• Çocuklar doğduğunda telefon başvurusu yapılırdı. (Telefon sırası 8-10 yılda gelirdi.)
• Telefonun ve radyonun üzerine dantel örtü konurdu.
• Gazocağı ve teldolabımız vardı. Annem, tıkanan gazocağını, ucunda kılcal tel olan bir aletle açmaya çalışırken habire söylenirdi.
• Banyoda tuhaf bir soba vardı ve tuhaf bir yakacakla ısıtılırdı.
• Banyomuz kurnalıydı, hamam tasımız vardı.
• Plastikleri çıkmadan önce tuvalette takunya bulunur ve herkesin ayağına olması için en büyük numara seçilirdi.
• Okul kapısında ayva, şam tatlısı, macun şeker, susamlı şeker, pamuk helva, kestane satılırdı. 5 kuruşa ince bir dilim şam tatlısı alırdık.
• İlkokulda ABD yardımı sandviçler ve balıkyağı hapları dağıtılırdı (Ve de süttozu).
• Renkli patiskadan dikilme, beli lastikli külotlarımız vardı. Artık yünlerden örülen fanilalara, nazardan korunmamız için muska takarlardı!
• Okul açılacağı zaman Sümerbank ayakkabıları alınır, çok sevdiğim modeller için de bayramı beklemem söylenirdi.
• Bayramlarda, kıyafetlerimiz ve yeni ayakkabılarımız başucumuzda dururdu. Bazılarımız koynuna alır, yatardı.
• Uyduruk oyuncaklarımız vardı. Hatırlı bir kişiden çok güzel bir oyuncak araba veya bebek geldiği zaman, bozulmaması için kaldırılır, bize verilemezdi! Biz ona, o bize bakardık.
• İlkokulda sepet kadar kurdele takardık. Ne kadar kabarık ve büyük olursa o kadar makbuldü. İki kafa gezerdik!
• Babalarımızın gömlek yakaları, bizim okul yakalarımız pazar akşamları kolalanırdı.
• Genellikle herkes pazar günleri yıkanırdı! Banyo merasimle yanar, çamaşır değişilirdi!
• Ecnebi filmlere aydın aileler, Türk filmlerine de fakirler ve eğitimsizler giderdi.
• Akşam 18.00 seansı tercih edilirdi.
• Filmler, sokak sokak dolaşan arabalardan bağırarak duyurulur, reklamı yapılırdı.
• Sokaklardan yoğurtçu, yorgancı, kalaycı, dondurmacı, eskici, bileyci, sülükçü (!) geçerdi.
• 25 kuruşa bisiklet kiralar, “Şans, kader, kısmet, talih, niyet 5 kuruuş!” diye bağıran ve yuvarlak delikleri kazıtarak ilkel piyango çektiren çocukların peşine Fareli Köyün Kavalcısı gibi takılırdık.
• Herkesin en güzel ve en büyük odası misafir odası olarak ayrılır, kapısı kapatılırdı. Sonra da tüm aile küçük bir odaya tıkılınır, hayat geçirilirdi.
• Radyo, en kıymetli eğlencemizdi. Orhan Boran ve Yuki kaçırılmazdı.
• Uğurlugil Ailesi’ndeki Arap Bacı’ya herkes hayrandı.
• Radyo tiyatrosu sayesinde tüm klasikler ezberimize girmişti. Haluk Kurdoğlu, Semih Sergen ve Işık Yenersu’nun sesine aşıktım. Genellikle Kerim Afşar ve Tomris Oğuzalp esas oğlan ve esas kız olurdu.
• Türk Sanat Müziğini kentliler, Türk Halk Müziğini de köylüler dinlerdi.
• İlkokulda okuma bayramı, kurdele bilmezdik. Herkes okurdu, kimse de bayram etmezdi.
• Aşı olunacağı zaman tek iğne ile neredeyse koca sınıf bitirilirdi. AIDS henüz çıkmamıştı, eşcinsellik duyulmamıştı.
• İsveçli sarışın güzeller güzeli May Britt ile çirkinler kralı zenci Sammy Davis Jr. evlendiğinde yer yerinden oynamıştı.
• Okulda Kürt ,Türk, Ermeni, Yahudi, köylü, şehirli bilmezdik. Kimse kimseye böyle garip soru sormaz, merak dahi edilmezdi. Sadece Alevi kelimesi fısıldanarak söylenirdi.
• Herhangi bir sebeple götürülen hediye paketini açmak, geleneklerimize aykırıydı, ayıptı. Misafir gidince ilk iş onu açmak olurdu.
• Misafirlikte ne kadar aç olursanız olun, ikram tabağındakileri bitirmek de ayıptı. Görgülüler bir lokma mutlaka bırakır, görgüsüzler hepsini yerdi.
• Dondurma, mayıs sonunda çıkar, annem temmuza kadar izin vermezdi.
• Sokakta oynarken en sevdiğimiz yiyecek, bir dilim taze ekmek üzerine sana yağı ve toz şekerdi.
• Kaçık çoraplar çektirilmek için tuhafiyeciye götürülür, ertesi günü alınırdı.
• Külotlu çoraptan önce tüm kadınlar jartiyer kullanır, yaşlılar baldırlarına lastik takardı.
• 60’lı yıllarda evlenen her genç kızın çeyizinde mutlaka bir adet baby doll bulunurdu.
• Fotoğraflarda gülmek laubalilikti. Pek çok kişinin düğün resimleri cenaze törenlerini andırırdı. Ağır, vakur ve ciddi olmak önemliydi.
• Anneler, vapurda, trende, otobüste rahatlıkla bebek emzirirlerdi.
• Yazlık sinemalara battaniye ve minderlerle gidilir, çekirdek çitlenirdi.
• Arada frigo buz satılırdı. Pahalı olduğu için babam almazdı.
• Çarşıda, pazarda anne ve babamızdan birşey istemek ayıptı. Ancak sorulursa yanıtlardık. Canımız istediği halde çoğunlukla da reddederdik.
• Her gencin en kıymetli eşyası Dual pikaptı. Plak almak için harçlık biriktirirdik.
• Defter-kitap kaplama kağıtları ya kırmızı ya da mavi olurdu.
• Gazete kağıtlarından kese kağıdı yapar, undan yapılmış tutkalla yapıştırırdık.
• “Bir maniniz yoksa annemler bu akşam size gelecek” bir teklif değil, bir kararın iletilmesi gibiydi. Bu soruya “Hayır” demek mümkün değildi, adetlerimize göre ayıptı. Önemli bir program varsa (bilet, başka ziyaret, vs.) derhal iptal edilir, aile telaş yumağına dönerdi.
*İnternetten alınmıştır.