1856 yılında hizmete açıldığı günden bu yana, Boğaz kıyısındaki ayrıcalıklı konumuyla dünyanın en görkemli saraylarından biri olan Dolmabahçe, eşi benzeri olmayan kristal avizeleriyle de ziyaretçileri büyülüyor
Saraydaki paha biçilmez değerdeki 224 avize ve 500 şamdanın bakımları periyodik olarak “avize atölyesindeki” 10 görevli tarafından titizlikle yapılıyor. 24 yıldır Dolmabahçe Sarayı’nda aydınlatma araçları sorumlusu olarak görev yapan Vildan Karahüseyin, sarayın “kristal mücevherlerini” anlattı.
Dolmabahçe’nin ihtişamını gözler önüne seren en özel objelerden biri hiç kuşkusuz sarayın ışık kaynakları olan avizeler… Saray, koleksiyonunda 1800’lerde dünyanın en önemli avize üreticileri arasında gösterilen İngiliz Osler, Fransız Baccarat ve İtalyan Murano markalarının en nadide eserlerini barındırıyor. Sarayda aydınlatma konusuna büyük önem verildiğine değinen Vildan Karahüseyin, eskiden her bir aydınlatma objesinin ayrı bir görevlisi olduğuna dikkat çekiyor: “O dönemde sarayda şamdancılar, fenerciler, kandilciler ve gazcılar vardı. Bahçedeki fenerler de dahil, tüm objeleri yakmak onların sorumluluğundaydı. Sarayda mum da, havagazı da, elektrik de kullanıldı. Ama havagazıyla çalışan devasa bir avizeyi uzun kibritlerle yakmak çok vakit alıyordu.” Karahüseyin, 20 senedir görevde olduğu halde bugüne kadar hiçbir avizenin tek bir parçasının bile kırılmadığını söylüyor. Sadece 1999 depreminde Muayede Salonu’ndaki avizenin küçük bir parçasının kırılması istisna… Yine de bir kaza ihtimaline karşın, avizelerin yedek parçaları da mevcut. Avizelerin tozlarının bile alınması komplike bir iş. Bu süreçte 1 ay boyunca bakımı yapılacak avizenin yanında iskele kuruluyor. Muayede Salonu’ndaki büyük avize ise sadece 2 yılda bir temizleniyor. Bu işlem 2 ay sürüyor.
Avizenin sarnıçları cam gibi gözüküyor
Dolmabahçe’nin Medhal Salonu, sarayın giriş salonu olduğu için diplomatik önem taşıyan bir salon… Bu salonda yer alan İngiliz Osler marka kristal avize, elektriğin enerji kaynağı olarak kullanılmaya başlamasından önceki yıllarda yapılmış, sarayın orta büyüklükteki avizelerinden biri… Yakıt olarak gaz kullanıldığı için “gaz avizesi” grubuna giriyor. Daha sonraki dönemde saraya elektrik döşendikten sonra, elektrik ampulleriyle aydınlatılır hale gelmiş. Avize, üç kademede daralarak yükselen kollar üzerinde toplam 60 adet ‘grave ’ tekniğiyle desenlenmiş fanus içerisindeki 60 ampulle aydınlatma görevini yapıyor. Saray görevlileri İngiltere’de Crystal Palace’da düzenlenen “The Great Exhibition”da prototipini görerek bu avizeyi sipariş vermiş. Kristal parçaların içinden geçen veya açıkta duran, dolayısıyla görünen bütün kısımlar gümüş kaplama… Böylece, avizedeki kristallerin ışıltısı gümüşün parıltısıyla kuvvetlendiriliyor. Karahüseyin, “Bu avizenin sarnıçları uzaktan bakınca cam gibi gözüküyor ama tamamı kristaldir” diyor.
Tırabzanlardan tavana her şey kristal
Yabancı devlet adamlarının en çok etkilendikleri mekân Kristal Merdivenli Salon. Çünkü merdivenlerin tırabzanları kristalden, basamakları ise kıymetli ahşap malzemeden yapılmış. Yukarıdan bakıldığında “at nalını” andıran bir salon. Ancak bütün olarak hilâle benziyor. Sanki karşılıklı ay ve hilâl var, yıldız da temsilen avize olarak sarkıtılmış gibi… Padişahla görüşmeye gelen elçiler bu salondaki “Saltanat Merdivenleri”nden tırmanarak Süfera Salonu’na (Elçiler Salonu) çıkıyor. Bu derece önemli bir salonda, hiç şüphesiz kristal malzemelerle bütünlük oluşturan İngiliz malı bir kristal avize bulunuyor. Mekânın tavanını oluşturan cam kubbe, kırmızı renkli yüzeyleriyle sütunlu holde ışığın süzmesini sağladığı gibi, bu görkemli mekâna etkileyici bir ışıklandırma sağlıyor. Cam kubbede asılı duran büyük boyutlu kristal avize, alt ve üstteki kollarında yer alan 144 aydınlatma mumuyla sarayın dikkat çekici avizelerinden biri…
Yaprak kesmeli kristal estetik hava veriyor
Sarayın en önemli protokol salonlarından biri olan Süfera Salonu’na (Elçiler Salonu) gidilirken, güzergâh boyunca tüm kristaller güç, otorite ve yüksek sanat anlayışının bir göstergesi olarak göze çarpıyor. Salon, yabancı devletler nezdinde Osmanlı’nın ihtişamını ve gücünü vurguladığından, salonu aydınlatan avizeye de büyük önem verilmiş. 80 mumluklu olmasına karşın, Osler marka bu avize çok katlı ve hacimli kütlesiyle yansıttığı ışıkla, sarayın en görkemli ikinci avizesi olarak hayranlık uyandırıyor. Avizedeki kaliteli kesme desenli kristal top, şık bir estetik anlayışın ürünü. Yaprak görünümünde kesmeli kristal modüllerin oluşturduğu ve ağız kısmı dışa büklümlendirilen büyük tabak ve dekoratif kollarıyla Medhal Salon’daki avize ile benzerlik gösteriyor.
Türkiye’nin 4.5 tonluk en büyük avizesi bu salonda
Dolmabahçe’de bayramlaşma törenlerinin yapıldığı 2000 metreyi aşan 56 sütunlu Muayede Salonu, aynı zamanda dünya sarayları içerisindeki en büyük balo salonu. İmparator ve kralların ağırlandığı, ziyafetlerin tertiplendiği, Topkapı’dan 250 kiloluk altın tahtın getirtilerek devlet törenlerinin yapıldığı bu salonda Türkiye’nin en büyük avizesi bulunuyor. 4.5 tonluk, 464 aydınlatma mumlu devasa bir İngiliz kristal avize… 1853 yılında Londra’da Frederick Rixon tarafından tasarlanmış. Karahüseyin, bu avizenin uzun yıllar hep “Kraliçe Viktorya’nın hediyesi” sanıldığını ancak yaptıkları çalışmayla bunun doğru olmadığını ortaya çıkarttıklarını vurguluyor: “Başbakanlık arşivinde bu avizenin belgesi bulundu. O belgede avizenin İngiltere’ye sipariş olarak yaptırıldığı ve 1853 yılında yerine takıldığı ortaya çıktı. Bu avize, 67 sandık içinde gemilerle İstanbul’a geldi. 464 havagazı lambalı olarak imal edildi. Devlete de 850 bin kuruşa mal oldu.”
Vatan/Tuğrul Tunalıgil