Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Konya Mevlana Üniversitesi’nin 2011-2012 Akademik Yıl açılış törenine katıldı. Bakanlar, Üniversite’de okuyan yabancı öğrenciler tarafından çiçeklerle karşılandı
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, törende yaptığı açılış konuşmasında, Konya’da 4 tane üniversite olduğunu belirterek, “Türkiye’de şu anda 167 üniversite var. Artık sadece Türkiye değil, Konya’da bir üniversite şehri oldu” dedi. Hazreti Mevlana’nın şehrinde manevi iklimde güzel bir eğitim-öğretim yuvasının akademik açılışına katılmaktan memnuniyet duyduğunu dile getiren Bayraktar, “Konyalı iş adamlarına yürekten teşekkür ediyorum, Allah razı olsun. İnsanlık budur. Gerçekten bizi yüceltecek olan budur. Bugün dünyaya hükmeden ülkeler evlatlarından hiçbir şey esirgenmeyeceğini keşfettiler, bunu çok iyi kullandılar ve dünyanın en iyi ekonomisi oldular, dünyayı yönetiyorlar. Burada da 15 ülkeden yavrularımız var. Ülkemizden de çocuklarımız var. Hepsinin bahtı açık olsun” dedi.
Gençlere tavsiyelerde bulunan Bayraktar, şöyle konuştu: “Gezmek, eğlenmek sizin de hakkınız. Ama eğlenmek, çalışanın, başarılı olanın hakkıdır. Zamanında çalışacaksınız ki; çok zamanınız olsun. Bu eğitim yuvası Konya’mıza çok önemli katkı sağlayacak. Konya gelişiyor. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak da çok daha heyecanla, baharda açan bir gülün heyecanıyla başımızdaki Başbakanımız ve bizler, sizin için tarihimiz için çalışıyoruz. Burada bulunmaktan son derece mutluyuz.”
İLK DERSİ BAKAN DAVUTOĞLU VERDİ
Daha sonra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 2011-2012 Akademik yılının ilk dersini verdi. Öğrencilerin sevgi gösterileri arasında konuşmasına başlayan Davutoğlu, Mevlana Üniversitesi’nin akademik yılının hayırlı olmasını diledi. Hayatta en büyük mutlulukları üniversite kürsülerinde ya da üniversitelerde çocukların okuması için eser ortaya koyarken yaşadığını ifade eden Davutoğlu, “Bunlar, benim için en büyük manevi hazdı” diye konuştu. Kendisine sık sık “hoca” diye hitap edildiğini anlatan Davutoğlu, “hoca’ denilmesinden memnun olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti: “En büyük unvan hocalık, bakanlık geçici hocalık baki. Bu makamların hepsi gelip geçecek. Nereye gidersem gideyim her öğrencime rastladığımda hocalığın o büyük erdemini irfanını, aşkını hissederim. Bugün müstesna bir gün. Konya’da başlangıçtan bu saate kadar hep Hazreti Mevlana’nın adıyla anılan programlara katıldık. Öğrenciler yukarıda bizler aşağıda. (salondaki oturma düzeni ile ilgili) Bu çok güzel bir tablo. Biz geçmişi temsil ediyoruz.
ÖĞRENCİLERİMİZDE İSTİKBALİ TEMSİL EDİYOR
Üniversite kurmanın zor ve iddialı bir iş olduğunu anlatan Davutoğlu, “Hele O üniversiteye Mevlana adını veriyorsanız bu daha iddialı bir iştir. Öğretim görevlilerine ve öğrencilere bu iddianın yüküyle derslere hazırlanmak, çalışmak vazifesi düşüyor. Hem de hiçbir zaman terk edilmemesi gereken bir vazife” diye konuştu. Öğrencilere hocalarıyla aralarındaki ilişkileri mekanik olarak görmemeleri tavsiyesinde bulunan Davutoğlu, gece, gündüz hatta bazen rüyalara giren bir ilişki ile aile ortamının oluşmasıyla başarılı eğitimin sağlanacağını vurguladı.
Bakan Davutoğlu, üniversitelerin görevlerinin öğrencilerin insanlık birikiminin bir parçası haline getirecek eğitim vermek olduğunu dile getirerek, “Bu bütün dünyada üniversitelerin olmazsa olmaz ilkesidir. Yine her üniversite ait olduğu kültürün, medeniyetin aydınını yetiştirir” dedi.
ÇOK DEĞİL 10 YIL ÖNCEYE BAKIN
Tarih bilincine sahip olmadan geleceğin inşa edilemeyeceğini anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bütün insanlığın, kendi toplumunuzun, yaşadığı serüveni idrak edeceksiniz ve bu anlamda her üniversite bir bilgi ve dünya inşa faaliyetidir. Hiçbir medeniyet boşlukta doğmadı, inşa faaliyetleri asırlar sürdü. Şu tesadüf mü? Şu anda hangi uluslararası gazeteyi açarsanız açın 10 sene öncesindegöremediğiniz şekilde Türkiye’den bahsediyorlar. Türkiye’nin ekonomik başarısı, dış politikadaki aktivitesinden bahsediyorlar. Türkiye nereye giderseniz gidin gündemin ana maddesidir. Çok değil 10 yıl önce Türkiye uluslararası basında ya deprem, ya ekonomik kriz, ya terör faaliyetleri, ya büyük kazalarla… Şimdi Türkiye’nin ekonomik başarısından bahsediliyor. Bütün Avrupa’da ekonomik kriz var. Yunanistan’dan Portekiz’e, İtalya’dan İspanya’ya her yerde işsizlik oranları artıyor. Büyük bankalar batıyor. İnsanların geleceğe dönük güven endeksi minimum düzeyde. Türkiye’nin güneyi de Suriye’den Fas’a kadar büyük siyasi çalkantılar var.
Sizin yaşınızdaki öğrenciler sizin burada sahip olduğunuz haklar için Tahrir Meydanı’nda aylarca nöbet tuttular. Demokrasi insan hakları için… Biz de Türkiye olarak onların yanında yer aldık. Hala Suriye’den Cezayir’e kadar bu coğrafyada büyük çalkantılar var. Nereye gideceğini de gerçekten kimsenin tam olarak kestiremediği ama bizim temel insan hakları ve özgürlüklerin yanında yeraldığımız bir süreç. Gece gündüz bununla yatıp bununla kalkıyoruz. Ve ortada bir Türkiye var. Çok kritik bir coğrafyada, çok köklü bir tarih ile geleceğe ümitle ve iddiayla bakan bir Türkiye. Eğer gelecekte bu bölge yeniden şekillenecekse bu şekillenmenin mimarı bunun birinci aktörü Türkiye olacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın, bu özgüveni duyuyoruz, geleceğe bu özgüvenle bakıyoruz. Gelecekte küresel düzen yeniden şekillenecekse bu küresel düzenin ekonomik siyasi şekillenmesinde de en büyük katkıyı Türkiye verecektir. İstanbul’u Birleşmiş Milletler şehri yapacağız. İstanbul’u küresel bir çok kurumun merkezi haline getireceğiz. Ankara. önemli siyasi merkez haline geldi, bundan sonra daha da güçlü hale gelecek.”
TÜRKİYE ÇEKİM MERKEZİ OLACAK
Bir ülkenin siyaseti, ekonomisi gelişiyorsa mutlaka eğitim ve kültür hayatının da buna paralel gelişeceğini ifade eden Davutoğlu, “2002 yılı itibariyle 53 devlet 23 vakıf olmak üzere 76 üniversite vardı. 49 devlet 29 vakıf üniversitesi olmak üzere 78 üniversite açıldı. Bu şunu gösteriyor. Demokrasiyi geliştireceğiz. Ekonomiyi geliştireceğiz. Bunları besleyecek temel faktör eğitim ve bilim dünyamızın gelişmesi ve bunların kapasitesinin artırılmasıdır. Bu projeksiyonda inşallah önümüzdeki 50 yılda Türkiye sadece kendi bölgesinde etkili olan bir ülke olmayacak. Türkiye, dünyanın en önemli çekim alanlarından ekonomik, bilimsel anlamda dünyanın belirleyici merkezlerinden biri olacak. En büyük iddiamız hedefimiz bu.”
AA