Yanlış hayvancılık politikaları sonucu Türkiye’de hayvan varlığı azalıp, et fiyatları yükselince, uygulamaya konulan ithalat politikası sonucu 2010 yılından beri hayvan ve et ithalatı için yaklaşık 4.4 milyar dolar yurtdışına gitti.
İSTANBUL – Türkiye’nin yanlış hayvancılık politikası sonucu uygulamaya soktuğu et ve hayvan ithalatı politikası sürüyor. Bakanlar Kurulu’nca bu yıl da Et ve Süt Kurumu’na 500 bin baş hayvan ithalatı için yetki verilirken, 2010 yılından beri hayvan ve et ithalatı için yaklaşık 4.4 milyar dolar kaynak yurtdışına gitmiş oldu.
Türkiye, 2008 yılında yaşanan süt krizine seyirci kalındığı için süt ineklerinin kesilmesi sonrası ağır bir bedel ödedi. Kriz sonrasında damızlık hayvan kesimleri, ilerleyen dönemde ülkede et krizine neden olarak iç piyasada et fiyatı aşırı yükselince, 2010 yılında canlı hayvan ve et ihtalatına başlandı. İthalata kapı aralanınca, ülkemizin büyük bir kaynağı yabancı çiftçilerin cebine gitti.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerinden derlenen bilgiye göre, 7 yıl içinde 984.6 milyon dolar ödenerek 309 bin 488 baş damızlık düve, 1 milyar 215 milyon dolar ödenerek 1 milyon 147 bin 355 baş besilik sığır, 912 milyon dolar ödenerek 505 bin 974 baş kasaplık dana, 14.8 milyon dolar ödenerek 56 bin 837 baş damızlık koyun keçi, 3.6 milyon dolar ödenerek 5 bin 972 baş damızlık teke keçi, 122.5 milyon dolar ödenerek 1 milyon 81 bin 164 baş damızlık olmayan koyun, 97.7 milyon dolar ödenerek de 1 millyon 63 bin 287 baş bir yaş altı damızlık olmayan kuzu ithal edildi. Hayvan ithalatının yanı sıra 1 milyar 26 milyon 692 bin dolar karşılığında da 216 milyon 47 bin 141 kilo karkas sığır eti ithalatı gerçekleştirildi.
Bu yıl 500 bin baş için 2 milyar TL ödenecek
Böylece 7 yıl boyunca 4 milyon 170 bin 37 baş canlı hayvan ithalatı yapılırken, bunun karşılığında 3 milyar 351 milyon 197 bin dolar yurtdışına ödenmiş oldu. Karkas et ithalatına ödenen para ile birlikte Ankara İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Hasan Kılınç, Türkiye’nin küçükbaş hayvan yetiştirmek için verimli coğrafi şartlara ve uygun iklime sahip olmasına karşın potansiyelin iyi değerlendirilemediğini söyledi.
Her yıl kuzu ve oğlakların yüzde 30’unun doğum sonrası çeşitli nedenlerle hayatını kaybettiğine işaret eden Kılınç, bu ölümlerin engellenmesi durumunda yılda ortalama 1 milyon kuzu ve oğlağın kurtarılabileceğini, bu durumda Türkiye’nin et açığının kapatılarak, hayvancılık sektöründe ithalata gerek kalmayacağını söyledi.
Kılınç, bunun için öncelikle gebelik sürecindeki beslenmeye dikkat edilmesi gerektiğini, kuzu ve oğlakların gerekli vitamin, mineral, proteini yeterince alamadıkları için güçsüz ve çelimsiz doğdukları bilgisini verdi. Türk çiftçisinin cebine girmesi gereken 4 milyar 377 milyon 890 bin dolar, yurtdışındaki çiftçilerin cebine aktarılmış oldu. Bu rakam bugünkü kur üzerinden 16 milyar 587 bin 825 liraya karşılık geliyor.
Bu yıl da 500 bin baş besilik dana ithalatına izin verilirken, talebi, besiciler belirleyecek. Bu yıl döviz kurundaki yükseliş ve ithal edilen sığırların ortalama fiyatı dikkate alındığında yaklaşık 530 milyon doların üzerinde bir kaynağın yurtdışına çıkacağı hesaplanıyor. Bunun Türk lirası karşılığı da 2 milyar TL.
Başka ülkelerin refahına sunulan kaynaklarımız, üretim için kullanılmalı
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, Türkiye’de hayvancılık politikasının et fiyatı üzerinden kurgulandığını ve 2010 yılından bu yana yoğun bir şekilde canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı yapılarak önemli miktarda döviz ödendiğini söyledi. 2010’da 11.5 milyon adet büyükbaş hayvan sayısının 2015’te 14.1 milyon başa, küçükbaş hayvan varlığının ise 29.4 milyon baştan 41.9 milyon başa yükseldiğine işaret eden Atalık, “Toplamda ise büyük ve küçükbaş hayvan varlığımız 40.8 milyon baştan %37`lik bir artışla 56.1 milyon başa yükseldi.Yapılan ithalata, ithalata ödenen son derece yüksek rakamlara, verilen desteğe, hayvan varlığımızdaki yükselmeye ve artan kırmızı et üretimine rağmen et fiyatlarının artmaya devam ediyor” dedi.
Atalık, ithalat üzerine kurgulanan politikalar sonucu dar gelirlilerin hayvansal kökenli gıdalara ulaşmakta zorluk çektiğine işaret ederek, şu önerilerde bulundu:
► Meralarımızın amaç dışı kullanımına olanak sağlayan mevzuatlar revize edilmeli.
► Meralarımız hızlı bir şekilde ıslah edilmeli, yem bitkileri çeşitliliği arttırılmalı.
► Yem bitkileri yetiştirilebilecek değerli tarım arazileri tarım dışı amaçlı kullanımlara tahsis edilmemeli.
► Yaşadığımız coğrafyanın küçükbaş hayvancılığa daha uygun olduğunu bilerek hayvancılık politikamızı bu yönde geliştirilmeli.
► İthalat yoluyla başka ülkelerin refahına sunulan kaynaklarımız, üretim için kullanılmalı.
► Hayvancılık dahil, tarımsal üretim işiyle uğraşan tüm çiftçilerin kooperatif çatısı altında toplanması teşvik edilmeli.
► Tarımsal ürünler doğrudan kooperatifler vasıtasıyla tüketicilere ulaştırılmalı, aracıların sayısı en aza indirilmeli.
‘Buzağı kaybının önüne geçilebilirse ithalata bağımlılıktan kurtuluruz’
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar buzağı ve dana ölümlerinin hayvancılığın önemli sorunlarından biri olduğunu ve doğan yedi buzağıdan birinin yaşatılamadığını belirterek, “Her yıl doğan 3.4 milyon buzağı ve dananın 450-480 binini kaybediyoruz. Kaybedilen buzağı ve dana sayısı, 2015’te ithal edilen besilik dana ve damızlık düve sayısının iki katını geçti. 2015 yılında ithal edilen besilik dana ve damızlık düvelere 297.8 milyon dolar ödendiği göz önüne alınırsa, kaybın boyutları daha net anlaşılır” dedi.
Yıllık et verimi 270 kilogram kabul edilirse, kaybedilen erkek buzağılar kesime kadar yaşatılsa, yaklaşık 61-65 bin ton arasında kırmızı et sağlanacağını belirten Bayraktar, “Üreticide dana karkas kilogram ortalama fiyatı 26 lira düzeyinde. Buna göre, 1.6 milyar liranın üzerinde bir et üretimi kaybı var. Dişi buzağılar büyüdüklerinde tohumlanarak süt veren damızlık inek oluyor. Bir holstein damızlık gebe düvenin 7 bin 500 lira olduğu düşünülürse, buzağı kaybından dolayı 1.7 milyar liranın üzerinde üretim kaybı meydana geliyor. Bu hayvanlar yavruladığında elde edilecek süt geliri de dahil edildiğinde kayıp büyük boyutlara ulaşıyor” dedi.
Buzağı ölümlerinin genelde yetersiz bakım şartları, bilgisizlik ve ihmal neticesinde gerçekleştiğini, gerekli adımlar atılırsa, ölümlerin minimum düzeye indirebileceğini bildiren Bayraktar, böylece ithalata bağımlılıktan kurtulunacağını kaydetti.
“Küçükbaşta ölümler engellenirse ithalata gerek kalmaz”
Ankara İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Hasan Kılınç, Türkiye’nin küçükbaş hayvan yetiştirmek için verimli coğrafi şartlara ve uygun iklime sahip olmasına karşın potansiyelin iyi değerlendirilemediğini söyledi. Her yıl kuzu ve oğlakların yüzde 30’unun doğum sonrası çeşitli nedenlerle hayatını kaybettiğine işaret eden Kılınç, bu ölümlerin engellenmesi durumunda yılda ortalama 1 milyon kuzu ve oğlağın kurtarılabileceğini, bu durumda Türkiye’nin et açığının kapatılarak, hayvancılık sektöründe ithalata gerek kalmayacağını söyledi. Kılınç, bunun için öncelikle gebelik sürecindeki beslenmeye dikkat edilmesi gerektiğini, kuzu ve oğlakların gerekli vitamin, mineral, proteini yeterince alamadıkları için güçsüz ve çelimsiz doğdukları bilgisini verdi.