Bu yazımda sizlere, çeliğin yapıda taşıyıcı Sistem olarak kullanılmasını, 150 senelik bir zaman dilimi içerisinden seçmiş olduğum örneklerle anlatarak, mimari eserlere katkısını anlatmaya çalışacağım.
Önce, çeliğin yapıda taşıyıcı olarak kullanılmasının tarihine kısaca bakalım.
Çelik karkas ilk bina, İngiltere – Shrewsbury’de 1876 da inşa edilen Diserington Flax Mill (Değirmeni) dir.
Demir ile ilgili bu tecrübelerin ortaya çıkmasında en önemli etken, İngiliz pamuk değirmenlerinin yangından ciddi şekilde hasar görmeleri olmuştur. Metal binaların yangına karşı dayanıklılığı kanıtlandıktan sonra, dövme ve dökme demirden imal edilen yapısal bileşenler yavaş yavaş geçerli hale gelmeye başlamıştır.
Prefabrike metal binaların ortaya çıkışı da ayni zamana rastlar. 19 yy ortalarında, Peter Naylor adında, New York’lu bir metal çatı müteahhidi, Kaliforniyalı altın avcılarının konut ihtiyacını karşılamak üzere taşınabilir çelik evler pazarlamış ve böylece yüzlerce strüktür satmıştır. (1)
Çeliğin mimari esere katkıları ve tercih edilmesi temelde üçe ayrılır.
A – Mimaride çeliğin tercih edilme nedenleri
1. Şeffaflık
2. Hafiflik
3. Serbest formların oluşturulabilmesi
4. Büyük açıklıklar geçinebilmesi
5. Mekanda tasarruf
6. Esneklik
B – Taşıyıcı sistem açısından tercih edilmesi
1. Depreme karşı daha iyi performans
2. Fabrika ortamında imal edildiği için imalat kalitesinin yüksekliği ve kontrol edilebilir olması.
C- Uygulama ve inşaat açısından tercih edilmesi
1. İnşaat süresinin kısalması
2. Yapı ağırlığı az olduğundan ve kolon sayısının azlığı nedeniyle
3. Temel maliyetinin düşmesi
4. Sökülüp takılabilir olması
5. Değişikliğe kolayca adapte olması
6. Mekanik ve elektrik tesisatların dağılımında kolaylık ve esneklik olarak tanımlanabilir.
1.A Newman Metal Building systems. 1997 CRYSTAL PALACE – Uluslararası Endüstri Fuarı Binası (2) Joseph Paxton – Londra Hyde Park 1851
Crystal Palace cam ve çelikten oluşan kaybolmuş bir şaheserdir. 4 Temmuz 1850 de Hyde Parc’ta yapilmasi 119 a karşı 120 oy ile kabul edilen eserin ilginç ve hazin bir öyküsü vardır. Bu yapıyı elde etmek için 8 Nisan 1850 de açılan yarışmaya 233 proje gönderildi, ancak hiç biri seçilmedi. 11 Haziran 1850 de Joseph Paxton’un 3 günde hazırladığı eskiz, yapım komitesi tarafından beğenilerek kabul edildi.
70.000 m² inşaat 4 ay gibi kısa bir zamanda bitirildi. 1 Mayıs 1851 de açılışı yapılan sergi 11 Ekim 1851 de kapandı. 1852 yılında Sydennham’a taşınan yapı 1936 yılında yandı.
Bu yapıda herşey bastan aşağı endüstriyel olarak üretilmiş ve standartlaşmaya gidilmiştir.90.000 m² cam, 3800 ton dökme demir, 700 ton işlenmiş demir kullanılmıştır.
Şeffaflık – hafiflik ve kısa süre’de inşa edilmesi önemli özellikleridir.
2. Phaidon Press Limited “Lost Masterpieces” 1999
EYÜP SULTAN FESHANE BINASI – İşlevsel Dönüşüm Projesi (3)
Mimari Mehmet Ekiz – Eyüp
Çuha ve Fes temini için 1835 yılında kurulan fabrika, çıkan bir yangın neticesinde yandıktan sonra 1868’de yeniden inşa edilmiştir. Tüm kolon ve kirişleri çelik prefabrik olan bu yapı ülkemizdeki ilk örnektir. Kolonlar Belçika’da döküm olarak imal edilerek getirilmiştir. Zamanla fonksiyonunu yitiren 8000 m² lik bu yapı 1992 de restore edilerek çağdaş el sanatları müzesine dönüşmüş ancak 1998 de yeniden restore edilmesi gerekmiştir.
İçerisinde El sanatları Çarsısı, kahveli çarsı, restoran ve çok amaçlı bir salon bulunmaktadır. fonksiyon değişikliklerine kolayca adapte olabilmesi önemli özelliğidir.
PALAIS DES MACHINES – (Paris Evrensel Sergisi) Makine Sarayı (2)
Mimar Ferdinand Dutert – Paris 1889
Proje 1887 de ihale edilmiş, 1889’da Fransız ihtilalinin yüzüncü yılında açılışı yapılmıştır. Sergi 6 ay açık kalmış 28 milyon insan gezmiştir. Bu yapı da Crystal Palace’in uğradığı akibete uğramış, maalesef 1909 da yanmıştır.
3. Tasarım Sayı 103
Ana hol 110 x 420 mt. boyutlarındadır. Böylece 46.200 m² kolonsuz bir mekan elde edilmiştir. Bu ana holün en yüksek noktası 43.50 mt. dir. Ayrıca iki yanında 17,5 mt. lik yan galeriler bulunmaktadır. Toplam alanı 80.400 m² olan bu harika binada çelik yapı mühendisliğinin mimariye ve fonksiyona kattığı yüksek değer açıkça görülmektedir.
sE NEW LOUVRE – Yeni Louvre Piramidi
Mimar I. M. Pei – Paris, 1981-1993
1981 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand, mimar Pei’yi Paris’e çağırarak Louvre müzesini geliştirme projesini yapması için teklifte bulunmuştur. Teklifi kabul eden Pei hazırladığı projede orta avluyu tümüyle içine alan bir bodrum yaparak müzenin muhtelif bölümlerine kolayca ulaşılabilen bir mekan tasarlamıştır.
Piramit bu mekana girişi sağlayan ve ayni zamanda ışık almasını temin eden 38 x 38 mt. taban alanı olan bir yapıdır. Çelik taşıyıcı sistem çok hafif olup gökle bütünleşmektedir. Piramit formu stabil olduğu için seçilmiştir.
Piramidin altındaki mekanda danışma, kütüphane, çarsı, dinlenme, 400 kişilik konferans salonu gibi fonksiyonlar vardır. Hafif, şeffaf, tarihi çevreye uyumlu, doga ile bütünleşmiş bir yapıdır.
EISLAUFHALLE IM OLYMPIAPARK MUNCHEN – Kapalı Buz Pateni Pisti
Mimar Kurt Ackermann – 1983
taşıyıcı sistem mühendisi Prof. Jörg Schlaich
Projenin Münih Olimpiyat kompleksindeki diğer binalarla uyum sağlaması gerektiği için, taşıyıcı strüktür olarak asma germe kablolu bir sistem seçilmiştir.
104 mt. açıklığındaki kemer, 88 x 67 mt. oval salonun ana taşıyıcısı olup 4200 m² lik bir alanı kapatmaktadır. Kablolar kemer ve çevre kablosu arasında gerilmiş olup yükler yer yer zemine aktarılmaktadır.
Bu projede gayet hafif adeta tül gibi bir konstrüksiyon ve yari şeffaf bir mekan yaratılmıştır.
PHILARMONIE KÖLN – Köln Filarmoni Binası
Mimar Peter Busmann & Godfrid Haberer
Bu konser salonu, Wallraf-Richartz ve Ludvig müzelerini içine alan büyük bir projenin ana bölümlerinden biridir. Resimde görülen çatının üstünde bir park bulunmaktadır.
Çelik strüktür sadece çatıyı taşımak için değil, iyi bir akustiğin elde edilmesi için de kullanılmış, çarpıcı bir iç görünüş elde edilmiş ve ışıklandırma ile entegre olmuştur. Taşıyıcı konstrüksiyon 10 adet çift düzlemsel kirişten oluşmaktadır.
Mimar çelik kirişleri dekoratif olarak da kullanmış ve iç mimariye büyük bir artı değer kazandırmıştır.
HAMBURG MUSEUM COURTYARD – Hamburg Müzesi Avlusu
Mimar Von Gerkan – Marg & Partner Hamburg,Almanya – 1989
1914 – 1923 tarihleri arasında inşa edilen bu tarihi yapının L seklindeki avlusu 1989 yılında hafif ve transparan bir örtü ile kaplanmıştır.
Mühendisliği Prof. Jörg Schlaich tarafından yapılan bu olağanüstü zarif konstrüksiyon tarihi yapının mimarisine katkıda bulunmaktadır.
Çelik strüktür ; hafifliğin, minimalizmin ve şeffaflığın mükemmel bir sunumu olarak karsımıza çıkmaktadır.
BRUSSIMO HOUSE – Brussimo Ofis Binası
Mimar Sammyn & Associates – Brüksel 1993
Avrupa Serbest Ticaret Birliği tarafından kullanılan bu yapı çelik taşıyıcı sistem üzerine cam giydirme cepheleri ile hafif ve şeffaf bir görüntü vermekte ve çevredeki ağır tas kaplama binalarla kontrast yapmaktadır.
Çelik taşıyıcı sistem, açık ve kapalı ofis mekanlarının oluşmasına imkan vermekte ve ayrıca elektrik ve mekanik servislerin her türlü bölünmeye adapte olabilmesini sağlamaktadır. çağdaş teknolojinin uygulandığı zarif ve fonksiyonel bir yapıdır.
NEUE MESSE LEIPZIG – Fuar ve Kongre Merkezi
Mimar Von Gerkan – Marg und partner – Leipzig 1993 –1996
İki etaplı bir yarışma sonucu elde edilmiş bir projedir. Proje, Sergi alanlarını, Kongre Merkezini ve idari binaları kapsamaktadır. 5 adet Sergi Holü arasındaki Cam Hol adeta bir dinlenme ve eğlence mekanı olarak tasarlanmıştır.
Leipzig Crystal Palace olarak da anılmakta olan orta mekanın çatısı tonoz formundadır. Bu projede cam ve çeliğin muhteşem bir cazibesi, hafiflik, saydamlık ve fleksibilite söz konusudur.
REICHSTAG – Parlamento Binası (4)
Mimar Sir Norman Foster – Berlin 1999
Tarihi Reichstag binası 1894 yılında Wilhelm II zamanında yapılmış,1933 de demokrasinin aşağılık bir sembolü olduğu için Naziler tarafından harap edilmiştir. Berlin Duvarının yıkılmasından sonra restore edilmesi kararlaştırılmış, 1992 de Norman Foster ve 14 diğer firma yarışmaya çağrılmıştır. Yarışmanın 2. etabında, Norman Foster kendi projesinin, demokrasiyi yeni bir görüşle yorumladığını söyleyerek jüriyi ikna etmiştir.
Tarihi yapı üzerindeki cam kubbe, gerçekten şeffaf ve aydınlık olmasından ötürü demokrasiyi ifade etmektedir.
Cam kubbe içini gösteren resimde ziyaretçiler rampalarla yukarı çıkarak Berlin’i seyredebilmekte ve ayni zamanda kubbenin ortasındaki camla örtülü boşluktan parlamentoyu görmektedirler.
4. L’Arca sayı 142
Cam kubbe mühendislik açısından yenilikler getirmektedir. Isı toplama sistemi toprak altındaki su tanklarında depo edildikten sonra kisin kullanılmaktadır. Ortadaki koni üstündeki aynalar vasıtası ile doğal ışığı yansıtmaktadır. Kubbeye paralel duran panjur, günesin durumuna göre dönerek güneşi kırma işlevini yerine getirmektedir.
Çelik ve camdan oluşan kubbe, modern yorumu ile tarihi yapıyla uyum sağladığı gibi, onun mimari etkisine muhteşem bir artı değer kazandırmıştır.
GLASS HOUSE – Cam Ev
Mimar Philip Johnson – Connecticut ABD – 1949
Tek mekan fikrinin islendiği bu küçük ve modern ev etkileyici bir mimariye sahip olup zamanının klasik bir yapısıdır. çelik ve camin yarattığı transparan özelliği ile doga ile bütünleşmektedir.
TATİLYA
Mimar Oktay Nayman – İstanbul, Türkiye – 1996
1997 yılı Avrupa Çelik Birliği ödülünü alan bu projede çatı tonoz formunda etkileyici bir çelik strüktür olarak tasarlanmıştır. Ana teması eğlence ve doga olan bu projede, adeta insan eliyle yapılmış bir gök yaratılmıştır.
Ana taşıyıcıları oluşturan diyagonal kirişler, yapıda geometrik, üniform bir rijitlik sağlamıştır.
Çelik konstrüksiyon, montaj kolaylığı açısından ayni yükseklikte standart parçalardan yapılmıştır. şeffaf, hafif, zarif ve ekonomik bir strüktür elde edilmiştir.
ANTALYA CAM PIRAMIT
Mimar Yasar Marulyali – Levent Aksüt
Antalya, Türkiye – 1997
Çatı örtüsü ve duvar kaplaması tamamen cam olan piramit seklindeki bu yapı gerektiğinde kongre, konser ve sergi olarak kullanılabilmektedir.
Piramidal biçim, geri planda uzanan Beydağları ile ahenkli bir uyum içerisindedir. yapının transparan ve hafif olması, çevreye saygısı, fleksibl bir mekana sahip olması tasarımda esas alınan kriterlerdir.
60 x 60 mt. boyutunda, içinde kolon bulunmayan mekan, Uskon uzay sistem elemanları ile yapılmıştır.
Halen şehrin görülmeye değer bir odak noktası olma vasfını sürdürmekte olan Cam Piramit, 1999 yılında Avrupa Çelik Birliği Ödülünü almıştır.
DOGAN PRINT CENTER – ANKARA MATBAA BİNASI
Mimar Tabanlıoğlu Mimarlık – Ankara, Türkiye – 1996
Bu yapı, Avrupa Çelik Birliği Mimari Komitesi tarafından basılmak üzere seçilmiştir. 12 000 adet olarak baskısı henüz bitmiş olup tüm üye ülkelerde dağıtılacaktır.
Kolonlar ve kirişler, tüm taşıyıcı sistem çelik, dış duvarlar metal kaplamadır. Rasyonel bir anlayışla projelendirilmiş, çevreye uyan çarpıcı bir mimari elde edilmiştir.
Cam ve çelik konstrüksiyonla projelendirilen transparan silindirik giriş kulesi, çelik merdiven ile panoramik asansörü ihtiva etmekte ve bina siluetinde dominant bir öğe olarak yer almaktadır.
YABANİ KUŞLAR İÇİN KUŞ KAFESİ
Mimar İlkay Intas Bursa, Hayvanat Bahçesi – 1998
Yumurta formunda tasarlanan bu hafif yapının tabanı 70 mt. X 40 mt. yüksekliği ise 20 mt. dir. Tek cidarlı Uzay Sistem elemanları ile USKON A.S. tarafından yapılmıştır.
Üstü naylon bir ağ ile örtülen bu mekanda yabani kuşlar barınacaktır. Hafif ve zarif bir strüktür olup sanki doğada kaybolmaktadır.
ÇOK KATLI TAM OTOMATIK OTOPARK BINASI
Mimar Yasar Marulyali – Levent Aksüt İstanbul
19 katli tamamen çelik strüktür olan bu yapının inşaatı devam etmektedir. Su anda ülkenin çok katli ilk çelik binası konumundadır. Tüm taşıyıcı elemanlar fabrikada üretilecek ve şantiyede bulonlarla montajı yapılacaktır.
612 araba alabilen bu yapıya insan girmemekte, araçlar otomatik olarak asansörlerle yerlerine konmaktadır. Bekleme süresi 1 dakikadır.
Cephelerdeki cam ve metal kaplama elemanları modüler hale getirilmiş olup, atölyede hazırlanacak, şantiyede yerlerine monte edilecektir.
Rasyonel, hafif ve çevreye saygılı bir yapı olarak tasarlanmıştır.
GUGGENHEIM MUSEUM – Guggenheim Müzesi (5)
Mimar Frank Gehry Bilbao, İspanya – 1996
Bilbao şehrine prestij kazandıran bu muhteşem heykelsi yapı, uluslararası mimarlık camiasından büyük takdir kazanmıştır. şehrin eski bir endüstri bölgesinde ve merkezi kısımlarına da çok yakın bir alanda inşa edilmiştir.
Serbest formların, yer yer parlayan şekillerin meydana getirdiği bu müze, çağdaş sanat eserlerinin sergilendiği, şehre kimlik veren ve kültürünün yeniden hayata geçmesini sağlayan bir yapı konumundadır.
5. ECCS yayınları sayı 5
Orta kısımda 50 mt, yüksekliğe ulasan camlı bir atrium vardır. Tüm cephe parlak titanyum ile kaplıdır. Sergi mekanları kolonlardan arındırılmış olarak tasarlanmıştır. Balık veya kayık olarak adlandırılan galeri 130 mt. uzunluğunda olup, 10 mt ile 20 mt. arasında değişen yüksekliği vardır.
Gehry bu serbest formları tasarlarken sayısız maketlerle araştırma yaparak son sekle ulaşmıştır. SOM mühendisleri bu yapıyı çelikle çözerek hayata geçirmişlerdir. Çift taraflı eğrisel olan tüm yüzeyler 3 mt. lik ızgaralarla çözülmüş olup,cephe kaplaması ile arasında 50 cm lik boşluklar vardır. Bu boşluklar servisler ve hava kanalları için bırakılmıştır. Tüm taşıyıcı sistem bulonlarla bağlanmaktadır.
Serbest formlardan oluşan bu harika yapıda 4500 ton çelik harcanmış ve formun kompleks olmasına karşın az sayıda elemanlarla çözülmüştür.
Bilgi teknolojisi ve çelik bu muhteşem mimarinin şekillenmesine ve gerçekleşmesine yardımcı olmuştur.
GREATER LONDON AUsORITY (6)
Mimar Sir Norman Foster Londra, İngiltere
Henüz projelendirme aşaması devam etmektedir. Berlin Reichstag da olduğu gibi, Foster yapıda şeffaflık sağlayarak demokrasi ile iletişim kurmuştur. Yukarı doğru çıkan rampa toplantı salonunun ve şehrin görülmesini sağlamaktadır. Arkadaki katlar büro olarak tasarlanmış, Belediye Başkanının ofisi de bu kısma yerleştirilmiştir. . Zemin kat bodrum kat ve en üst kat halka açık olarak planlanmıştır.
6.L’Arca sayı 149
Yapı formu doga kurallarına göre seçildiğinden ve küresel yüzeylerin bir küpe göre % 25 daha az olmasından ötürü, normal bir ofis binasına göre % 65 enerji tasarrufu sağlanmaktadır.
19 yüzyıl çelik devrimini sembolize eden Tower Bridge karşısında, sames’in güney sahilinde cam ve çelikten oluşan bu yapı, 20 yüzyıl sonunda ulaşılan teknolojiyi simgeleyecektir.
Sonuç :
Bu örneklerle çeliğin mimaride taşıyıcı olarak kullanılmasını, 150 yıllık bir periyod içinde gözden geçirmiş oluyoruz. Yapısal çeliğin, teknolojinin de gelişmesi ile mimariye katkısının büyük boyutlara ulaştığını görüyoruz.
Ülkemizde Yapısal Çelik ile 130 sene önce tanışılmasına rağmen, bugüne kadar dikkate değer bir ilerleme kaydedilmemiştir. Önümüzdeki yüzyılda Yapısal Çelik kullanımının artacağını ve teknolojisinin daha hızlı gelişeceğini düşünerek, ülkemiz mimarları, mühendisleri ve yatırımcıları konunun üzerine eğilmelidirler.