Kurduğu şirketleri büyütüp satmasıyla tanınan Emin Hitay, internet yatırımlarına başladığı 2007’den bu yana 5 şirket kurdu.
Amacının değer yaratmak olduğunu söyleyen Hitay, “Her kurduğum işi mutlaka çıkabileceğim şekilde kurarım. Yani satamayacağım bir işe girmem. Direkt bana da bağlı olmamalı iş. Profesyonel ekip olmalı. Değer yaratmalı ve sürdürülebilir olmalı. Her yaptığım işte başarılı mı oldum, hayır. Bazı yatırımlardan vazgeçtim ama artılar daha fazla oldu” dedi.
Emin Hitay’la bundan 5 yıl önce röportaj yapmıştım. Bizim röportajdan hemen sonra ödeme sistemleri alanında faaliyet gösteren şirketi Planet’i Fransa merkezli Ingenico’ya satmıştı. Satış anlaşması gereği olarak da bu alanda 3 yıl faaliyet göstermesi yasaktı.
‘Emin Hitay bu süre içinde ne yaptı?’ sorusu hemen akla geliyor. Girişimci ruhu Hitay’ı sürükledi ve farklı alanlarda faaliyet gösteren şirketler kurdu. Beni gördüğünde de ilk söylediği söz, ‘Elif Hanım sizle 5 yıl röportaj yapmadık, 5 yeni girişimimiz var’ oldu.
Hem bu yeni girişimleri hem de ödeme sistemleri yasağı bittikten sonra kurduğu şirketi ‘İki Nokta’yı konuştuk.
Röportaja geçmeden önce iki noktaya işaret etmek isterim. Emin Hitay’ı farklı kılan özelliği ‘değişime, yeniliğe’ olan tutkusu. İş hayatındaki mottosu da ‘değer yaratmak’. Hitay bir işi kuruyor, belli büyüklüğe getirince de satıyor. Bu yüzden de hikayesi farklı.
İkinci noktaya gelince… Emin Hitay, sanatsever biri. Çağdaş sanatla yakından ilgili. Evi, iş yeri eserlerle dolu. Ofisinde ilk dikkatimi çeken daha önce Borusan’ın müzesinde (Perili Köşk’te) gördüğüm dipsiz bir delik, kuyu hissi yaratan eser oluyor. Ivan Navarro’nun Exado-Çıkış adlı eseri Emin Hitay’ın ofisinde de var. Sanatçı bu eserden 3 adet yapmış. Hitay aynı zamanda Endonezya Fahri Konsolosu.
-2007 yılında şirketinizin lokomotifi olan Planet’i sattınız. Sonra ne oldu?
2007’de görüştüğümüzde internet yatırımlarına başlamıştım. Bu alanı hep önemsedim. Sizin de bildiğiniz gibi yenilikleri takip ediyorum. Şirketimi de bu felsefe üzerine kurdum. Yenilikçiyiz. Amacımız değer yaratmak. Hiçbir şeyi yeniden keşfetmiyoruz ama yaptığımız işte mutlaka bir yenilik var. 2008 sonrasında Napolyon’u kurduk daha sonra da DORinsight oldu… Bu ikisi başlamıştı.
-Ne yapıyorsunuz Napolyon’da?
İzinli pazarlama yapıyoruz Napolyon’da, çok önemli bir iş alanı. Bildiğiniz pazarlama tekniklerini kullanıyoruz , tamamen online.
-Kaç üyeniz var?
Napolyon’da 1 milyon 200 bin üye var.
-Diğeri DORinsight ne üzerine?
Online araştırma şirketi.
-5 yeni girişim dediniz, diğerleri neler oldu?
Ayrıca Arena Faktoring şirketi ve Sothebys devreye girdi. 2011’de de İki Nokta şirketimizi kurduk. 3 yıllık yasak bitince ödeme sistemleri konusunda yeni bir şirketin devreye girmesi için İki Nokta’yı kurduk. Şu anda işin başındayız. Bu sene orada güzel şeyler olacak. Uzmanlık alanımız.
-Hep yeni teknolojilere odaklısınız, ayrıca işi kuruyorsunuz, belli büyüklüğe getirip satıyorsunuz…
Aynen. Teknoloji geliştirme yok bizde. Varolan teknolojileri işe dönüştürme ve değer yaratma amacıyla yola çıkıyoruz. İki Nokta da aynı, Napolyon da, DORinsight da aynı düşünceyle yola çıktı. İki Nokta KOBİ’lere hitap ediyor. Ödeme sistemleri konusunda yenilikler içeriyor.
-KOBİ’ler bunu kullanarak hayatlarında neyi kolaylaştırıyor?
Çok şey yapacağız. Promosyonlar ve reklam faaliyetleri olacak. Yolun başındayız, neler olacağını çok ayrıntılı anlatmam doğru değil, taklit ediliyor.
-Napolyon oturmuş bir sistem…
Evet. Üyelerimize müşterilerin reklamlarını gönderiyoruz. İzinli pazarlama aracı. Tanıtım ve promosyonlar bizim aracılığımızla yapılıyor.
Online araştırma yükselen değer
-Online araştırma ne kadar güvenilir?
Şu anda yükselen değer. Biz başta bunu çok zor anlattık ancak şimdi anlaşıldı. Hızlı sonuç veriyor. Neyi öğrenmek istiyorsanız onu hızla öğreniyorsunuz. Dönem hız dönemi.
-Kendini hızla yenileyen şirketler müşteriniz olmalı…
Doğru farklı sektörlerden var müşterilerimiz. Örneğin bir tekstil firması 15 günde bir koleksiyon çıkarıyor. Dolayısıyla trend yakalamak çok önemli. Neyi öğrenmek istiyorsanız onu hızla öğrenmek çok önemli. Bir ayda anket yapmak dönemi bitti.
-Ne kadar hızlısınız?
Biz bir günde sonuç alabiliyoruz.
-Kaç kişiye ulaşabiliyorsunuz?
Binlerce, on binlerce kişiye ulaşıyoruz… Biz bir anda gönderip ertesi gün sonuçları alıyoruz. Elektronik anlamda aldığımız için hızlı değerlendirme oluyor. Büyük avantaj. Yüz yüze bir anketle kıyaslanamaz. Kesinlikle güvenilir bir yöntem. Hatta insanlar online anketlerde daha rahat ve entresan ama daha dürüst oluyorlar. Online araştırmanın önemi artıyor. Dünyada bir noktaya geldi, Türkiye’de de gelecek. Napolyon, Arena, Sothebys, İkinokta, DORinsight… 5 yılda 5 girişim… Her yıla bir tane oldu.
-Girmeyi planladığınız iş alanları var mı?
Türkiye’de mevcut işlerimizi geliştireceğiz. Yeni alan olarak Türkiye’de yok ama Endonezya’da aynı zamanda fahri konsolosum. Orada yeni yatırımlarımız olacak. Endonezya çok yükseliyor. Farklı bir ekonomi. 240 milyon nüfus, müthiş bir doğal zenginlik var. Bizi de geçtiler. Bizim onları yakalamamız mümkün değil. Onlar da her sene yüzde 7 büyüyecek. Kişi başına gelirleri düşük ama hızla artıyor. Cari açıkları yok. 9 aylık ihracatları 153 milyar dolardı, ithalatları 130 milyar dolar. Dolayısıyla fazlaları var. Borçları çok düşük. Doğal kaynakları var. Doğalgaz, maden, petrol kaynakları ve orman ürünleri var. Genç nüfus da var. O ekonomi büyür. Koşuyorlar onlar da. Dünyanın da dengeleri değişiyor. Birkaç yüzyıllık süreçlere bakınca bu da normal. Şu anda Doğu’ya kayış var. Çin, Hindistan, Kore… Biz de yükselen değeriz.
Sevilmeyen işe girilmemeli
-Siz girişimci bir kimliksiniz. Genç girişimcilere ne öneririsiniz?
Ben yenilikçi ve girişimci bir insanım. 5 yılda 5 şirket kurdum. Ben de girişimcilik ruhu var. Bu ruhunuzda olmalı ve biraz da eğitimle ilgili. ‘Ben girişimci olacağım’ deyip olamıyorsunuz. Ben de hap gibi bir reçete veremiyorum. Cebinizdeki, para, eğitiminiz, bulunduğunuz ortam, fikirleriniz… Bariyerleriniz, farklılık yaratma beceriniz… Paranız varsa, yenilikçi düşünce yapınız varsa, bir işi yenilikçi düşünce yapısıyla yaptığınızda daha fazla para kazanırsınız. Değer yaratırsanız, para kazanırsınız. Değer yaratırsanız istihdam da yaratırsınız. Sürdürülebilir olmak da önemli. Şu işe yatırım yapın da diyemiyorum. Bir şeyi sevmek de önemli. İşi sevmek sarılmak önemli.Devamlı çalışmak lazım. İşi sevince devamlı kafanız işinizi geliştirmeye çalışır. İşin ruhunun olması önemli. Meslek seçmek de bu yüzden önemli. Eğitimlerin bir kısmı bu yüzden boşa gidiyor. İlgi duymadıkları bir konuda eğitim alanlar çok. Mesai bitsin diye çalışılmaz bir işte. Hele hele bir girişimci sevmediği işe girişmemeli. Moda diye işe girişilmez. Kendisinin o işe inanması lazım. İnançla zor olan iş başarılabilinir. İnancınız yoksa normal başaracağınız işi de başaramazsınız.
-Sizin mottonuz değer yaratmak…
Evet. Her kurduğum işi mutlaka çıkabileceğim şekilde kurarım. Yani satamayacağım bir işe girmem. Direkt bana da bağlı olmamalı iş. Ben kurar delege ederim. Günlük operasyonuna girmem. Profesyonel ekip olmalı. Değer yaratmalı ve sürdürülebilir olmalı. Her yaptığım işte başarılı mı oldum, hayır. Bazı işler de başarılı oldum bazı işlerde olamadım. 5 sene önce görüştüğümüzden daha büyük rakamlara ulaştıysam bu başarılı olduğumu gösterir. Bazı yatırımlardan bu süreçte vazgeçtim ama artılar daha fazla oldu. Şu ana kadar iyi durumdayız.
Koleksiyoner değilim, benim gibilere ‘ART LOVER’ diyorlar
-Sanatsever birisiniz. İlk tablonuzu ne zaman aldınız?
İlk tablomu 1986’da aldım. Bedri Baykam’ın iki tablosunu aldım. İsteğim arttı. Maddi yönü önemli bu hobinin. Para harcayabilmeniz gerekiyor. Özellikle yurtdışından bir eser alacaksanız ya da isimlerin eserlerini alacaksanız para harcıyorsunuz.
-Danışmanlarınız var mı bu konuda?
Yok. Ben seçerim. Bu benim yatırımım değil, koleksiyoner de değilim. Art Lover diyorlar bize. Ben kendim seçerim. Danışman tutunca işin şekli değişiyor. Benim için tamamen keyif sanat. Sanat dedikodularının içinde de değilim, canım ne istiyorsa onu alıyorum. Yurtdışından da çok eser aldım. Neyi sevdiysem onu alırım.
-İleride müze açmak gibi bir amacınız var mı?
Müze açmayı da düşünmüyorum. Evim, iş yerim sergi salonum. Her eseri de asamıyorum. Müze açmak başka bir iş. Yönetimi kolay da değil.
-Başka hobiniz?
Ben gezmeyi severim. Hobi gibi gezmek. Son olaraka Bali’deydim. Endonezya’nın bazı adaları hiç turistik değil, şimdi oralara gitmeyi planlıyorum. Bir de Kuzey Kore’ye gitmeyi planlıyorum. Küba’ya gitmiştim oradan çok etkilenmiştim. Hayretler içinde kalmıştım orada, bu yüzden Kuzey Kore’yi de çok görmek isterim.
Büyüme tahminleri totoya döndü!
-2012 nasıl geçecek? Çok farklı tahminler var. Olumsuz senaryolar da var, ‘O kadar kötü olmayacak, Türkiye çok etkilenmeyecek AB’deki durumdan’ diyenler de var. Sizin beklentiniz nedir?
Entresan bir ülke Türkiye. İnanın bu yılki büyüme tahminleri Toto’ya döndü. Herkes bir şey söylüyor. 7 diyen de var 0 diyen de var. Bence Türkiye’nin yüzde 4’ten aşağı büyümesi mümkün değil. Yüzde 4.5 veya 5 büyür Türkiye. Şöyle düşünün, bir araçta frene bastığınızda hemen duramazsınız… Bunun gibi Türkiye de frene tam basmadı. Yüzde yarım ve 2 olmaz bence büyüme rakamları. Türkiye bizim alışık olmadığımız iyi bir ekonomik dönemden geçiyor krize rağmen.
-Cari açık?
En büyük dert ama finanse ediliyor: Finanse edilmese başımız derde girer. Şu anda önlemler de alınıyor. Yatırım çekilecek Türkiye’ye. Cari açık kapanması için de adımlar atılıyor. Ama bu da şunun gibi; 39 derece ateşliyken ilaç alınca hemen düşmez ateşiniz, bunun gibi. 2012 krizi fazla büyütülüyor. Avrupa kriz görmemiş, onlar telaşlılar, yöneticileri de deneyimsiz. Satışlar Avrupa’da yüzde 15 düşünce intihar edenler oluyor, biz ise bunlara alışığız. Abartmayalım. Tabii ki ihracatın büyük kısmı Avrupa ülkelerine ve bu da bıçak gibi kesilmez. Avrupa batmıyor ki…
Türk işadamları dünyanın her yerinde. Afrika’da Rusya’da, Amerika’daÖTürk iş adamları hızla Avrupa dışı ülkelere de açılıyor. Telaş edilecek bir şey yok.
Zeki Paşa Yalısı’nı bir kişinin çıkıp alması mümkün değil
-Sothebys’in Türkiye’de gayrimenkul faaliyetlerini üstlendiniz. Daha çok eşiniz mi ilgileniyor bu işle?
Eşim ilgileniyor ağırlıklı. O da çok zevkli bir iş. Üst seviyeye hitap ediyor. Yüksek değerli yerler var.
-Baltalimanı’nda Zeki Paşa Yalısı var… Şu anda Boğaz’daki en değerli yalı diye biliyorum. Bir süredir de satışta. Var mı alıcı? 115 milyon dolar diye duymuştum…
Çok değerli bir yer… Bir kişinin çıkıp alması çok mümkün görünmüyor. 150 yıllık şahane bir yapı…
-Daha çok yabancılar ilgileniyor olmalı?
Aynen. Ama kriz geldi. Fakat yine de bu durum geçici. Son dönemde Türkiye’de çok şey değişti. Yabancı ortaklıklar arttı, yabancılar Türkiye’de ofis açıyor, büyük yatırımlar geliyor. Yabancıların bakışı çok değişti. İnanın buradan çok şey almak istiyorlar. 2000’lerin öncesi gibi değil Türkiye’de manzara. Türkiye’de zenginlik arttı. Kişi başına gelir arttı. Ekonomik büyüklük katlandı. Bu önemli. Devlet yatırımları hız kazandı. Güvenilirlik arttı. Siyasi istikrar güveni artırdı. Tek başına parti karar alıp uyguluyor, koalisyonlarda partiler anlaşamıyordu, sorunlar başkaydı. Şu anda tek başına iktidarın avantajını yaşıyor Türkiye. Sorunuza dönersem Zeki Paşa Yalısı’nın dünya çapında bilinen bir şirket alır diye düşünüyorum. Harika, prestijli bir binaları olur.
-Yabancı ilgisi devam edecek diye mi düşünüyorsunuz? Yeni düzenlemeler de söz konusu…
Evet. Finans sektörüne ve gayrimenkule çok ilgi var. İran, Ortadoğu ve Türk cumhuriyetlerinden büyük ilgi var. Milyar dolarlar gelecek Türkiye’ye. Yabancılara bir daire satarak vatan satılmaz. Bu kişiler gelecek ve ekonomiye katkıları olacak. Sonuçları iyi olacak. Yabancılar burada daha çok zaman geçirecek. NY ve Londra’ya bakın. Ayrıca biz Türklerin de Londra’da, NY’de, Miami’de evleri yok mu? İstanbul dünyada sayılı şehirlerden biri oldu. Bu ilgiyi de hak ediyor.
Vatan/Elif Ergu