Mimar ve Mühendisler Grubu’nun, her hafta düzenlediği Bizbize Konuşmalar etkinliğine bu hafta konuşmacı olarak Gıda Güvenliği Hareketi Genel Başkanı Gazeteci Kemal Özer oldu. Sunum eşliğinde gerçekleştirdiği “TEMİZ SOFRALAR” konulu konuşmasında gıdaların insan sağlığına olan etkilerinden bahsederken, GDO’lu ürünler hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Tüketilen bazı besin maddelerini sofraların kitle imha silahları olarak nitelendiren Özer, topluma dayatılan belirli bir tüketim modeli olduğunu belirterek, bu tüketim modelinin insanların sağlığına nasıl etki ettiğini açıkladı. İslam dinine göre temiz ve yasaklı gıdalardan yola çıkan Özer günümüz GDO’lu ürünlerine kadar birçok konuda açıklamalar yaparak katılımcılara bilgiler verdi.
GDO’lu Gıdalar Helal Değildir
İslam İşbirliği Teşkilatı – Fıkıh Akademisi’nin 2009 yılında İstanbul’da yaptığı açıklamada genetiğiyle oynanmış gıdaların helal olmadığını söylediğine dikkat çeken Özer, gıdaların genetiğiyle oynayanların nihai amaçlarının Fıtrî sistemin mülkiyetini, yani yaşamı ele geçirmek olduğunu vurguladı. Mono ve Nano bir dünya istendiğinin de altını çizen Özer, “Mono dünya derken tek tip tarımın, endüstrinin olduğu; bin çeşit pirincin değil de 5 çeşit pirincin ekildiği, bütün insanların soyayla, mısırla beslendiği; diğer tür ve çeşitlerin yok edildiği, tescilli ürünlere doğru giden bir dünya öngörüyorlar ve böylelikle kendi kontrollerindeki bitkileri ekerek bir mono tarım sistemi inşa etmeye çalışıyorlar.” dedi.
Konuşmasında TARİŞ Başkanı Cahit Çetin’in; “Hibrit tohumlar yüzünden yerli tohumları kaybettik. Elinizde varsa, eğer babanızdan kalan tohumu lütfen saklayın ve onlardan üretin; çünkü bu hibrit tohumu ne kadar doğal yaparsan yap, hibrit tohum esasında insanın genetiğini dahi bozacak maddeler içeriyor.” açıklamasına da sunumunda yer veren Özer, bugün Türkiye’deki tarım üretiminin yarısından fazlasının hibrit tohum ile yapıldığını ve bu tohumların, doğal tohumlardan farklı olarak tarım kimyasal desteği olmadan verimli olmadığını ifade etti.
Ülkeler Resmen İpotek Altına Alınıyor
Dünya Ticaret Örgütü ve dünya ülkeleri arasındaki ilişkiler konusunda da görüşlerini belirten Özer, 166 üyesi olan DTÖ’nün birçok zararlı özelliği olduğunun altını çizdi. Özer, bunlardan en önemlilerini; mülkiyet haklarını düzenleme yetkisi ve karar mercii olan sadece üç ülkenin (ABD, Kanada ve Avrupa Birliği) olması olarak açıklarken, bu üç ülkenin vereceği kararların temyizinin mümkün olmadığını dile getirdi. DTÖ’nün kararlarının, uluslararası olsa dahi hiçbir mahkemeye götürülemeyeceğine dikkat çeken Özer, DTÖ’ye üye olan ülkelerin bağımsızlık devrinde bulunduğunu ve bu örgüte üye olmanın ülkeyi ipotek altına almakla aynı tehlikeyi taşıdığına vurgu yaptı.
DTÖ üyeliği olmayan ülkelerin serbest ticaret hakkı olmadığına dikkat çeken Özer, aksi taktirde sadece ikili ilişkilerle ticaretin gerçekleşebileceğini ve bunun bir bağımsızlık devri olduğunu dile getirdi.
Bir Milattan Sonra Gıdalar Değişmeye Devam Ediyor
Gıdanın miladı olarak 1900’lü yılları örnek gösteren Özer, gıda ürünlerinde 1900 yılından sonra değişimlerin başladığını ve 2.Dünya Savaşı’ndan sonra bu değişimlerin giderek yaygınlaştığını belirtti. Gıdaları etkileyen GDO, hibrit tohum, katkı maddeleri, radyasyon, modifiye, pastörize gibi tehditlerin olduğunu ifade eden Özer, gıda maddelerinin bazı şirketlerce tekelleşmesi sonucunda sağlık sıkıntılarına yol açacak ürünlerin ya da bu ürünlerin yetiştirilmesi için kullanılacak tohumların, dayatmalar sonucu ülkelerin kullanımına sunulduğuna dikkat çekti.
Hibrit tohumun tabiatta meydana gelen etkileşime benzemediğini kaydeden Özer, ayrıca tescil gerektiren ve ticari bir meta olduğunu ifade etti. Özer hibrit tohumu ile ilgili açıklamalarına şöyle devam etti; “hibrit tohumdan kimyasal ilaçlar olmadan verim alamazsınız. Kendisi kısır olduğu gibi insanlar üzerinde de kısırlığa sebebiyet verebiliyor. Sağlıksız olmasının yanında ayrıca besin değeri de düşüktür.”