Milliyet Gazete Yazarı Güngör Uras, Suudi Kral’ın 10 milyar getirdi açıklamaları ile ilgili Bakan Erdoğan Bayraktar ile konuştu. İşte o yazı!
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar “Suudi Kralı’ndan 10 milyar dolar geldi demedim. Suudi Arabistan ve çevresindeki dost ülkelerden 10 milyar dolar, hatta daha fazlası gelebilir dedim” diyor.
Başbakan ile birlikte gittikleri Güney Amerika gezisinden dönerlerken uçakta Erdoğan Bayraktar’ın, Suudi Kralı’nın İstanbul’da Sevda Tepesi’ndeki arazisine imar izni verilmesi ile ilgili sohbette, “Kral ailesi Türkiye’ye yardımcı oluyor. 10 milyar dolar tutarında bir yardımı oldu. Dünya piyasaları krizde ve nakit darlığı var. Şimdi Suudi devleti yeni bir yardım yapabilecek” dediğini duyunca araştırmaya başladık.
Dün bu köşede yayımlanan yazımı yazarken de araya notumu koydum:
“Çevre ve Şehircilik Bakanı ciddi bir politikacı. Paradan hesaptan anlar. Boş yere konuşmaz” diye yazdım.
Yazının sonunda da, “Bakan Bayraktar neyin ne olduğunu bize anlatır ise biz de rahatlarız” dedim.
Bakan Bayraktar ile dün konuştum. “Neyin ne olduğunu” anlattı.
Bakan: Söylediklerim yanlış anlaşılmış
Bakan Bayraktar diyor ki:
Sevda Tepesi 1984 yılında Başbakan Turgut Özal döneminde Abdullah bin Abdulaziz’e satıldı. Satıldığından bu yana 28 yıldır imar izini çıkmadı. Kral bu arazide ticari bir yapılaşmaya gitmiyor. Ailesi için 4 konut inşa edecek. Suudi Arabistan, dostluk ilişkilerimiz olan zengin bir Arap ülkesi. Türkiye’de kalkınmanın finansmanı için, özellikle yatırımlar için dış kaynaklardan yararlanıyoruz.
Uçakta gazetecilerle sohbet ederken, Sevda Tepesi konusu açıldığında, Arap ülkelerini yönetenlerle ve bu arada Suudi Kral ailesiyle iyi ilişkilerimize değindim. Bu ülkeleri yönetenlerin Türkiye’de mülk sahibi olmalarının, gayrimenkul satın almalarının Türkiye’ye yakınlıklarını, güvenlerini artıracağını belirttim. Bu ülkelerden Türkiye’ye 10 milyar dolar ve hatta daha fazla kaynak gelebilir dedim.
Bu anlatımım yanlış değerlendirilmiş. Ben hesap kitap adamıyım. 10 milyar dolar hibenin herhangi bir hesaba kaydedilmeden ülkeye girmesinin imkansız olduğunu bilirim.
Hibe yok, imar izni var
Bakanlarımız beni tanımaz. Yazıklarım ile ilgili olarak beni arayan soran olmaz. TOKİ Başkanlığı döneminde birkaç defa telefonla konuştuğumuz için olsa gerek Bakan Bayraktar telefonla arayarak yukarıda aktardığım bilgileri verince, “Bakan Bey, merak etmeyiniz, anlattıklarınızı okuyucularıma aktaracağım. Zaten yazının sonunda da, “Bakan Bey neyin ne olduğunu anlatır ise biz de rahatlarız” diye yazmıştım, dedim.
Bakan Bey “Suudi Kralı’nın hibe ettiği 10 milyar dolar” şeklindeki haberin doğru olmadığını anlatarak, “bizi rahatlattı” ama… Sevda Tepesi’ne imar izini konusundaki “rahatsızlık” devam ediyor.
Acaba Kral’a verilen imar izni, “emsal” teşkil edecek mi? Boğaziçi ön görünümünde olduğu için imar izini verilmeyen diğer arsalara da benzer şekilde imar izni verilecek mi?
Acaba, “Ona şükür, buna şükür… Biz gelince yarabbi şükür” durumu mu söz konusu?
Benim Boğaz’da imar izni bekleyen arsam yok da Yeniköy’de sokak arasında boyası dökülen bir evim var. Boyatmak için iskele kurdurduk. “Ön görünümdesiniz. İzinsiz boyatamazsınız” diyerek ceza kestiler. İskeleyi mühürlediler. Günlerle uğraştım Boğaziçi İmar Müdürü Beye derdimi arz ettim. İki gün süre verdiler. Evi boyatabildim. Boyası dökülür de yeniden boyatmak gerekir ise ne yaparım diye dertleniyorum.
Şimdi anlaşıldı mı, “Ona şükür, buna şükür… Bize gelince yarabbi şükür” derken ne demek istediğim?
Güngör Uras/Milliyet