TBMM bahçesine mimar Holzmeister’in heykelinin dikilmesine karar verildiği ve yer olarak da bahçedeki havuzun yanının uygun görüldüğü yazıldı. Meclis’in gösterdiği gecikmiş bir saygı duruşunun yanı sıra kendi binasını da tasarlayan mimarına bir vefa gösterisi
Kuşkusuz Meclis’in gösterdiği gecikmiş bir saygı duruşunun yanı sıra kendi binasını da tasarlayan mimarına bir vefa gösterisiydi. Ama iyi de Holzmeister kimdi? Ve bizim tarihimiz için neden bu kadar önemliydi?
Gelin o halde dünyaca ünlü mimar Holzmeister’in hayatına bir uzanalım. Asıl adı Clemens Holzmeister’di. 1886 yılında Avusturya’nın Fulmpes Köyü’nde dünyaya geldi. Babası Johann Holzmeister kahve ticaretiyle uğraşıyordu. Ailenin bir önceki kuşağı Avusturya’daki kötü ekonomik koşullardan dolayı Brezilya’ya yerleşmişti. Kahve işi Brezilya’dan onlara kalan bir işkoluydu.
Viyana Teknik Lisesi’nin ardından Viyana Teknik Üniversitesi Mimari Bölümü’ne kaydoldu. Ortaçağ mimarisi bölümünde asistan olarak çalıştı. Bu arada ilk evliliğini de aynı yıllarda yaptı. Judith Bradolli ile evlendi.
Anlatmadan geçmeyelim. Holzmeister ilk defa Viyana Teknik Üniversitesi’nde Katolik Öğrenci Kulübü’ne üye oldu. Norica adlı bu kulübün üyeliği ileride çok işine yaradı. Çok sayıda Katolik kilisesinin projesini almasını sağladı. Tüm yaşamı yarışmalar ve kazanılan derecelerle geçen Holzmeister’in ilk kazandığı yarışma Berlin Belediyesi’nin açtığı bir proje yarışmasıydı. Bu bir krematoryum projesiydi. 1924 yılında biten bu proje Almanya’da büyük yankı uyandırdı ve Holzmeister’i ülke çapında tanınan bir mimar haline getirdi.
TÜRKİYE İLE TANIŞIYOR
Peki Hozlmeister Türkiye ile nasıl tanıştı?
Clemens Holzmeister’in giderek artan popülaritesi Atatürk’ün de kulağına gitmişti. Atatürk yeni başkentin mimarisinde yepyeni bir tarzın denenmesini istiyordu. Milli Savunma Bakanlığı binasının inşaatı için Holzmeister Türkiye’ye davet edildi. Birkaç haftalık görüşmenin ardından 1927 yılında proje çalışmalarına başladı. Üç yılda tamamladığı Türkiye’deki ilk eseri olan (1930) Milli Savunma Bakanlığı inşaatını yine aynı yıl Genelkurmay Binası izledi. 1932’de Çankaya Pembe Köşk en çok uğraştığı projelerden biri oldu. Holzmeister 1934’te ise tam bir fabrika gibi çalıştı. Milli Eğitim Bakanlığı, Merkez Bankası, İçişleri Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı, Yargıtay ve Emlak Kredi Bankası imzasını attığı işler oldu. 1935’te ise Ankara Harp Okulu projesini gerçekleştirdi.
TÜRK MİMARLARIN TEPKİSİ
Holzmeister’in yardımcısı inşaat mühendisi Waldapfel ile beraber giriştiği başkenti kurma projesi yerli mimarların da tepkisini çekti. Holzmeister’e tanınan bu ayrıcalığa karşı seslerini yükseltmeye başladılar.
Özellikle yeni yapılması düşünülen Meclis binasının tasarımının da Holzmeister’e verilecek olması Türk mimarların sabrını taşırmıştı.
2. bina olarak bilinen Ulus’taki Meclis binasının mimarı Vedat Tek’in yeni projeye davet edilmemesinin sebebi acaba Atatürk’le arasının açık olması mıydı?
Sanmıyorum.
ATATÜRK’TEN ÇOK ETKİLENDİ
Atatürk başkente yepyeni ve modern bir mimari dizayn vermek istiyordu. Sadece Holzmeister değil, Ernst Egli’den Martin Elsaesser’e, Bruno Taut’tan Paul Bonatz’a kadar çoğunluğu Alman ve Avusturyalı mimarlar bu yeni Türk mimarisinin müellifleri oldular. Ankara’da bambaşka bir devlet mimarisi yükseliyordu.
Holzmeister sık sık görüşmeye başladığı Atatürk’ten de çok etkilenmişti: ‘Benim için en anlamlı en gurur verici görevim, Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün yapımı oldu. Adenauer, Kral Faysal ya da Papa, bütün devlet adamlarıyla karşılaştım. Her biri mükemmel birer insandı, ama Atatürk öyle etkileyiciydi ki… Sadece fiziği ve duruşu ile etkileyiciydi… Çok az konuşurdu, çok az jest yapardı… Atatürk’ü resmi toplantılarda hatırlıyorum, misafirlerini kabulündeki asaleti, vakarı, deyim yerinde ise o bir prens gibi idi. Üzerinde hiçbir madalya liyakat nişanı olmadan gri elbisesi içinde sade bir insan olarak… İşte buydu hepimizi etkileyen, Avusturya’dan geldiğimizde bir tantana ile karşılaşacağımızı zannetmiştik. Hayır karşımızda büyük bir kişilik vardı.’ (Nazmi Kal’la söyleşi. Salzburg 1980)
Holzmeister Türkiye ile Avusturya arasında mekik dokumaya 1938 yılında son vermek zorunda kaldı. Çünkü Hitler rejimine karşı görüşleri biliniyordu. Ülkeyi terk etmesi istendiğinde ona kucağını açmış bekleyen bir ülke vardı. Türkiye!
1938’de İstanbul’a yerleşti. Tarabya’da bir otelin bir katını kapattı. Yeni Meclis binasının projesini burada tasarladı. Atatürk yarışmaya katılan üç eser arasından onun projesini seçti. Yeni Meclis binası da artık Holzmeister imzasını taşıyacaktı. (Atatürk’ün ölümünden sonra açılan Anıtkabir proje yarışmasında da Holzmesiter yer alacaktı. Ama tepkiler üzerine yarışmaya Türk mimarlar da davet edildi. Ve biraz da bu baskının sonucu olsa gerek Emin Onat ve Orhan Arda’nın projesi birincilik kazandı. Anıtkabir mimarisindeki ilginçlikleri de bir başka yazıya bırakalım. Özellikle aslanlı yolun ne demek olduğunu…)
Holzmeister 1947 yılına kadar İstanbul’da sonrasında ise Ankara’da bulundu. 1954 yılında ise Viyana’ya geri döndü. İrili ufaklı yüzlerce projeye imza atan Holzmeister 13 büyük devlet kurumunun da yapımını üstlendi.
Clemens Holzmeister, dünyada çok az sayıda mimara verilecek bir ayrıcalığı üstlendi. Neredeyse bir başkentin bütün yönetim binaları onun eseri oldu. Bugün Ankara’da Kızılay’dan Çankaya’ya kadar gördüğünüz eski ve esaslı hangi devlet binası varsa onun eseridir. Güven Park’tan Yargıtay’a, Milli Savunma Bakanlığı’ndan Çankaya Köşkü’ne kadar Holzmeister imzasını görürsünüz.
twitter.com/gurkanhacir
ÇAĞ DÖNÜMÜNDE BİR MİMAR
ODTÜ Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aydan Balamir ‘Çağın dönümünde bir mimar / Clemens Holzmeister’ isimli kitabında Holzmeister’in portfolyosunu, iş hacmi ve çeşitliliğiyle etkileyici, modernizmle gerilimli ilişkisi bakımından tartışmalı olarak değerlendiriyor. Modern mimariye fazla yakın olmadığının altını çiziyor. Ayrıca Holzmesiter ile Hitler’in baş mimarı Albert Speer’in benzer mimari çizgileri olduğu nu vurgunıyor.
Hitler karşıtı Mason ve Katolik’ti
Evet Holzmeister’in hikayesi böyle…Amma bir de zehirli sorularımız var tabiİ… Biliyorum, ‘Yoksa Holzmeister Yahudi miydi?’ sorusunun yanıtını bekliyorsunuz. Doğrusunu söylemek gerekirse ben de bu ünlü mimarın Yahudi olduğunu düşünüyordum. Çünkü birkaç yerde Yahudi mimar diye söz ediliyordu. Ayrıca Hitler rejiminden kaçması da bir başka dayanaktı. Ama açık söylemek gerekirse bütün kaynakları didikledim ancak Yahudi olduğuna ilişkin gerçekçi bir işarete rastlayamadım. Ayrıca 1983 yılında hayatını kaybeden Holzmeister, Salzburg’da bir Katolik mezarlığında yatıyor. Gazeteci Mustafa Yılmaz’ın iddiası ise bambaşka bir yere dikkat çekiyor. (Dul Kadının Oğulları) Meclis’e gizli masonik semboller yerleştirilmiş olabilir mi sorusunu soruyor? Dan Brown’un ‘Da Vinci Şifresi’ndeki ‘kutsal kase’, ‘kadeh’ ve ‘beş kenarlı üçgen’ figürler, (fotoğrafları incelediğinizde) binanın tam ortasında yer alıyor. Holzmeister bunları gerçekten bir sembolü gizleyerek mi yaptı, yoksa tesadüfen mi oraya kondu, çözmek zor. Ama şunu net olarak belirtelim. Hozlmesiter bir Masondu ve batıni konulara bir hayli meraklıydı. 8 din için düşsel bir proje olarak sunduğu Kosmogral bir dünya mabediydi. Şekline bakınca tam da kutsal kaseyi andırıyordu. Ayrıca Yahudilerin 8 kollu şamdanının da izleri vardır.
Öyle veya böyle… Cumhuriyetin mimarı Hozlmeister’e gecikmiş bir saygı selamı sunulacak. Heykeli Meclis’in bahçesine dikilecek. Türkiye eski bir emektarına sanatçısına vefasını gösterecek. Holzmeister yaşasaydı yapılacak bu heykeli ve heykelin konacağı yeri beğenir miydi bilmiyorum. Ama elleriyle ruh vermeye çalıştığı Ankara’nın son halini görseydi ağlayacağından adım gibi eminim.
Akşam/Gürkan Hacır