İş adamıyız, esnafız veya taze emekli. Elimizde üç beş kuruş var eski tabirle. Bu parayı da doğal olarak emlakta değerlendirmek istiyoruz.Öylesine riskler var ki . Hani hukukçu olmasak, derinine bilmesek bu risklere,…
İş adamıyız, esnafız veya taze emekli. Elimizde üç beş kuruş var eski tabirle. Bu parayı da doğal olarak emlakta değerlendirmek istiyoruz.Öylesine riskler var ki . Hani hukukçu olmasak, derinine bilmesek bu risklere, bu tuzaklara bir çok kez düşmemek mümkün değil.
Elimizde T.C. Devletince verilmiş bir tapu mu var ? YETMEZ. Satın aldıktan sonra İPTAL ettiriverirler. Tapu kağıdı birden PEÇETE kağıdına dönüşüverir.
Bu yazıda sadece bir çok hukuki ve fiili riskten sadece iki durumu işleyeceğiz. Benzer tuzaklara düşmemek için okumak ve unutmamak yeterli.
Birinci risk veya adi değimle tuzak İcra İflas Yasası md. 278 ve devamında düzenlenen TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI .
Basit ve yalın anlatımla , akraba, eş dosttan mülk aldınız, bu kişinin veya şirketinin mali durumunu derinine bilmiyordunuz veya tapuda düşük bedel gösterdiniz , gerçek rayiç bedeline yakın anlaştığınız tutarı parayı tapudan elden teslim ettiniz. Satın aldığınız kişi bir süre sonra iflasa yakın, aleyhte icra takipleri gördü ve borcunu ödemeden ACZ içinde kaldı. Bu kişiden mülk aldığınızı tesbit eden alacaklı banka veya herhangi bir kişi aleyhinize dava açıp aldığınız mülke ihtiyati haciz koydurabiliyor , ne kadar iyi niyetli olduğunuzu ısbat etmeye çalışsanız da bir çok kez NAFİLE . Sonuç hüsrandır.
Zira yasa hükmü açıkça diyor ki yasa “yasanın bağış hükmünde kabul ettiği satışlar” kapsamındadır bu yaptığınız. Borçlu çalışanınız, patronunuz, akrabanız, yakın arkadaşınız yani borçlunun halini bilmesi gereken biri iseniz sonuç İPTALDİR. Borçludan düşük bedelle almış iseniz ( ki tapuda bir çoğumuz maalesef gerçek bedelden düşük kıymetle satış yapıyoruz) SONUÇ YİNE İPTAL. Hukuki unsurlara , süre gibi sair ayrıntılara fazla girmeden birinci riski bu şekilde izah etmenin bu köşe için yeterli olduğunu düşünüyorum.
Diğer bahsedeceğim risk veya tuzak hem hukuksal hem de fiili bir durum.
İnşaat halinde, maketi “o biçim” bir mülk aldınız. Firma kapı gibi sağlam diye tanıtıldı size. Fırsat kaçtı kaçacak reklamlarına ve pazarlama taktiklerine kurban gittiniz ( biraz da yengenin baskısıyla ? ) ve inşa halinde henüz bitmemiş dükkan veya daireyi aldınız. TAPUNUZU DA KOYDUNUZ CEBİNİZE. Bankadan krediyi alıp müteahhidin eline KEŞŞ saydınız. Bir yandan banka kredisi ödüyor diğer yanda da teslimatı heyecanla bekliyorsunuz. Teslimat tarihi geldiğinde o kapı gibi tapu ve kapı gibi sözleşme bir yana müteahhidin adres ve telefonuna ulaşamaz oldunuz yani müteahhit uçtu gitti veya beş parasız, inşaat ta yarım . İnşaatın kolonlarına hüzünlü bir eda ile bakıp fotoğrafını çerçevelemekten başka bir çare , T.C. devletince verilen kat irtifak Tapusunu da hatıra olarak çerçeveleyip duvara anı olarak asmaktan başka bir anlam da yoktur. Zira tüm kat irtifak sahiplerinin bir araya gelerek bir o kadar para verip, zahmete katlanıp tümünün anlaşarak inşaatı bitirmesi gibi uzun ince ve pahalı bir çözüm size çok uzaktır.
Kaldı ki İnşaat belli bir seviyeye ulaşmamış ise Arsa payı da müteahhide kat karşılığı inşaatı veren arsa sahiplerince elinizden iptal davası ile alınıverir. Sonuç yine hüsran.
Yukarıdaki iki “hal”i İÇİNİZİ KARARTMAK İÇİN değil şüphesiz tuzağa düşmemiz için yararlı olacağı düşüncesi ile yazdım. Siz siz olun hukukçularınıza danışmadan iş yapmayın.
Hayat tuzaklarından arınmış yollarda yürümenizi diliyorum.
Av. Öztürk Yazıcı
ozturkyazici@ekohaber.com.tr
