İstanbul’un Altınboynuzu Haliç yatırım potansiyeli açısından nasıl değişiyor, bölge gelecekte hangi fotoğrafı sergileyecek, bölgenin ilk büyük yabancı yatırımcısı Amplio Gayrimenkul, Haliç ‘i sahibinden.com Projeler’e değerlendirdi…
Tozu silinerek eski şaşalı günlerine dönme yolunda gelişen Altınboynuz Haliç’e Hilton markasını getirmeyi başaran Amplio Gayrimenkul’ün turizmdeki performansı, bölgede 3 otel inşaatının başlamasına öncülük etti. Ancak Alman ortaklı şirketin kurucularından Alaeddin Babaoğlu, son 3-4 yılda arsa fiyatlarının neredeyse ikiye katlandığı bölgedeki başarının öncelikle genç bir vizyona sahip Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’dan kaynaklandığını özellikle vurguluyor. Sayın Demircan’ın kendilerini nasıl ikna ettiğini, kendilerinin de Hilton’u nasıl İstanbul’a getirdiklerini sahibinden.com Projeler editörü Selma Şenol’a anlatan Yönetim Kurulu Başkanı Alaeddin Babaoğlu, Haliç’in çok değil 5 yıl sonra, her iki tarafı da rekreasyon alanı olarak kullanılabilen, çevresinde müzesinden kültür merkezine, konser alanlarından otel ve ofis projelerine kadar yatırımları çeken İngiltere’nin ünlü Themes nehrine benzeyeceğini anlatıyor. Nitekim Beyoğlu Belediyesi bölgeye eski İstanbul mahallesini yaşatacak bir yaşam alanı da kurmaya hazırlanıyor.
İşte Hilton Garden Inn Oteli’ni Haliç’e getiren Babaoğlu’nun gözünden Altınboynuz- Haliç’in geleceğinin hikayesi, Haliç’te ‘gettolar ve altınkafeslere’ karşı oluşturulacak eski İstanbul mahallesinin tasviri….
Amplio Gayrimenkul olarak Türkiye’deki ilk projeniz, Sütlüce’deki Hilton Garden Inn oldu. Çevreci özellikleriyle dikkat çeken bu proje, aynı zamanda Haliç’in ilk 5 yıldızlı oteli olarak dikkat çekti ve ilçenin kentsel dönüşüm vizyonunda önemli bir yere sahip oldu. Öncelikle geliş hikayenizi sizden dinleyebilir miyiz?
Ben yurtdışında 25 yıllık çalışma hayatımdan sonra Türkiye’ye döndüm. Venezualla’dan İspanya’ya, Güney Afrika’dan Endonezya’ya dünyanın 40’a yakın ülkesinde otel, rezidans ve kruvaziyer yatırımlarına ilişkin proje geliştirdim.
Döndüğümde ilk hedefin Türkiye’nin 20 şehrinde şehir otelleri kurmaktı ama 2008 krizi nedeniyle yatırımcı fonlar zora düştüğünde bizim projemiz de rafa kalktı. O zaman Alman ortağımla birlikte İstanbul’da bizim kartvizitimiz olacak örnek bir bina yapmaya karar verdik ve belediyelerin kapısını çaldık. En sıcak ve en hızlı yanıt veren Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan oldu. Buraya bir marka istiyorum dedi, biz de bu talebe Hilton’u getirerek yanıt verdik.
Hilton’u Haliç’e getirmeye ikna etmek zor oldu mu? Türkiye’ye aşina bir marka olmasına rağmen, Altınboynuz’da daha önce otel olmaması bir çekince yarattı mı?
Önce kuşbakışı bir fotoğrafı gösterdik ve dedik ki 1955 yılında Hilton olarak İstanbul’a geldiğinizde bir ilki başardınız, şimdi de gelirseniz Sütlüce’de bir ilke imza atacaksınız. Haliç’in ilk 5 yıldızlı markası olacaksınız. Tabii bunda bizim uluslararası ilişkilerimiz, turizm tecrübemizin de etkisi oldu. Başlangıçta elbet kaygıları vardı, onların gelmeleri o kadar kolay olmadı. Güvenlik ve sağlık ekipleri aylarca binayı inceledikten sonra onay verdiler.
Bölgeye 3 turizm yatırımı daha geldi
Bu zorlu sürecin şu anda meyvelerini toplamaya başladığınızı söyleyebiliriz, oteliniz yüzde 100’e yakın doluluk oranları ile çalışıyor. ?
Bir şey daha var, bizden sonra bölgede 3 otel yatırımcısı daha yatırım yapmaya başladı ki bu da bizim ne kadar doğru bir iş yaptığımızı ortaya koyuyor. Bölge hızla gelişirken biz ilk gelen olduk.
Artık konserler Haliç’te yapılacak
Bölgenin gelişimi derken kastettiğiniz sadece turizm yatırımları değil sanırım?
İstanbul Ticaret Üniversitesi burada, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi de geliyor. Sabancı’nın Zaha Hadid’e çizdirdiği müze yine kurulum aşamasında, Kuruçeşme Arena’daki etkinlik ve konserler buradaki kültür merkezinde yapılacak. Burası gerçekten İstanbul’un rekreasyon alanı olarak yaşam bulacak. Zamanla tekneler işleyecek, örneğin Kadıköy’den gemiyle Eminönü’ne gelenler tekneyle buraya konser izlemeye gelebilecekler. Şu anda insanlar sosyalleşmek için Ortaköy’e gidiyorlar, oysa alan olarak burası Ortaköy’den 50 kat daha fazla yeşil alan ve suya sahip. Yine zamanla burada kayık kiralanıp kürek çekilebilecek.
Bir yatırımcı gözüyle değerlendirirseniz, burası örneğin 5 yıl sonra nereye benzeyecek?
Aslında eşsiz bir coğrafyada olduğu için Haliç’le herhangi bir yeri karşılaştırmak ne derece doğru olur bilmiyorum ama belki Londra’da Themes nehri ve bölgesi ile karşılaştırabiliriz. Orda da suyun iki tarafı halka açık rekreasyon alanıdır, galerileri, müzeleri , otelleri vardır, tıpkı Themes’teki gibi burda da suyun yanlarında şahıs mülkü yok, gelişimi de o derece hızlı olacak.
Bütün bunlar güzel ama konutları içeren yaşam alanları planlanmayacak mı?
İstanbul’un eski mahalle kültürünü yansıtacak bir yaşam alanı olacak. İstanbul’daki memur da doktor da işçisi de sosyal konutta yaşayanları da burada birarada yaşayabilecek, kasabı, manavı vs olacak. İnsanların yaşarken kendisini iyi hissedeceği bir yer olacak. Elbette güvenliği sağlanacak ama şimdiki kimi projelerde olduğu gibi dışı çevrili duvarlar ve kapılar ardında bir yaşam olmayacak. İstanbul’un kendisi nasıl kozmopolit bir şehirse burası da o kozmopolit yapıyı yansıtacak. Bunu da en iyi Ahmet Misbah Demircan bey anlatacaktır…
Altın kafese de gettolara da karşıyım
Kentlerde şimdilerde gettolar oluşturuluyor ya da altın kafesler. Ama bunlar insanları mutlu etmiyor. Ben Düsseldorf’ta 20 yıl boyunca böyle kozmopolit bir alanda yaşadım, iki kızımı da orda büyüttüm, hiçbir sorun yaşamadım. Sosyal konutlar da vardı, villalar da. Buna rağmen kimsenin lüks arabaları çizilmezdi. Ancak insanları ayırıp başka bir yere koyarsanız, gettolar oluşturursanız, kriminalin odağı haline gelirler. Ben şimdi Kemerburgaz’da lüks bir sitedeyim ama kendimizi altın kafeste gibi hissediyoruz. Çocukluğumun geçtiği Pangaltı’daki o eski mahalleyi özlüyorum. İnsanlar arası iletişimin ve paylaşımın olduğu bir semtti bizimki, daha da önemlisi her dinden her ırktan insan komşu olarak birbirleriyle yaşamayı öğrenmişlerdi. Aslında bu sadece benim istediğim bir şey değil, dünyanın da artık istediği bu oldu. Toprağa ve insanlara yakın yaşamak…
Evet altın kafesler, kuleler insana istediği konforu veriyor ama insan olarak nasıl hissettiğimiz de önemli. İşte bu tür hassas noktaları içeren projeler yapmak, bu tür projelerde olmak istiyoruz. Şu anda ordaki projede de bize görev verilirse yer almak isteriz ama bu konuda netleşmiş herhangi bir durum yok!
Sütlüce’deki proje belli olduğunda siz oraya taşınmayı düşünür müsünüz?
Kesinlikle taşınacağım. Bunu söyleyebilirim.
Arsa Fiyatları Bizden Sonra Katlandı
Sizin yatırımınız sonrası bölgede arsa fiyatları nasıl oldu, incelediniz mi?
2008 yılındaki fiyatlara göre yüzde 100 arttığını söyleyebilirim ama bu konuya fazla girmeyi de istemiyorum çünkü işin spekülasyon boyutu ön plana çıkınca asıl yapmak istediğimiz noktadan uzaklaşıyoruz. Bir yerde arsa fiyatları çok yükseldiğinde istenildiği gibi yaşam alanları üretmek de engellenmiş oluyor.
Bugün mesela Almanya arsa fiyatları konusunu iyi çözmüş. Onların da 85 milyon nüfusu var, arsası Türkiye’nin üçte biri kadar. Ama buna rağmen yeşil alanları gözeten yaşam alanları yapıyorlar ve arsa fiyatlarının da çok yükselmesini engelleyebiliyorlar.
Amplio Gayrimenkul, bundan sonra yoluna yine otellerle mi devam edecek, nerelerle yatırım için ilgileniyor?
Konut ve kentsel dönüşümle yakından ilgileniyoruz. Yine otel yatırımları da olacak. Akıllı fonksiyonel ofis projeleri düşünüyoruz. Bölge olarak Haliç’te gözümüz var. Kentsel dönüşümünden çıkacak projeyle ilgileniyoruz. Yine tarihi yarımadadaki dönüşüm bölgeleriyle ilgileniyoruz
Bu kriterlerinize en iyi uyan yer Tarlabaşı sanki?
Evet ordaki kentsel dönüşüm projesi de çok başarılı ve yakinen ilgileniyoruz. Roma şehrinin çok güzel bir semti gibi orası. Bakalım orda bir olanak çıkacak mı?
Başlangıçtaki 20 şehir oteli hedefinden vazgeçtiniz mi?
Sadece buzdolabına koyduk diyelim. Bazı emeklilik fonları ile hala görüşüyoruz, uzun soluklu bir fon bulursak, niye olmasın?
Selma Şenol