Gökçeada Kent Konseyi Başkanı Bülent Aylı, adada kurulmak istenen altın madeninin öncelikle boyutlarını öğrenmek istediklerini söylüyor
Merhaba komşu! Sen Rumca konuşuyorsun, ben Türkçe. Senin bayramın Paskalya, benimkisi Şeker. Sen bu adaya İmroz diyorsun, ben Gökçeada. Fark eder mi? İkimiz de Anadolu insanıyız. İkimiz de hıdırellezi kutluyoruz. İkimiz de futbolu seviyor, ikimiz de şu adada nefes alıyoruz. Daha önce de çok acılardan geçtik. Bu adaya tutunmanın bedelini ağır ödedik. Çoğumuz gitti, azımız kaldı. Tam da ayağımız düze erir mi derken, kapımızı büyük bir felaket çaldı. Adamızda altın bulmuşlar komşu!
Gökçeada Kent Konseyi Başkanı Bülent Aylı, adada kurulmak istenen altın madeni hakkında şunları söylüyor: “Öncelikli amacımız olayı tüm boyutlarıyla kavramak. Yaşanmış tecrübeleri takip edip, bilimsel, akademik, sosyal boyutlarını masaya yatırmak. Ardından alacağımız tavrı net bir şekilde ortaya koyacağız. Kişisel düşüncem; adamızda organik tarım, turizm, sörf, mükemmel doğa ve tarihi doku mevcut. Bunların her biri birer altın madeni. Bizim altına da bakıra da ihtiyacımız yok. Adada olası bozulma ve tahribat şimdiden içimizi sızlatıyor. Gökçeada’nın güzelliklerini birkaç uluslararası firmanın zenginliği uğruna feda edemeyiz, etmemeliyiz.”
Çanakkale’deki İl Koordinasyon Kurulu Toplantısı’nda Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün (MTA) bölgede yaptığı çalışmalar hakkında bilgi veren Bölge Müdürü Ali Altınay ile Vali Güngör Azim Tuna arasında ilginç bir konuşma geçiyor. MTA yetkilisi Gökçeada’da büyük bir altın rezervi tespit ettiklerini açıkladığında Vali “Nerede?” diye sorarak şaşkınlığını gizleyemiyor. Kendisine verilen yanıtın bir kez daha Gökçeada” olduğunu duyunca Vali Tuna “Yapmayın ya! Her şeyi bulup çıkarmak zorunda değilsiniz. Onlar bizim zaten, dursunlar. Biz Gökçeada’ya ‘organik ada’ diyoruz, siz madenci sokmaya çalışıyorsunuz!” diyor.
Ne var ki Gökçeada’da durum ciddi. 2012 başında bölgedeki maden rezervinin ihale edilmesi planlanıyor. Madene karşı bir imza kampanyası başlatan Gökçeadalı gazeteci Nuray Mestçi madenin bölgeye vereceği zararı şöyle anlatıyor: “Adanın tamamında organik tarım yapılıyor. Hava, su ve toprak tertemiz olduğu için gerçek anlamda organik üretimin yapılabildiği ender noktalardan biri olan Gökçeada büyük bir tehlike ile yüz yüze. Gökçeada’da beş gölet bulunuyor. Bunları içme ve sulama için kullanıyoruz. Adadaki altı, yedi, sekiz, dokuz ve hatta onuncu göletlerin altını ayrıştırmak için gerekli olan siyanür göletleri olmasını istemiyoruz. Bir ton kayadan yaklaşık bir gram altın ayrıştırıldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Adamızın mükemmel tepeciklerinin siyanür havuzlarında yıkandıktan sonra moloz yığınları haline dönüşmesini istemiyoruz.”
İnsan eşyaları ile birlikte yaşlanmalı. İnsan komşuları ile birlikte büyümeli. İnsan doğduğu topraklara hayat vererek ölmeli. Görünen o ki, artık böyle olmuyor komşu! Önce İmroz’u yaktılar, şimdi de Gökçeada’yı satacaklar. Var mısın feleği bu sefer yenmeye?
Güven Eken/Radikal