Erbil, Süleymaniye ve Dohuk’ta evler ve işyerleri kurşun geçirmez yapılıyor. Prefabrik yapılar ise kurşun geçirdiği için pek tercih edilmiyor
Dükkan tabelalarını takip ederek kendinizi Türkiye’de sanabilirsiniz. 600’ün üzerinde Türk şirketi ve onlarca Türk markası Kürdistan pazarına hızlı bir giriş yapmış. Türkiye ile ticaret hacmi 6 milyar dolar. Villa satın almak isterseniz en az 250 bin doları gözden çıkartmanız gerek. Türk müteahhitler, “Çatı düz olsun akşamları serin serin orada yatarım” ya da “Prefabrik bina istemem kurşun geçirir” gibi talepleri dikkate almak zorunda…
ERBİL, Süleymaniye, Dohuk…Kürdistan ekonomisinin belkemiğini oluşturan bu üç şehirde, sadece dükkanların tabelalarını takip ederek kendinizi bir an için Türkiye’de sanabilirsiniz. 600’ün üzerinde Türk şirketi ve onlarca Türk markası Kürdistan pazarına hızlı bir giriş yapmış. Türkiye ile Kürt bölgesi arasında altı milyar dolara ulaşan ticaret hacmi, Ankara-Erbil hattında yaşanan gelişmelerin doğrudan sonucu. İki tarafın da, ilişkileri sadece PKK dosyası üzerinden tanımlayan yaklaşımdan vazgeçtiği yeni dönemin motoru, ekonomik entegrasyon.
6 milyar dolarlık ticaret
Yanı başımızdaki “Yeni Dubai”de iş yapanlar sanıldığı gibi sadece Türkiye Kürtleri değil. Türkiye’nin batısından, kuzeyinden, güneyinden buraya koşanlar ideoloji bavulunu geride bırakmış. Sadece Kürdistan Bölgesi ile yakalanan altı milyar dolarlık ticaret hacminin aktörleri arasında Lazlar da var, milliyetçi Türkler de, Kürtler de… Sonuç her alanda yükselen Türkiye markası. Bir zamanlar Türkiye’de kalitenin sembolü olarak kullanılan “Amerikan malı” ifadesinin bugün Kürdistan’daki karşılığı “Türk malı”.
Yeni yaklaşım yeni siyaset
Türkiye, mart ayında Kürdistan Bölgesi’nin başkenti Erbil’de Başkonsolosluk açarak, Irak’taki Kürt yönetimi ile ilişkileri, kurumsal bir düzleme taşıma konusunda stratejik karar aldı. Bu kararın en önemli unsuru ise sınırın iki tarafını kapsayacak bir ekonomik entegrasyon alanı yaratmak. Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen, ilişkilerin diğer boyutlarını PKK ile mücadeleye kilitleyen politikanın yerini alan yeni yaklaşımı şu sözlerle özetliyor: “Sorunların başında güvenlik dosyası var ama biz konsolosluk olarak her şeye güvenlik penceresinden yaklaşmıyoruz. Bütün unsurları bir arada değerlendiriyoruz. Adım adım bir siyasetimiz yok. Bütüncül, her şeyi aynı anda yapan bir siyasetimiz var.”
İran’ın pazara girme çabası
Türkiye’nin bu hamlesi Ortadoğu’daki diğer ülkelerin de gözünü Kürdistan’a dikmesine neden olmuş. Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri Erbil’de konsolosluk açmaya hazırlanan ilk iki Arap ülkesi. Konsolosluğunu ilk açan ülkelerden biri olan İran ise işadamlarıyla son altı aydır Kürdistan pazarına girmek için daha yoğun çaba sarf ediyor. Irak’ın güneyinde Şii gruplar üzerinde zaten önemli ölçüde kontrolü olan İran, kendisine kuzeyde de etki alanı açma peşinde
Türkiye’de batan şirketlerin doğuşu
Kürt Bölgesi’ndeki ticaret odasına resmen kayıtlı olan Türk şirketlerin sayısı 400 civarında. Türkiye’de batıp her şeyini kaybeden irili ufaklı yüz kadar şirket Kürdistan’da küllerinden doğmuş. Bunlardan biri de Vanlı Yakup Toprak. Türkiye’de dört sene önce batan Toprak, Kuzey Irak’a gelip taşeronluk yapmaya başlamış. “Burada çalışarak Türkiye’de iki çocuğumu üniversite okuttum, iki evimi ipotekten kurtardım. Buraya minnet borcum var.”
Diyarbakırlı fırıncı Zeki Çelik, Türkiye genelinde düşen ekmek fiyatları ve yüksek un maliyeti nedeniyle iki fırını kapatıp bir yıl önce Erbil’e gelmiş. Bugün ortağı Mesut Dinar ile birlikte Amed adını verdikleri fırında Diyarbakır pidesinin tanesini 1000 dinara satıyor. Bir torba unun Türkiye’deki maliyeti 47 TL iken burada 25 TL’ye denk geliyor. Amed fırını, Mahmur Kampı’ndan Erbil’e günübirliğine çalışmaya gelenlerin akşam servislerle kampa dönmeden önceki uğrak noktalarından biri. Akşamüstü saatlerinde kapı önünde bol bol Kürt sorunu tartışılıyor.
Ortalama kira 1500 dolar
Ticaretin önemli kalemlerinden biri de bütün hammaddeyi Türkiye’den kullanan Kürt firmalarının yaptığı ithalat. İyi bir örnek Erbil’in en gözde alışveriş merkezlerinden Majidi Mall’u yapan Hewa. Majidi Mall’un bütün taşeronları da içindeki mağazaların çoğu da Türkiye’den. Bölge ile ticaretin ulaştığı boyut üzerine Vakıflar, Ziraat ve İş Bankası Erbil’de şube açmak için binaları kiralamış. Diğer bazı bankalar da şube açabilmek için BDDK’ya başvurmuş.
Erbil ya da Süleymaniye’de standartları iyi bir yaşam için İstanbul’dakine yakın bir gelir seviyesini tutturmak gerekiyor. Yeni yapılan binaların içindeki apartman dairelerinin ortalama kirası 1500 dolar civarında. Türkiye’dekine benzer güvenlikli sitelerde bir villa satın almak isterseniz en az 250 bin doları gözden çıkartmanız gerekiyor. Kürtler villa seviyor sevmesine ama bazen eski alışkanlıklarını yeni yaşam tarzlarının içine taşımakta ısrar ediyor. İnşaat yapan Türk müteahhitler arasında “Çatı düz olsun akşamları serin serin orada yatarım” ya da “Prefabrik bina istemem kurşun geçirir” gibi taleplerle karşılaşanlar var.
Diyarbakırlı Kürt’ün mesajı
ERBİL’de Hıristiyanların yaşadığı Ain-kawa bölgesinde gezerken gözümüze üzerinde Türkçe “Kuzey Kürdistan Erkek Kuaförü” yazan bir tabela çarpıyor. Tabelayı takip edip binanın ikinci katına çıktığımızda karşımızda modern bir berber salonu var. O sırada bir müşterinin tıraşını yapmakta olan dükkan sahibi Sadullah Aktaş bizi Türkçe selamlıyor. Hemen soruyoruz: “Kuzey Kürdistan derken?” İlk önce “Ne anlıyorsanız o işte” diyor, biraz üsteleyince açıklık getiriyor: “Ben Diyarbakırlıyım, yani Kürdistan’ın kuzeyinden. O nedenle buraya kendi memleketimin adını verdim.” Erbil’in erkeklerini son moda saç kesimleriyle tanıştıran Aktaş, yakında lazer epilasyon hizmeti de vermeye başlayacak.
Fiyatları Türkiye’nin yarısı ama…
KÜRT şehirlerinin sokaklarında gördüğümüz son model lüks araba ve cipler nüfusa kıyaslandığında İstanbul’a fark atacak kadar fazla. Fiyatlar ise Türkiye’dekinin neredeyse yarısı. Petrol fiyatları ise işgalden sonra kayda değer şekilde artsa da yine de makul. Bu senaryoya bakarak Kuzey Irak’ın araba meraklıları için bir cennet olduğunu düşündüyseniz yanıldınız. Zira oto sanayilerin önünde gördüğümüz kuyruklar lüks arabaların dramını simgeliyor. Petrol iyi işlenip kaliteli benzin elde edilemediği için sıfır arabalar birkaç hafta içinde bozuluyor. Günlük hayata benzin üzerinden yansıyan bu sorunların kökeninde petrol gelirlerinin dağılımı konusunda merkezi hükümet ile Kürtlerin bir türlü anlaşamaması var. Öyle bir düğüm ki dünyanın en kaliteli petrol sıralamasında iki numara olan Kerkük’teki Saddam döneminden kalma “Kuzey Petrol Gaz” (NOG) şirketini dünya standartlarına uygun hale getirecek bir projeye sıra bile gelemiyor. Şirketin rehabilitasyonu için en az 30 milyar dolarlık yatırım yapılması gerekiyor.
Oğlunun adını ‘Mardin’ koymuş
ESKİDEN Iraklı Kürtler Türkçe tabelalara tepkisel yaklaşırdı, bugün ise Kürt şehirleri Türkçe tabeladan geçilmiyor. Türkiye ile ilgili her şeye büyük bir ilgi ve Türk markalarına yüksek talep var. Gezi sırasında oğlunun adını Mardin koyan bir garsonla da karşılaştık, çamaşır makinesini yerine Beko diyen kadınlarla da tanıştık. Türkiye o kadar revaçta ki para kazanmak için Türk lokantası açan Iraklı Kürtler bile var. Bölgedeki Türk okulları da çok popüler. Fethullah Gülen’in 18 okulu tam kapasite ile eğitim veriyor. Bilkent Üniversitesi’nin de Erbil’e gelmesinin ardından Türk okullarına talebin artacağı tahmin ediliyor.
Sınır böyle kalmaz Kürt devleti isterler
TÜRKİYE’den iş yapmaya gelenler eskisi gibi PKK tedirginliği yaşamıyor. Kandil’in silah bırakmaya iknası konusunda Kürt yönetiminin oynayacağı rol Ankara-Erbil hattında süren istişarelerin en kritik noktası. Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen “PKK’nın barınma alanları bu bölge içinde olduğuna göre, başta Kandil ve Hakurk olduğuna göre Başkan Mesut Barzani’nin bu konuda gereken hassasiyeti göstermesini, somut alan daraltıcı adımlar atmasını bekliyoruz. Ama Türkiye kendi içindeki siyasi sorunların çözümünde komşu ülkeden bir bölgesel hükümetin başkanına arabuluculuk görevi atfetmez” diyor.
Peki Iraklı Kürtler artık bağımsız bir devlet istemiyor mu? Bugün için Kürt liderler Irak içinde yönetim paylaşımına odaklanmış durumda. Bölgesel olarak kazandıkları hakları saklı tutarak yeni kurulacak merkezi hükümette kilit roller istiyor. Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin Türkiye Genel Müdürü Abdülselam Rashid İsmail, “Buradaki model ne kadar güçlenirse Türkiye’deki sorun o kadar kolay çözülür” görüşünde.
Ancak Irak Türkmen Cephesi Şam Temsilcisi Aydın Maruf’a göre hâlâ her şey mümkün: “Taşlar tam yerine oturmadı. Yönetim şu anda ‘Irak içinde var oluyoruz ama Kürt devleti de bizim doğal hakkımızdır’ diyor. Kafalarında genişleme yok ama durum değişebilir. Sınırlar böyle kalmaz. Türkiye’nin dış politikasına çok bağlı. Türkiye, İran, Suriye Kürtleri bu bölgeden çok etkilendi. İleride bir Kürt devleti kurmak isteyecekler.”
Devlet işadamları için Kürdistan el kitabı hazırlasın
TATİLYA’yı İstanbul’dan Erbil’e taşıyan Şafak Seyfettin Karakoç, henüz Kürt yönetimi ile Ankara’nın arası limoni iken bölgeye iş yapmaya gidenlerden. Hem Fernas İnşaat’ı yöneten hem de dokuz Kürt şirketine danışmanlık yapan Karakoç, “Biz siyaset için burada değiliz. Tüccarız, önyargılarla gelmememiz lazım. Artık burası huzurlu bir yer. Tercih edilen de biziz. Kürtlerden korkmayı bir kenara bırakmamız gerekiyor” diyor. Türkiye’nin geç fark ettiği fırsatları kaçırmamak için elini çabuk tutması gerektiğini düşünen Karakoç’un iddialı bir önerisi var: “PKK meselesi ile siyasi ilişkileri birbirinden ayrı tutmalıyız. Devlet Türkiye’de sosyologlara görev verip bir Kürdistan el kitabı hazırlatmalı ve bu kitabı işadamlarına dağıtmalı. Burayla ilişkiler bizi kenetler, kendi içimizde de barışmamızı sağlar. Pazar sizi beklemez, biz olmazsak Alman geliyor Fransız geliyor.”
3 hilal taksan dönüp bakmazlar
5 yıldır Erbil’de bir şirkette çalışan Diyarbakırlı Ahmet Karataş ortamı şöyle özetliyor: “Siyasi olarak burası her yerden rahat. Kimse kimseye sağcı, solcu, ateist, Müslüman diye bakmıyor. Yozgat’ta ‘Diyarbakırlıyım ya da Kürt’üm’ desen açıklayamazsın. Oysa burada 3 hilal takıp gezsen bile kimse sormaz.” Ailesi Diyarbakır’da olduğu için sık sık Türkiye’ye gidip gelen Karataş’ın derdi uçak seferleri. Atlas Jet’in Erbil ve Süleymaniye’ye haftada üç kez İstanbul’a seferi var. İstanbul rotasının Güneydoğu’da yaşayanlara uygun olmadığını anlatan Karataş, Ulaştırma Bakanlığı’ndan diğer şehirlere de sefer koymasını beklediklerini söylüyor.
Hürriyet/Cansu ÇAMLIBEL – Sebati KARAKURT