1750 Adetten Fazla Türkiye'nin En Güzel Villa Modelleri İçin Resme Tıklayabilirsiniz..

Bir Minimini Ev İsterim / Nazım Hikmet

Ona dedi ki:
– Bir küçücük ev isterim. Damlarının kiremitleri tarlalarda açan gelincikler gibi kırmızı olsun. Panjurları yemyeşil, duvarlarının boyası leylakların aklığında…

Minimini bir ev isterim. Önündeki bir avuç bahçesi bir ipekli Acem halısı gibi ışıltılı olsun. Havuzu mermerden, sularındaki balıklar güneş aydınlığında olsun gibi.

O, onun bu dediklerini dinledi: Sonra onun istediği minicik evi kurabilmek için para kazanmaya gitti.

O, duymuştu ki uzakların uzakları ülkede akan çayların içi altın tozuyla doludur.

O, onun istediği yeşil panjurları, leylakların aklığındaki minicik eve takabilmek için, uzakların uzakları ülkedeki suları altınlı çayların kıyılarına gitti.

Suları altınlı çayların kıyılarında geceler buz gibi soğuk, cehennem gibi sıcaktı gündüzleri. Suları altınlı çayların kıyılarında, sakalları bir karış uzamış, kemerleri hançerli, gözleri sıtmalı adamlar vardı.

O, mermer havuzun sularında güneş ışığı gibi balıkları yüzdürebilmek için; suları altınlı çayların kıyılarında gözleri sıtmalı, kuşakları hançerli adamlarla boğuştu, geceleri dondu, gündüzleri bayıldı sıcaktan. Ve yıllar geçti.

Bir gün evinin kapısını yüzü sapsarı, kamburu çıkmış, yaşı belli olmayan bir adam çaldı. Sırtında ağırlığını çekemediği bir çuval taşıyordu. Sol yanağında derin bir bıçak yarasının yeri vardı.

Kapıyı bir kocakarı açtı. Kapıyı çalan sordu ona:
– O nerede? Ben ona panjurları yeşil, kiremitleri gelincik gibi kırmızı minimini bir ev kurmak için uzakların uzakları ülkelerde akan içi altın tozuyla dolu çaylardan, bitmez tükenmez bir zenginlik getirdim. O nerede?

Kocakarı bu sorguya şöyle karşılık verdi:
– O evlendi çoktan… Şu caddenin sonundaki büyük apartmanın üçüncü katında oturuyor. Kübik mobilyaları, bir radyosu ve kaloriferi var…

Uzakların uzaklarından sapsarı yanağında derin bir bıçak yarası ve sırtında bir çuval altın tozuyla dönen yine sordu kocakarıya:
– Ya minimini bir havuzda güneş ışığı gibi yüzecek olan balıklarla ipekli bir Acem halısı gibi ışıldamasını istediği bahçe?..

Kocakarı sırıttı:
– Apartmanda bir cam kavanoz içinde balık besliyor ve yatak odasının penceresinde iki saksı var…

[Ben / Yedigün dergisi, 6.3.1935]

Kaynak: Nâzım Hikmet, “Masallar, Hikâyeler 3”, YKY, İstanbul, 2006, ss. 159-160.

Hakkında: SerMimar

Osmanlılarda mimarbaşı, SerMimaran-ı hassa. osmanlı hanedanının ve büyük devlet adamlarının yaptıracakları binaların projelerini yapmak ve bunların uygulanması için gerekli mimarları, teknik elemanları atamak, büyük kentlerdeki mimarları atamak, hassa mimarlarını yetiştirmek, kent ve kasabalardaki bütün mimar ve ustaların kayıtlarını tutmak SerMimar'ın görevleri arasındaydı.

Ayrıca...

Hafif Çelik Villa – Hafif Çelik Ticari Yapılar – Hafif Çelik Endüstriyel Yapılar

Firmamız yurt içinde ve yurt dışında hafif ve ağır çelik yapılar üzerine çalışmalar yapmaktadır. SerProfil …