Dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde konumlanan ülkemizde depremlerden dolayı her yıl ortalama bin vatandaşımız hayatını kaybediyor, 7 bin bina yıkılıyor. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın verilerine göre de; son 58 yıl içinde meydana gelen depremlerde, 58 bin 202 kişi hayatını kaybetti, 122 bin 96 kişi yaralandı, yaklaşık 411 bin 465 bina yıkıldı ya da ağır hasar gördü.
İşte bu nedenle, toplumumuzda deprem bilincinin oluşturulması ve depremlere karşı daima hazırlıklı olunması amacıyla, ülkemizde her yıl 1-7 Mart tarihleri arasındaki hafta, “Deprem Haftası” olarak anılıyor. Ancak acı gerçek şu ki; depremi sadece Deprem Haftası’nda ya da bir deprem olduğunda anmak hiçbir soruna çare olmuyor. Depremle ilgili öğrenmemiz gereken çok şey var. Bunların başında da binalarımızı depreme karşı suyun zararlı etkilerinden korumanın tek yolunun su yalıtımından geçtiği gerçeği geliyor.
1999 depreminde birçok binanın yıkılma nedeni korozyondu
Türkiye’nin yüzölçümü olarak yüzde 92’si, nüfus yoğunluğu olarak yüzde 95’i deprem kuşağında. Ayrıca büyük sanayi merkezlerinin yüzde 98’i ve barajlarımızın yüzde 93’ü de deprem bölgesinde bulunuyor. 1999 yılında art arda yaşanan iki büyük depremin ardından richter ölçeği, tsunami, zemin etüdü gibi yeni kavramlar hayatımıza girdi. Korozyon da bu kavramlardan biriydi. Depremde birçok yapının yıkılmasının nedeni korozyon, yani paslanmaydı. Korozyonun nedeni ise su yalıtımının yapılmamış olmasıydı.
Herhangi bir yoldan yapı donatısına sızan su, donarak veya kimyasal tepkimelere girerek donatının özelliğini yitirmesine yol açıyor. Oluşan korozyon binanın taşıyıcı sisteminin zayıflamasına neden oluyor. 10 yıl sonra donatı başlangıçtaki taşıma kapasitesinin, belli koşullarda yaklaşık olarak yüzde 66’sını korozyon nedeniyle kaybediyor. Büyük bir depremde, korozyona uğramış bir binanın ayakta kalması hemen hemen mümkün görünmüyor.
İşte Türkiye’de depreme karşı güçlü ve güvenli binalar inşa edilmesi aşamasında su yalıtımının ne kadar hayati önem taşıdığını anlatmaya çalışan bir dernek var. Bitümlü Su Yalıtımı Üreticileri Derneği (BİTÜDER) …
Hasarlı binaların yüzde 64’ünde hasar nedeni korozyon…
Suyun binalarımızın dayanıklılığına vermiş olduğu zararı genellikle gözle göremediğimizi, ancak sonuçlarıyla karşılaştığımızda fark edebildiğimizi belirten BİTÜDER Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Özcan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Hasar Tespit Komisyonu tarafından hazırlanan rapora değindi. Özcan, “55 bin 651 konut ve işyerinde yapılan kontrollerde bu binaların yüzde 79’u hasarlı bulundu. İncelenen binaların yüzde 64’ünde nemin yol açtığı korozyon (paslanma), yüzde 41’inde malzeme eksikliği, yüzde 18’inde inşaat aşamasında betonun sulanması, yüzde 11’inde eskime ve yıpranma, yüzde 3’ünde proje hatası, hasarların nedeni olarak belirlendi. Görüldüğü gibi binalardaki en büyük sorun korozyon. Bu nedenle özellikle Türkiye gibi deprem kuşağında bulunan ve yapı stoğunun büyük kısmı betonarme olan ülkelerde su yalıtımının yaşamsal bir önemi var” dedi.
Su yalıtımının inşaat aşamasındaki maliyetinin, bina maliyetinin sadece yüzde 3’ü kadar olduğunu hatırlatan Özcan, binanın güvenliği söz konusu olduğu için bunun bir ek maliyet olarak görülmemesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Su yalıtımı ile ilgili sorularınız için www.bituder.org internet adresinden ve 0216 466 33 29 numaralı telefondan BİTÜDER’e (Bitümlü Su Yalıtımı Üreticileri Derneği) ulaşmanız yeterli.