Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin araştırmasına göre düzensiz inşaat furyasıyla karşı karşıyayız…
Kentsel dönüşüm katılımcı bir perspektifle yürütülmediği için konut ve barınma hakkı ihlallerine yol açabiliyor. Çevre koruma konusundaki kazanımlar törpülenirken, büyük ölçekte çevre tahribatı yaratacak projelerin yargı denetiminden muaf tutulması amaçlanıyor.
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (Betam) hazırladığı “Kalkınma politikasının idari ve hukuki araçları çevre dostu değil” başlıklı araştırmada şu değerlendirmeler yapıldı Türkiye’de kalkınma, tüketim üzerine kurulu sınırsız, fütursuz ve köhnemiş bir ekonomik model üzerine inşa ediliyor. Bu, Türkiye’nin doğal, kültürel ve kentsel mirası için felaket demek. Damşsız, düzensiz, denetsiz, insansız ve doğasız bir inşaat furyasıyla karşı karşıyayız.
Terazinin bir kefesinde birbirini besleyen enerji, inşaat ve rant diğer kefesinde doğa, insan, kent ve medeniyet var. Son yıllarda gündeme gelen ve doçfel varlıkların sermayeye dönüştürülmesini hızlandıran projeler çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliği dikkate almıyor.
2012 Mayıs sonunda Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma YasaTasarısı’nm ilk 14 maddesi TBMM Çevre KomİİSyonu’nda onaylandı. 2003’ten beri üzerinde çalışılan taslak 2009’da hazır hale geldi.
Yasa 1958’den bu yana doğa koruma konusunda edinilmiş tüm kazammları bir kalemde siliyor. Korunan alanların sınırlarının değiştirebilmesi veya tümüyle kaldırılmasının önünü açıyor.
Doğal ve kültürel sit alanları, muğlak tanımlanmış “korumakullanma dengesi” ve “üstün kamu yaran” kavramları yoluyla, korumadan ziyade madencilik, enerji, sanayi, tarım, turizm sektörjerinin kullanımına açılıyor. Sit alanı tayin edecek kurullar bağımsız değil, atamaları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılıyor.
Türkiye’deki 1234 doğal sit alanında doğaya zarar veren müdahaleler, koruma kurulları ve mahkemelerce engellenebiliyordu. Eğer tasan tamamen yasalaşırsa bağımsız koruma kurullarının doğal sitlerle ilgili herhangi bir yetkisi kalmayacak. Bu yasayla 3500’den fazla yerel bitki türüyle Türkiye, verimli topraklarını kaybedebilir.
Nisan 2011’de Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği’nde yapılan değişikle 2015’e kadar yatırımına başlanacak olan ve daha proje aşamasında olan projelerde ÇED şartı artık aranmıyor.
Amasra Termik Santrali, 3. Köprü, llısu Barajı ve Gebze- Orhangazi- Izmir Otoyolu bu kapsamda. Yapılan değişiklikle Artvin, Rize, Tunceli, Mersin, Küre Dağları, Kaz Dağları gibi biyolojik çeşitlilik hâzineleri yatırıma açılabilir hale gelecek.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Yasa, merkezi ve mahalli idareye deprem riski bahanesiyle gayrimenkul parkı üzerinde görülmemiş ve tamamen denetim dışı bir alan açıyor. 4 Sırada bekleyen Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Taslağı, Kentsel Dönüşüm Yasası ile başlayacak yıkım ve inşaat faaliyetinin iznini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın vereceği özel kuruluşlara devrediyor ve mühendis-mimar odalarını devreden çıkarıyor.
Son dönemde özellikle İstanbul’da Sulukule’de, Ayazma da, Tarlabaşı’ndaki kentsel dönüşüm örnekleri sosyal, ekonomik ve kültürel hak ihlallerine yol açmış, yurttaşların konut ve barınma haklarını tehlikeye atmış, katılımcı bir perspektifle yürütülmekten ziyade inşaat sektörünün çıkarları doğrultusunda uygulanmıştı.
2B Yasası ile 2003’ten bu yana orman talanı sonucunda orman vasfını kaybeimiş Hazine arazilerinin satışından gelir yaratılması hedefleniyor.
İnşaat furyasının hukuken denetlenemez olması AKP hükümetinin temel tutumu. Bu çerçevede Temmuz 2012’de yasalaşan 3. yargı paketinde çevre davalarında yargı kararlarını by-pass edecek maddeler var. Dava açılsa bile idarenin savunması gelmeden mahkeme yürütmeyi durdurma kararı veremeyecek.
Cumhuriyet