Sokak aydınlatmak amacıyla, gazdan ark lambasına ilk kez ingiltere’de 1875’te geçildi. Edison’un, uzun süre yanabilen ampulü geliştirmesiyle elektrik, sokaklardan evlere, fabrikalara, ofislere girdi. Bugün, Edison’un “icat ettiği” akkortelli lamba yerine daha ekonomik ve verimli kompakt floresan lamba kullanmaya doğru gidiyoruz. Çünkü enerji kaynaklarının tükenmeye yüz tuttuğunu iyice anladık. Petrole bağımlılığı azaltmaya, doğal ve yenilenebilir kaynaklardan daha çok ve daha ucuza yararlanmaya çalışıyoruz. Tutumlu tasarruflu olmaya özeniyoruz. Enerjide verimlilik diye bir derdimiz var artık.
Konunun küresel ısınma, iklim değişikliği gibi yeni boyutları da var. O halde, hızla yeni enerji kaynakları bulmak, bunu verimli kullanmak gerekiyor.
Batılı ülkelerde çok sayıda uygulamadan bir kaç örnek:
■ Almanya, Baltık Denizi’nde ilk ticari rüzgar parkını tamamlıyor. Kıyıdan 16 km uzakta, 7 kilometrekare alana yayılacak 21 rüzgar türbini 48 milyon kWh kapasiteyle elektrik üretecek. 50 bin hanenin elektrik ihtiyacını karşılayacak.
■ Danimarka, dünyanın şimdilik en büyük rüzgar parkını Kuzey Denizi’nde kıyıdan 14-20 km açığa kurdu bile. 80 türbin 160 MVV elektrik üretiyor. 150 bin haneye iletiyor.
■ Denizdeki gel-gitin yarattığı dalgadan elektrik üretmek amacıyla ingiltere’nin güney batısında Cornvvall’da kıyıdan 16 km açıkta, 55 metre derinlikte 12 ton ağırlığında bir enerji toplama ünitesi kuruldu. 20 MVV elektrik üretebilecek.
■ Kanada’nın, Aralık sonuna kadar rüzgardan sağlayacağı enerji kapasitesi 4,073 MVV düzeyine çıkacak. Bu, 1,4 milyon hanenin yıllık elektrik harcamasını karşılayacak.
■ Harvard Üniversitesi’nde geliştirilen bir futbol topu, vuruldukça elektrik üretiyor. Topun içinde depolanan elektrik, LED aydınlatma ve cep telefonu şarjında kullanılıyor.
■ Bir güzel haber de Türkiye’den: Van Gölü’nde Akdamar Adası’nda restore edilen kilisenin 24 saatlik elektrik ihtiyacı, adaya kurulan 145 adet güneş paneliyle sağlanmaya başladı. Yılda 25 bin kVVh enerji üretecek.
Yüzlerce örnekten bu birkaçı, elektrik üretimi için daha önce ancak hayal edilen bir çok alternatif yol ve yöntemin gerçekleştiğini gösteriyor. Yine de, enerji sorunlarını azaltmaya yönelik arayışlar için bu da yeterli değil. Enerjide verimlilik konusu işte bu noktada önemli
Verimlilikten kastedilen, sadece “az enerjiyle çok elektrik” değil. Az enerjiyle, hem elektrik, hem ısıtma sağlanırsa “enerjide verimlilik” diyebiliyoruz. Teknik adıyla kojenerasyon (cogeneration). Aynı anda iki fayda üretmek anlamına.
Bu konuda Türkiye’de de yasal adımlar atıldı:
■ 2004’te Enerji’Verimliliği Stratejisi hazırlandı.
■ 2007’de Enerji Verimliliği Kanunu çıkartıldı.
■ 2008’de Binalardaki Enerji Perfomansı Yönetmenliği çıkartıldı. 1 Ocak 2011 ‘de yürürlüğe girecek.
■ 2009’dan beri Enerji Verimliliği Strateji Belgesi hazırlanıyor.
Henüz taslak halindeki belgedeki amaçlardan biri, enerji verimliliği yüksek ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanan çevre dostu binaları yaygınlaştırmak. Bu amaçla, 2023 yılında, en az 10 milyon konutla birlikte, toplam kullanım alanı 10 bin metrekarenin üzerindeki ticari ve hizmet binalarının tamamında, belirlenmiş standardiarı sağlayan ısı yalıtımı ve enerji, verimli sistemlerin bulunmasını sağlamak.
Türkiye’de yeni yeni ele alınan bu konu; Batılı ülkelerde epey zamandır uygulanıyor. Küresel düzeyde iş yapan bazı “star marka” mimarlar, eskiden lüks ve gösteriş sayılan bazı “yeşil” önerilerini, tasarımlarına, son yıllarda daha kolay ve daha serbestçe koyar oldular, iklim değişikliği, küresel ısınma ve enerji verimliliği konularında akıllarından geçen, ama “müşteri”ye benimsetemedikleri ileri teknolojik çözümlere gitmeye başladılar. Enerji sorunu, en çok mimarda yaratıcılığı ve yenikçiliği kamçıladı diyebiliriz. Enerji tasarrufu/verimliliği önlemleri, mimarinin artık olmazsa olmazı.
■ Hollanda merkezli gayrimenkul şirketi Redevco’nun Erzurum ve Ankara’daki alışveriş merkezleri (BREEAM)
■ Siemens’in Gebze’deki üretim merkezi (LEED)
■ THY Teknik uçak motoru bakım merkezi (LEED)
Bu bir kaç örnek, önümüzdeki zamanda artacak. Batılı ülkelerde ise çok örnek var. Belki en inovatif olanını özetlemek yeterli olur:
Şanghay’daki Çin Merkez Bankası’nın mimarı Japon mimar Mitsuo Nakamura, Sony için Tokyo’da bir genel merkez yapıyor. Binanın dışını “deri gibi” seramik borularla kaplayacak. Geçirgen borular, yağmur suyunu hapsedecek. Binanın dış yüzey sıcaklığı belli bir dereceye ulaşınca su buharlaşmaya başlayacak. Binayı serinletecek. Ama, boruların geçirgenliği sayesinde bu serinlik, binanın çevresinde de sıcaklığı azaltacak. Enerji verimliliğinin, mimaride şimdilik ulaştığı en inovatif noktadayız. Ama elbette, şimdi akla gelmeyen daha nice inovatif uygulamaya tanık olacağız.
Türkiye’de de ABD kökenli LEED Sertifikalı (Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik) ve ingiltere kökenli BREEAM (Bina Araştırma Kuruluşu, Çevresel Değerlendirme Metodu) sertifikalarını alan binalar var artık. 21.
(D Enerji Verimliliği Strateji Belgesi Taslağı, BEP konusuna yeni bir yaklaşım getiriyor. Enerji ve Çevre Dünyası, Sayı 80 (Eylül 2010), sayfa 56-60
(2) Sertifikalı “yeşil binalar” yükseliyor. Dünya, 3 Kasım 2010
Dünya/Faruk Eczacıbaşı