Türkiye’de içinde inşaat geçmeyen, bir yanından inşaata değmeyen iş yapmak galiba mümkün değildir. Peki ama neden?
gittigidiyor.com, Türk internet tarihinin iftihar kaynağıdır. İnternet tarihimizin ilkleri sayfasında adı hep anılacak bir internet sitesidir. Birincisi, memleketimizin ilk açık arttırma ile mal alma/satma sitesiydi. Yayınına 2001 yılında başlamıştı. 2011 yılında sitenin yüzde 93’ünü Amerikan alışveriş sitesi e-bay aldı. Satış rakamı, internet sitelerinde 217.5 milyon dolar olarak duyuruldu. İnternet tarihimizin rekoruydu. Peki, bu parayı alan gittigidiyor.com kurucuları ne yaptı? Geçenlerde Sabah gazetesinden okuduğum pek heyecanlı habere göre gittigidiyor.com kurucuları inşaat sektörüne girmek üzere bir şirket kurmuşlar sonra da Tekfen’in inşaat şirketini almaya karar vermişler. Demek ki, Zorlu Grubu ayrıksı bir tek örnek değilmiş. Roma’da nasıl Romalı gibi davranmak gerekirse, Türkiye’de de Türk gibi davranmak gerekiyor. Türkiye’de içinde inşaat geçmeyen, bir yanından inşaata değmeyen iş yapmak galiba mümkün değildir. Peki ama neden?
Gelin bir örnek daha vereyim. İçimde kalmasın. Herhalde bundan bir yıl kadar önceydi. TEPAV’da Amerikan Dışişleri Bakanlığı için yürüttüğümüz Küresel Girişimcilik Programı (GEP/Turkey) çerçevesinde, genç bir Türk girişimci ile sohbet ediyordum. Kaliforniya’da Silikon Vadisi’nde kurduğu teknoloji şirketini satıp, Ankara’ya gelmişti. Cebinde parası da vardı. Türkiye’de teknoloji şirketi kurmaktansa, kapı-pencere işi yapıyordu. Olmayanı arayarak yenilik yapmak için enerji harcamaktansa var olana odaklanıp para kazanmak daha sıhhatliydi. Türkiye’de ileri teknoloji nasıl olur diye düşünürken hep o konuşmayı hatırlarım.
Nedir bu memleketin sorunu? Memleketin güzide evlatları, yurtdışında bilinmedik yollardan yürüyüp yenilikler yaparken neden yurtiçine geldiklerinde hep bilindik yollardan yürümeyi tercih etmektedirler? Memleketimizin girişimcileri, yurtiçinde bilinmedik yollardan yürüyerek, ‘icat çıkartarak’ yaptıkları servetle neden hemen bilindik işlere doğru yönelmektedirler? Yurtdışında harikalar yaratan bilim insanları neden memlekete döndüklerinde tembelleşmekte ya da genç yaşta birden yorulmaktadırlar? İnsanımızı genç yaşta hayat yorgunu ve de rahat vurgunu yapan nedir?
Şimdi müsaadenizle birkaç sonuç çıkartayım. Birincisi, her tür girişimciyi hayat yorgunu ve de rahat vurgunu yapan, bu memleketin havası ve suyudur. Yatırım ikliminin bizatihi kendisidir. Türkiye’de düşük teknolojili alanlarda, o kadar büyük getiri imkânları vardır ki, sıra bir türlü yenilik yapmaya, ileri teknolojiye yönelmeye gelememektedir. Türkiye’de ileri teknoloji alanında o kadar büyük engeller vardır ki, yenilik yapmaya imkân yoktur. Meseleye bir sistem sorunu olarak bakmakta fayda vardır. İş yatırım iklimine geldiğinde, Türkiye’de düzen bozuktur. “Ar-Ge yapalım” demekle Ar-Ge yapılamamaktadır. Biyoteknolojide de durum böyledir. Türkiye’de biyoteknoloji şirketlerine yaşam alanı yaratmadıkça, sorunlara sistematik çözümler getirmedikçe yatırımlar yine Singapur’a, Çin’e gidecektir. Türkiye’de adı biyoteknoloji olanlar da satış-pazarlamanın ötesine gidemeyecektir.
İkincisi; mesele, esasen, alternatif getirinin hem son derece yüksek hem de daha az riskli olmasıdır. 1990’lı yıllar faiz rantı yıllarıdır. 2000’ler ise arsa rantı yılları olmuştur. Üçüncüsü, alternatif getiri kamu tarafından azaltılmadan burada yenilik olmaz. Türkiye’nin, kentlerde daha sıkı bir toprak kullanım düzenlemesine (land use regulation) ve arsa rantı vergisine ihtiyacı vardır.
Rant böyle hep baki kalırsa girişimcilerimiz hep böyle hayat yorgunu ve de rahat vurgunu olurlar. Faiz rantı haram diye iktidara gelenlerin aklına hemen bir arsa rantı sistemi organize etmek gelirse, girişimcilerimiz inşaatçı olurlar. Kervan gider biz kalırız böyle dağlar başında.
Ben bu vesileyle bir kez daha söylemiş olayım.
GÜVEN SAK
guven.sak@radikal.com.tr