ve çarpma olan kattaki kolonların erimesinin binanın çökmesine etkisi olmuştur. Ama bu, yangın nedeniyle bina yıkıldı demek için yeterli değildir. Araştırma ve inceleme yapmadan tek bir nedenle sonuca ulaşmak halkı yanlış bilgilendirmek olur.
Bütün ülkelerde yapılan tahminler inceleme yapılmadan fotoğraflara ve filmlere bakılarak varılan sonuçlardır. Kimisi itfaiyeciler binaya sokulmamalıydı diyerek saçmalarken kimileri de binanın yıkılma senaryosunu yazmaktadır. Herkes bir şey yazacaktır ve söyleyecektir. Bunların hangisinin doğru olduğu belki de hiçbir zaman belli olmayacaktır. Onlarca bilirkişi raporu yazılacak farklı görüşler ortaya atılacak ve yıllarca tartışılacaktır. Özellikle yangın güvenliği ile ilgilenen arkadaşlarımızın aceleci olmaması ve peşin hüküm vermeden doğruyu araştırması gerekir.
Kuşkusuz benim yazacaklarım da bir tahmin. Bence kulelerin yıkılmasında yangının etkisi olmuştur, ama sadece yangın nedeniyle çelik eridi ve kuleler yıkıldı diyemem. Güney kuleye uçak çarpınca taşıyıcı çelik kolonları ilk darbeyi almış 120000 litre yakıtın patlaması ile oluşan basınç ve sıcaklıkla, kolonlar çapma olan katta taşıma özelliğini kaybetmiş ve yangının etkisi ile döşemeler çökmeye ve çarpma olan kattaki kolonlar yumuşamaya başlamıştır. Üst katların çökmesi ile çarpma sırasında kolonlarda oluşan hasar ve binanın temelindeki hareket nedeniyle güney kule çökmeye başlamıştır. Kuzey kulenin olduğu yere yığılması bina temelinde bir hareket olduğunu düşündürmektedir. Belki güney kule çökmeseydi, kuzey kulenin sadece yangın olan katının üzerindeki katlar yıkılacaktı. Bunu tahmin etmek çok zordur.
Betonarme yapı sistemlerinin uygulandığı çok katlı binalarda; döşeme ve kiriş maliyetlerindeki küçük artışlara karşın, kolon maliyeti yapıdaki kat sayısı ile doğru orantılı olarak artmaktadır. Yükseklikle artan rüzgar ve ağırlıkla artan deprem gibi yatay yük etkilerine karşı kullanılan betonarme elemanların maliyeti ise hızla artarak genel yapısal maliyet içinde büyük oranlara ulaşmaktadır. Çok katlı çelik çerçeveli binalarda ise; döşeme ve kirişlerin özel yöntemlerle azaltılan maliyetlerindeki artışlar, betonarme yapılardaki kadar veya daha küçük olmaktadır. Kolonlar ve yatay yük dayanımı için betonarme yapılardaki perde duvarların yerine kullanılan, çaprazlar ve/veya saclarla oluşturulan perde duvarların çok düşük olan maliyetlerinde, yine kat sayısına bağlı olan artışların hızı da düşük olmaktadır.
Tasarım ve üretiminin doğru yapılması ve denetlenmesi koşuluyla yığma, betonarme veya çelik çerçeveli olsun her türlü taşıyıcı sistem ve malzeme ile depreme dayanıklı binalar yapılması olanaklıdır. Ancak hasarların incelenmesi; çelik çerçeveli yapıların, can kayıplarının önlenmesi ve mal/iş kayıplarının azaltılması bakımından, diğerlerinden çok üstün olduklarını göstermiştir.
Yangın dayanımı, bir yapı bölümünün belirli bir yangın yükü altında, kendisinden beklenen görevleri hala yerine getirmeye devam ettiği zaman süresindir. Burada sözü edilen görevler; yüke dayanım, hacim örtme ve ısıl difüzyonu sınırlama fonksiyonlarıdır. Hacim örten yapı elemanlarında, ateşe bakmayan arka yüzlerde sıcaklık artmasının 140 C’ı aşmaması, buralarda kendiliğinden yanabilir gazlar oluşmaması istenir. Eğilmeye çalışan elemanlarda ise sehimlerin artma hızının belirli sınırları aşmaması gerekir. DIN 4102 ye göre seçilen belirli bir yangın yüküne karşı mevcut emniyet alınır ve buradan çeşitli yapı elemanlarında gerekli olacak yangın dayanım sınıflarına geçilir. Yangın dayanım sınıfı için iki minimum şart aranır.
Birincisi kullanılacak yapı malzemelerinin minimum yanmazlık dereceleri, ikincisi ise yapı bölümünün yangın tarafından tahrip edilmeye karşı minimum direncidir.
En yüksek dayanım sınıfı için yalnız hiç yanmaz guruptan malzemeler uygulanır. En düşük dayanım sınıfında ise, yanıcı guruptan malzemelere müsaade edilir. Çelik iskeletli yapıların ise yangın bakımından özel önemi vardır. Bunlarda yanmazlıktan çok ısıl şekil değiştirmelerin oluşumu göz önüne alınır. Birçok standartta çelik yapıları özel bir sınıfta ele almıştır. Yapı malzemelerinde yangındaki davranışları açısından başlıca şu özeliklerin bilinmesi istenir: a) yanıcılık veya yanıcılık gurubu, b) ısı genleşmesi, c) ısı iletkenlik katsayısı ve ısıl diffüzyon katsayısı, d) mekanik ve ısıl deformasyon yeteneği, e) yangın dayanım sınıfı ve sıcaklığa bağlı olarak gelişebilecek yangın önleyici reaksiyonlar, f) mekanik mukavemetin ve elastisite modülünün sıcaklık değişimi.
Yangınlarda karşılaşılan yüksek sıcaklıklar, metal yapı malzemelerinin mekanik özeliklerinde çok önemli değişmelere ve bu malzemelerde önemli genleşmelere yol açar. Deneyler sıcaklık arttıkça karbon çeliğinde akma sınırının düştüğünü ve belirli bir sıcaklıktan sonra artık akma sınırı oluşmadığını göstermiştir. Bunun anlamı, normal sıcaklıklara kıyasla plastik şekil değiştirmelerin daha düşük gerilmeler altında yer almaya başladığı ve aynı gerilme altında toplam şekil değiştirmenin daha büyük olduğudur. Çeliğin akma sınırı 400 C civarında emniyet gerilmeleri mertebesine düşer. Çekme mukavemeti de başlangıçta 150~300 C bölgesinde biraz arttıktan sonra, daha yüksek sıcaklıklarda hızla azalır ve yangınlarda kolayca erişilen 600 C sıcaklığında emniyet gerilmesinin altına düşer. Başlangıçta 150~300 C bölgesindeki mukavemet artışı çeliğin içindeki gayri saflıklarla ilgilidir. Azot kolay difüzyon yaparak bu sıcaklıklarda tane sınırlarına yerleşir. Tanelerin içindeki dislükasyonlardan azotun azalması plastik şekil değiştirmeyi arttırıp, akma sınırının yok olmasına neden olur. Yüksek sıcaklıklarda bağ kuvvetlerinin azalması, çeliğin elastisite modülünün azalmasına neden olur. Elastisite modülünün değeri 20 C’dakine kıyasla, 400 C de, % 15 ve 600 C de ise % 40 kadar azalır. Bu olay, artan plastik şekil değiştirmelerle birlikte çelik konstrüksiyonların müsaade edilemeyecek kadar büyük şekil değiştirmelerine neden olur. Uzamalar ısıl gerilmelerin oluşmasına, ve normal olarak yüksek sıcaklıklarda burkulma yapmayan kolonun burkulmasına ve daha düşük taşıma gücü göstermesine neden olabilir. Çelik profillerin ısınma problemindeki en önemli faktörlerden biri de profil faktörü adı verilen ve aleve maruz kalacak alanın ısınacak kütleye oranıdır.
Betonarmenin ve öngerilmeli betonun yangın dayanımı ile ilgili özelikleri bu kompozit yapı sistemini oluşturan çelik ve beton malzemelerinin özeliklerine bağlıdır. Ayrıca önemli bir nokta, sıcaklığa karşı çok hassas olan donatı ve öngörme çeliklerinin fazla ısınmaya karşı korunmasıdır. Bu görev yeter kalınlıktaki beton pas payı tabakası tarafından üstlenir. Pas payı tabakası ısı yalıtkanlığı görevini de yerine getirir. Betonarme ve öngörülmeli beton yapı elemanlarının yangın yüklemesindeki davranışları yalnız çelik ve beton malzemelerinin özeliklerinden de çıkartılamamaktadır. Karışık durumları göz önüne alabilmek için, kesit şekli ve boyutları, çelik türü ve sınıfı, beton pas payı kalınlığı, beton ve çeliğin taşımakta olduğu gecikmeler, yapının statik sistemi, betondaki agreganın türü ve, sıva, kaplama gibi ilave önlemler olmak üzere çeşitli parametreler kullanılması gerekmektedir.
Sıcaklık arttıkça çeliklerin çekme mukavemeti ve akma sınırı gibi mekanik özelik değerlerinin hızla azaldığı ve 500~600C gibi yüksek sıcaklıklarda bütün çelik türlerinin hemen hemen aynı derecede düşük mekanik özeliklere sahip oldukları görülmektedir. Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir nokta da soğuk şekil değiştirme yolu ile sertleştirilmiş çelik türlerinde yangındaki ısınma ve soğuma sonucunda çeliğin setliğini kaybedecek kalitesini değiştirmesidir.
Betonarmede yangın dayanım süresinin çelik donatının ısınma hızına bağlı oluşu, beton pas payı kalınlığının dayanım sınıfına göre seçimini gerektirmektedir. Burada pas payı kalınlığı olarak, yüzeye en yakın donatı sırasının merkezinden geçen eksen ile, betonun aleve açık yüzü arasındaki uzaklığı tarif edilmektedir. Çeliğin ısıl difüzyon katsayısının yüksek oluşu, bunun kesitinin her noktasında sıcaklığın hemen dengelenmesine neden olmaktadır. Çeliğin eriştiği sıcaklık böylece çelik bulunmayan beton içindeki derinliğindeki sıcaklık olarak kabul edilebilmektedir. DIN 4102 de, betonarme döşemeler için çeşitli yangın dayanım sınıflarına ve çeşitli çelik türlerine göre seçilmesi öngörülen pas payı kalınlıkları verilmişştir.
Betonun yalıtıcı özeliği içindeki agreganın türüne de bağlıdır. Eğer kalker agrega kullanılmışsa bunlar beton kesitinin ısınmasını yavaşlatırlar. Çünkü kirecin yüksek sıcaklıkta ayrışması ısı enerjisi harcar. Pas payı tabakasının koruyuculuğu tabii bu tabakanın çatlayıp dökülmesi ile sona erecektir. Buna da en çok kesitin her noktasının eşit ısınması ve ıslak betondaki suyun buharlaşması, gibi faktörler neden olabilir. Mevcut pas payı tabakası kalınlığı yeterli değilse veya sınırlı ise, sonradan uygun bir sıvanın işlemi ile kalınlaştırılması mümkündür.
Betonarmenin statik sistemine bağlı olarak yangında bir betonarme elemanın ya çekme bilgisi, ya basınç bölgesi, ya da ikisi birden kırılma nedeni olabilir. Buna bağlı olarak beton mukavemet sınıfının ve çelik kalitesinin yüksek olması, yangın dayanımını da iyi olarak etkiler. Isınma sonucu çeliğin akma sınırına ulaşması iç kuvvetleri betona aktarır. Betonun da
yüksek sıcaklıklarda plastikleşmesi ani çökmeleri önler ve yeterli bir dayanım süresi sağlanmasına olanak verir.
Yazar: Abdurahman Kılıç