Hukuk sistemimize göre, hile ile elde edilmiş olanlar dışında, kadastro görüp, tapuya bağlanan bir taşınmazın tapusu hatalı verilmiş olsa da on yıl geçtikten sonra artık geçerlilik kazanır ve böyle bir malı tapuda iyiniyetle alan kişinin hakkı korunur
Birkaç ay öncesinin gündemini işgal eden “Hükümet kadrolaşıyor.” “ Anayasa Mahkemesi’nin yapısı değiştiriliyor.” “Hükümet yargı kurumlarına kendi görüşleri doğrultusunda üyeler seçerek yargıyı ele geçiriyor” şeklindeki manşetleri, hep tebessümle izledim. Çünkü meslekte geçen kırk yılım bana, ne yapılırsa yapılsın yargının, “ Tüm kurum ve kuruluşların üstünde Hazine menfaatlerinin tek koruyucusu olmak “ rolünden asla vazgeçmek niyetinde olmadığını öğretti.
Anayasa Mahkemesinin geçtiğimiz hafta verdiği karar da, bu anlayışın yeni bir göstergesi. Kısaca özetlersek Anayasa Mahkemesi; üçüncü kişiye ait mülkün, aslında tapu sahibine değil de ,kendisine ait olduğu iddiasıyla açılacak davalarda, vatandaşla Devleti eşit kılan düzenlemeyi iptal etti
BİZ BU FİLMİ HEP GÖRÜYORUZ
Hukuk sistemimize göre, hile ile elde edilmiş olanlar dışında, kadastro görüp, tapuya bağlanan bir taşınmazın tapusu hatalı verilmiş olsa da on yıl geçtikten sonra artık geçerlilik kazanır ve böyle bir malı tapuda iyiniyetle alan kişinin hakkı korunur. Ne yazık ki bu genel kural, Hazine tarafından açılan davalar için hiçbir zaman uygulanmamıştır. İlk defa rahmetli Özal zamanında, bu konuda vatandaşla devlet eşit kılınmaya çalışıldı ise de yargı, kanunu kendine göre yorumlayarak Devlete istisna tanımaya devam etti. Yani tapu kaydına güvenerek almış olsanız da, mal size dedenizden kalmış olsa da , aradan birkaç on yıl geçmiş olsa da Devlet; bu taşınmaz ormandır, meradır, kumsaldır, 2B arazisidir deyip, hiçbir bedel ödemeden, tapunuzu iptal ettirebilir. Çünkü Sayın Yargıçlarımıza göre, bu mallar zaten nitelikleri gereği özel mülkiyet konusu olamazlar.
Bu mantığa göre, Devlet’in tapu tesisinden itibaren on yıl geçtikten sonra, “Bu bağ Osmanlı döneminde yurt savunmasından kaçan yitik kişilerden Hazineye intikal etmiş maldır” iddiasıyla tapu iptali isteyememesi lazım değil mi ? Çünkü arazi baştan beri özel mülkiyette. Ama hayır. “Devlet için öncesi bağ olan bir taşınmazın özel mülk olarak kullanımının sürdürüleceği yolunda bir kural mevcut değildir.” Nasılsa yüksek yargının hesap vereceği bir makam yok, düşün düşün gerekçe yarat!
Oysa, Devlet’in elinde kamulaştırma yetkisi var. Kamu menfaati bu malın devlet malı olmasını gerektirmekte ise, Devlet bedelini ödeyerek o malı her zaman alabilir. Ama tapu kayıtlarına güvenerek mal edinen, sonra da “ Bu mal aslında Devletindi” diye taşınmazı elinden alınan vatandaşın zararı nasıl karşılanacak ?
HUKUK DEVLETİNDE SAHİPSİZ HİSSETMEK
Bu haksız uygulamalar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından mülkiyet hakkı ihlali olarak kabul edilip, Türkiye bir çok kez mahkum edilince 2009 yılında, kanuna on yıllık dava süresinin “… iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın” uygulanacağı cümlesi eklendi. Ama ne yazık ki bu çağdaş hüküm Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.
Kırk yıl hukuk okumuş, yazmış, uygulamış bir vatandaş olarak, inanın kendimi sahipsiz hissediyorum. Seçtiğim ve seçeceğim kişilerin yapacağı yasalarla idare edilmek istiyorum. Evrensel hukuk kurallarına açıkça aykırı olmadıkça seçtiklerimin düzenlemelerine karışılmasın istiyorum. Yargı sadece hukuka aykırılık olup olmadığına karar versin, yasama ya da yürütme yerine geçip beni idare etmesin istiyorum.
Ülkemizde çağdaş hukuk kurallarının hakim olacağı günlere bir an önce kavuşmak dileğiyle, sağlıklı ve mutlu bir hafta dilerim.