Başarının anahtarını söyle özetliyebiliriz: Sevgi, ilgi, bilgi.bir şeyi severseniz ilgi duyarsınız. İlgi duyuncada onunla uğraşa uğraşa üzerinde bilgi sahibi olursunuz.
Başarılı olmak, insana mutluluk verir. Başarı, hataları silen en büyük silgidir.
Kendimize önce bir hedef belirlemeliyiz. Hedef belirlendikten sonra yapacağımız en önemli iş; azimle, sabırla, inatla, bilerek, severek çalışmaktır. Yapacağımız, yaptığımız işin önemini bilmeli ve gerekenleri en güzel şekilde yerine getirmeli, üşenmemeli, ertelememeli ve vazgeçmemelidir.
İşte canlı örnek:
İbn-i Hacer Askalânî, bin küsür sene önçe yaşamış, ciltlerce eser bırakmış büyük bir İslam alimidir. Küçükken okumak için Bağdat’a gitmiş. Bir müddet sonra anlatılan derslerin zor olduğunu ve bu işi yapamayacağını düşünerek, memleketine geri dönmeye karar vermiş ve yola koyulmuş.
Dönüşte hayli yorulmuş, dinlenmek üzere bir mağaraya girmiş ve uzanıp uyumuş.
Bir süre sonra, “şıp, şıp, şıp” sesleri ile uyanmış. Bir de bakmış, mağaranın tavanından yere su sızıyor. Tabanda bulunan taşın üstüne damlıyor. Yumuşak su, damlaya damlaya taşı oymuş, oyuğa su birikmiş, birikinti üzerine düşen damlalar, “şıp,şıp,şıp” diye ses çıkarıyor.
Düşünmüş:
“Su damlacıkları ne kadar yumuşak; taş ise ne kadar sert. Su, damlaya damlaya taşı oyuyor. Benim kafam bu taştan daha sert değil, sabırla çalışırsam derslerimi başarabilirim.”
Yoldan geri dönmüş ve tahsilini tamamlamış.
İbn-i Hacer, “Taşın oğlu” demek. Taştan ders alan Askalanlı bu büyük alim, sabırla ve azimle çalışmış, bugün de faydalanılan ciltlerce eserler yazmıştır.
İnsanın edineceği ilk bilgi kendini tanımak olmalıdır. Alex Carrel’in dediği gibi: “İnsan önce kendisini tanımalı ve kendisini bir kitap gibi okumalıdır. Kendisini okumayan insan, kainatın en ince sırlarını okusa da yine de cahil kalır.” İnsanın kendisini değerlendiren şeyleri de iyi bilmesi gerekir.
Peki nedir insanı değerlendiren şeyler?
Sınıfa ders vermek için giren öğretmen, öğrencilerin gürültüsü ve patırtısı ile karşılaşır. Çantasını masaya bırakan öğretmen tahtaya yönelir. Tahtaya kocaman bir “1” rakamı yazar. “Bakın!” der, “Bu bir kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey…” Sonra “1” rakamının yanına bir sıfır koyuyor. “Bu başarıdır. Başarılı bir kişi, biri on yapar.” Sonra tahtaya bir sıfır daha ekler. “Bu tecrübedir. Tecrübe kazanarak on iken yüz olursunuz.” Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor: Yetenek, disiplin, sevgi… Eklenen her yeni sıfırın kişiliği on kat zenginleştirdiğini anlatır hoca… Sonra eline silgiyi alıp en baştaki “1” rakamını siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor. Ve hoca taşı gediğine koyar: “Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir.” Sınıf mesajı alır ve güzelce dersi dinlemeye başlarlar…
Kişilik bir kimseye özgü belirgin özellik, şahsiyet, insana yakışacak davranışlar anlamına gelir.
Bir düşünür: “İnsan ne zaman ölür, bilir misiniz?” diye soruyor. Ve şu cevabı veriyor: “ Tembellikten, inançsızlıktan ve hayatı yaşamaya değer kılmayı becerememekten…”
İnsanı yaşatan isteklerin, ümitleri ve hedefleridir.
Bir kış günü, bir okulda öğrenciler dersteyken yoğun kar yağışı okulun bahçesini bembeyaz örter. Teneffüs zili çaldığında öğretmen ve öğrenciler bahçedeki dümdüz ve bembeyaz örtüyü görürler. Öğretmen, öğrencilere döner ve:
– Çocuklar hadi bir yarışma yapalım. Bu gördüğünüz karın üzerinde, bahçenin bir ucundan diğer ucuna kadar dümdüz, sağa sola sapmadan yürüyebilen yarışmayı kazanacak.
Çocuklar başlarlar yürümeye. Her biri en düzgün şekilde yürümek için çaba gösterir. Yarışma biter. Öğretmen merdivenlere çıkar ve karın üzerindeki izlere bakar. Her öğrencinin bıraktığı ayak izlerinde az çok sağa sola sapmalar vardır. Ancak bir öğrencinin bıraktığı iz dümdüzdür. Bu öğrenci yarışmayı kazanır. Öğretmen bu öğrenciyi yanına çağırır ve sorar:
– Nasıl başardın, ne yaptın da bu kadar düz yürüyebildin?
Öğrenci cevap verir:
– Karşıdaki ağaç sayesinde öğretmenim.
Öğretmen şaşırır. Dümdüz yürümenle ağaç arasında ne ilgi var?
Öğrenci cevap verir:
– öğretmenim, siz yarışmayı başlatınca ben gözümü bahçenin diğer ucundaki ağaca diktim. Gözlerimi o ağaçtan hiç ayırmadan yürüdüm. Sadece ağaca baktım.
İnsanın gözünü diktiği ve ulaşmak için kendisini hedef alarak belirlediği bir “ağacı” varsa yolundan bir santim ayrılmadan ona ulaşabilir. Yeter ki gerekli bilgi, ilgi, sevgi, azim ve sabra sahip olunsun.
Mektubun ulaşması için adresin doğru yazılması gerekir. Yani hedef berrak, açık ve net olmalıdır. Mektubun çok güzel yazılması, yerine ulaşması için yeterli değildir. Adres tam ve doğru yazılmalıdır.
1- Geçekten ulaşacak bir hedefiniz var mı?
2- Hedefe ulaşmak için neler gereklidir?
3- Başarının anahtarı nedir?
4- İbn-i Hacer isimli alim neden ders almıştır? Nasıl çalışmıştır?
5- İnsanı değerlendiren şeyler nelerdir? Şahsiyet ne demektir?
6- Öğrenci bahçede nasıl dümdüz yürümeyi başarmıştır?
Kaynak:Ribat Dergisi