Mehveş Evin bugünkü yazısında dünya bankalarının ve Türk bankalarının yatırımları ile ilgili bilgiler verirken dünya bankalarının Ekvator Prensipleri’ne Türk bankalarının neden uymadıklarını da sorguladı
Devlet, hidroelektrik santral (HES) projelerinin önü açılsın diye elinden geleni yapıyor. Bu uğurda SİT ilan edilen alanların bile statüsü kaldırılacak. Herkes hükümete yükleniyor. Peki bu projelere peynir ekmek gibi kredi dağıtan bankaların hiç mi sorumluluğu yok?
Başarılarıyla, sosyal sorumluluk projeleriyle övünen Türk bankaları, neden uluslararası sözleşmelere uymak için harekete geçmiyor? Dünya bankaları, bir yatırımın çevre ve sosyal etkilerini ince ince hesaplayan “Equator Principles-Ekvator Prensipleri”ne imza atarken bizimkiler neden insiyatif almıyor?
Hasankeyf gibi, yabancı yatırımcıların çekildiği baraj projelerine kredi vererek kendi imajlarını da olumsuz etkilediklerinin farkındalar mı? Kriterleri gayet muğlak olan ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) raporlarını kabul eden özel sektörün hiç mi suçu yok?
Türk bankaları nerede?
Önce Ekvator Prensipleri’nden (EP) ne kast ettiğimi anlatayım: EP, Dünya Bankası ve Uluslararası Finans Kuruluşu IFC’nin tecrübelerinden oluşan bir kurallar topluluğu. Bu kurallar, çevre ve sosyal riskler taşıyan yatırımlara gösterilen hassasiyetler göz önüne alınarak düzenlendi. Her yıl bu kurallar yenileniyor. Dünya bankaları gönüllülük ilkesiyle hareket ederek bu prensiplere uyuyor.
Tahmin edersiniz ki hiçbir Türk bankası sözkonusu sözleşmeye imza atmadı. Ancak Türkiye’de pek çok yabancı ortaklı banka mevcut. Bu bankalar, yurtdışında EP’ye uyarken Türkiye’de ekvator-mekvator dinlemiyor! Ne de olsa sektör sıcak, para bol. Ancak herkesin hemfikir olduğu konu, çoğu HES projesinin kısa ömürlü kar sağlayacağı. Ve uzun vadede vereceği zararlar yüzünden bankanın algısını da zedeleyeceği.
Zaten Ekvator Prensipleri de bu nedenle hazırlandı: Bankalar için kötü yatırımlara karşı bir nevi sigorta.
Bankalara düşen görev
TEMA Yönetim Kurulu ve İcra Kurulu Üyesi Deniz Ataç, Türk bankalarının EP’yi değil ÇED’I esas almasıyla bu kadar rahat kredi dağıttıklarına dikkat çekiyor. Zaten EP’ye uygunluk aransa, iki bine yakın projenin çoğu iptal edilecek… İddia ediyorum, Türkiye’deki HES projelerinin belki bir, belki ikisi EP’ye göre geçer not alır.
Devletin çevre ve sosyal etkilerle ilgilenmediği ortada… Bankaların üzerine düşen görev büyük: Seçici davranıp bir adım öne geçmeliler. Yarına dair güven dolu gelecekler tasvir eden reklamlara para harcamak yerine, gerçekten geleceğe yatırım yaptıklarını ve samimi olduklarını ancak böylelikle kanıtlayabilirler.
Türk bankaları, görelim sizi! Ekvator Prensipleri’ne siz de uyun, imza atın… Memleket için hayırlı bir adım atın. Yoksa kimsenin dereyi, ormanı, hayvanı ve insanı koruyacağı yok.
Bağımsız raporlama şart
Türkiye’de faaliyet gösteren bir yabancı bankaya yatırım danışmanlığı yapan A.Y., 10 maddelik Ekvator Prensipleri’nin 10 milyon dolar ve üstü projelere göre düzenlendiğini anlatıyor:
– Bizim gibi OECD’nin gelişmekte olan ülkeler sınıfındaysanız sözkonusu proje, yüksek, orta ve düşük riske göre kategorize ediliyor.
– Eğer risk, orta veya yüksekse, aksiyon planı çıkarılıyor. Yatırımcı, bağımsız bir uzman şirketle çalışıyor. Buradaki şart, risk analizi yapacak şirketin banka ve yatırımcıdan tamamen bağımsız olması.
– Bunu yapan uluslararası şirketler var. Sahaya gidip, yatırım yapılacak yerde yaşayanlarla birebir görüşmeler yapıyorlar. Buna göre yatırım tekrar gözden geçirilip düzeltmeler yapılıyor ve bankaya bildiriliyor.
– Anlayacağınız, devamlı bir gözetleme sözkonusu. Bankaların bu sonuca göre parayı geri çekme seçeneği var.
– Eğer Fransa gibi yüksek gelirli bir OECD ülkesiyseniz, ÇED benzeri bir rapor yeterli. Ancak bizim gibi ülkelerde hazırlanan ÇED, bir dereye 20 HES kondurmak gibi akıl almaz uygulamaların önüne geçmiyor.
– Ekvator Prensipleri’ne uymak, elbette ki bir maliyet. Bu yüzden küçük çapta olan yatırımların hiç işine gelmiyor.
– Enerji bağımlılığını azaltalım diyoruz. Ama bir yandan da yenilenebilir enerji kanunu çıkmıyor. Bu arada attığınız taş, ürküttüğünüz kurbağaya değmiyor.
– Bankacılık, öncü rol üstlenebilirse güzel bir fırsat yakalar. Başarılı bankalar “best practice”e (en iyi uygulama) önem verdiklerini sosyal duyarlılıkla gösterirse onların da hayrına olur.
Milliyet/Mehveş Evin