Eski adı Çarşamba olan Bolu’nun Seben ilçesi, alternatif turizm açısından keşfedilmemiş bir cennet. İlçenin dikkat çeken zenginliklerinden biri de halk arasında “Gavur Evleri” olarak bilinen, Frigler zamanında kayalara oyulmuş evler
Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt’ın ölümünden (1403) sonra Anadolu’daki Timur hakimiyeti daha da güçlenmişti. 1402-1413 tarihleri arasında yaşanan Fetret Devri’nin çelebileri yıllarını taht mücadeleleriyle geçirdi. Çelebi Mehmed, 1413’te tahta oturmasıyla sona erecek bu dönemin başında önemli bir hamle yapıp Anadolu’nun dağlarında gizlenecekti. Diğer beylikleri ve çelebileri etkisi alan Timur’un Anadolu’yu terk etmesini bekliyordu. Çelebi Mehmed’in Timur’un askerlerinden kaçıp sığındığı ve askerlerini korumaya aldığı yer ise bugün Bolu’ya bağlı Seben ilçesi sınırlarındaki mağaralar ve yaylalardı. Seben’in Solaklar, Muslar, Çeltikdere köylerinin yanı başındaki bu mağaralar, Çelebi Mehmed ve askerleri için Timur istilasına karşı bir nevi sığınak olmuş, son kale hükmüne geçmişti. Tarihçi Halil İnalcık’ın araştırmalarına göre, Timur, Osmanlı şehzadelerinin yanı sıra Anadolu’da Yıldırım Beyazıt Han Hazretleri’nin ortadan kaldırdığı beylikleri de ‘yarlıg’ beratlarıyla kendine bağlamıştı. Çelebi Mehmed, istişareleriyle buna uymayarak dağlara çıkmaya karar vermişti. Beklediği gibi de oldu. Timur önce Gürcistan, ardından Çin seferine çıkarak ordularıyla Anadolu’dan çekildi. Sonra da Çin’de yenik düştü, devleti darmaduman oldu. Oğluna bıraktığı Anadolu yönetimi, kısa süre sonra Osmanlı hakimiyetinde tekrar toparlandı.
YAYLA VE OVA KÖYLERİNİN YANI BAŞINDA BİR YENİ GÖL…
Eski adı Çarşamba olan Bolu’nun Seben ilçesinin bu tarihî yanı çok bilinmiyor. İlçenin bilinmeyen bir başka yönü ise kar sularının toplanmasıyla oluşturulan ve yapımı 2010’da tamamlanan yeni Seben Gölü. Yaylaları, tarihi mağaraları, kaplıcaları ile Köroğlu ve Aladağlar’ın yanı başında yer alan Seben ilçesi, İstanbul ve Ankara’ya yakınlığı ile yayla ve alternatif turizm açısından keşfedilmemiş bir cennet gibi. Köyleriyle birlikte nüfusu yaklaşık 6 bini bulan ilçe, Bolu’dan 50 kilometre güneyde yeşil ve doğanın kucağında yer alıyor. Deniz seviyesine yakın köy ve yerleşim yerleri nedeniyle ılıman bir iklime sahip ilçenin elma, fındık, üzüm, şeftali, domates, mısır gibi Akdeniz ve Ege iklimi koşullarında yetişen meyve sebzecilik potansiyeli de bir hayli yüksek. Korucuk fındığı buraya özgü bir ürün. Ilıman iklimdeki bu köylerde yoğun şekilde tarım yapılıyor. Korucuk, Kızık gibi tanınmış yayla köylerinde ise köylüler daha çok hayvancılıkla meşgul.
‘İKİNCİ ABANT’ OLABİLİR
Seben Gölü başta olmak üzere ilçenin 14 yaylasının turist ve yatırımcı beklediğini anlatan Seben Kaymakamı Alper Balcı, “Gölün etrafına yaklaşık 24 kilometrelik bir yol açtık. İzci kampları, dağ bisikleti, trekking ve hafta sonu turları için hem Ankara hem İstanbul’a 3-4 saatlik mesafede yer alan beldemize misafirlerimizi bekliyoruz.” diyor. Sonbaharda yapılan gezi ve turlara altyapı hazırlamak üzere Seben Gölü çevresinde ciddi bir çalışma yürütülüyor. Balcı, başta futbol takımlarının kampları olmak üzere turistik tesis yatırımı için girişimde bulunan işadamları olduğunu kaydediyor. “Çevreyi koruyarak, ilçemizin doğal güzelliklerini tüm Türkiye ve dünyaya tanıtmaya çalışıyoruz. Dağ, yayla ve kış turizmi konusunda ihtisas sahibi girişimcileri Seben’in güzelliklerini keşfetmeye çağırıyoruz.” şeklinde konuşuyor.
DAĞ TURİZMİ İÇİN EŞŞİZ KANYONLAR
İlçenin girişinde turistler için ağaç evler yaptıran Metin Arıkoğlu ise sessizliği, temiz havası, doğası ve organik tarım ürünleri açısından şehir hayatından kaçanlara alternatif güzergahlar oluşturmaya çalıştıklarını anlatıyor. Arıkoğlu, ilçenin en eski lokanta işletmecilerinden. Yıllarca yollarda direksiyon sallayan Metin amca, en son kullandığı kamyonu yayla evine çevirmiş. İlçenin dağların arasında ve keşfedilmemiş bir bölge olması nedeniyle otel ve konaklama ihtiyacını karşılama adına yatırım yapılmadığı düşüncesiyle başlattığı 6 adet ahşap dağ evini bitirmek üzere. Bu evlerin bulunduğu bölgede trekking ve dağcılık, yürüyüş yapmak isteyenler için birçok gizli kanyon ve vadi yer alıyor. Ormanlık alan ve yayla olması hasebiyle çevrede onlarca doğal su kaynağı da yer alıyor. Seben Gölü’nün hemen yanı başında Aladağlar İzcilik Kampı yer alıyor. Türkiye’nin dört bir yanından gelen genç izcilerin yeni buluşma mekânı da Seben Gölü olmuş. İzcilik Federasyonu yetkilileri kano, kürek eğitimlerini gölde verdiklerini dile getiriyor. Kesenönü’nde onlarca yıl muhtarlık yapan Nimet teyze, nam-ı diğer Muhtar teyze, “Iza bulgurundan domatesimize, kaplıcalarımızdan yaylalarımızın serin ve temizliğine kadar her şeyimiz doğal.” diyor.
YERLİ TURİSTLER BİLMİYOR
Seben’in keşfedilmeyen yanlarından biri olan mağara evlerin tarihi milattan bin yıl öncesine kadar uzanıyor. İlçe merkezine 3 kilometre uzakta, Solaklar köyünün yanı başındaki kaya evleri, yumuşak kayalar içine dört katlı olarak oyulmuş. Milattan 1200 yıl önce inşa edilen bu mağaralar vadiye hakim bir tepede yer alıyor. Muslar, Çeltikdere, Yuva köylerinin civarında da bulunan kaya evleri de aynı şekilde Frigyalılar tarafından düşman saldırılarına karşı korunmak üzere inşa edilmiş. İçindeki haç işaretleri ve Bizans (Grek alfabesi) harfleriyle kazınmış duvar yazıları, bacalarla birbirine bağlı kaya evlerinin Roma ve Bizans dönemlerinde kullanıldıklarını gösteriyor. Avrupalı turistlerden bir kısmı saklı kalmış bu tarihi yerleri keşfetmek için bireysel ziyaretler gerçekleştirmiş. Kaya evlerine ulaşım için patika yol, çelik merpen projelerini tamamladıklarını anlatan Kaymakam Balcı, Muslar ve Solaklar köylerindeki kaya evlerinin Osmanlı Devleti açısından da tarihi öneme sahip olduğunu hatırlatıyor: “Yıldırım Beyazıt, Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilince oğlu Çelebi Mehmed’i bu kaya evlerinde gizlemiş. Timur, Çelebi Mehmet’i almak için askerlerini göndermiş. Çelebi Mehmed, kaya evlerinin savunmasının kolaylığından dolayı Timur’un askerlerini püskürtmüş. Tarihin talih olarak tekrar döndüğü yerleşim yerleri buralar…” Tarihçi Halil İnalcık’ın bu bilgiler ışığında bölgede incelemeler yaptığını kaydeden Balcı, Anadolu’daki üç dört ayrı medeniyetin ev sahipliğini yapmış ilçenin Bolu’da ikinci bir Abant potansiyeline sahip olduğunun altını çiziyor: “Herkesi Seben’in tarihi, yeşili, suyu, yaylalarıyla buluşmaya bekliyoruz.”
Evlerin tarihi Friglerden Osmanlı’ya uzanıyor
Zirai verim gücü ve akarsularının bolluğu nedeniyle ilçenin Hititler devrinde yerleşme alanı olarak seçildiği belirtiliyor.
Boğazları geçerek Anadolu’ya yerleşen Friglerin bu bölgenin ilk sakinleri olduğu da tarihi kayıtlara geçmiş. Solaklar, Muslar, Çeltikdere, Yuva, Karca köyleri çevresinde görülen ve halk arasında “Gavur Evleri” olarak bilinen kaya evler; kayalar arasına özenle oyulmuş birer Frig evi ve hâlâ ayakta. Bölge Friglerden yıllar sonra, M.Ö. 64 yılında Romalıların, daha sonraları da Bizanslıların eline geçmiş. Yine ilçede Pavli (Bavlum) kaplıcalarında yapılan inşaat çalışmalarında Romalılar zamanından kalma yapı ve banyo havuzları ortaya çıkarılmış. Çeltikdere köyü civarındaki kilise kalıntısı Bizans dönemine ait yapılardan biri. Anadolu Selçuklu Sultanlığı sırasında doğudan göç edip gelen Oğuz boylarının Bizans sınırına yerleştirilmeleriyle bölge Türklerin yeni yurtlarından biri olmuş. Tarihçilere göre, Yuva, Yağma, Dodurga, Kızık gibi Oğuz boylarının isimlerini taşıyan köylerin olması buranın Oğuzlarla Türkleştiğini gösteriyor. Bolu’nun alınması ile (1324) yörenin Osmanlı yönetimine geçtiği sanılıyor. 1894 yılında Bolu yöresinde incelemeler yapan ve bölgeye ait bir haritada Pavlu Kaplıcaları’nın bulunduğu yerde bir şehir olduğu bilgisi yer almış. O tarihlerde yaşanan deprem sonrası ilçe yerle bir olmuş, halkı da çevre yerleşim alanlarına dağılmış. Bunu doğrulayan birçok delil yer alıyor. En önemlisi eski kaplıca binaları. Bazı eski tapularda ilçe adı Pavlu diye yazıyor. Eski Bolu salnamelerinde Pavli adıyla bölgeden vergi toplandığına ilişkin dökümlere de rastlanmış.