Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Türkiye’nin şu andaki konut stokunun iç açıcı olmadığını belirterek, ”Van’da 2011 yılında yaşanan deprem bizim için ciddi bir düşünme noktası oldu” dedi.
Bakan Bayraktar, AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk moderatörlüğündeki AA Editör Masası’na konuk olarak, soruları cevapladı.
Soru: Kentsel dönüşümün başlamasından şimdiye kadar yaşanan süreci anlatır mısınız?
Cevap: Türkiye’nin ihtiyacı olan kentsel dönüşüm özellikle yasanın yürürlüğe girdiği 1966 yılından beri Türkiye’nin gündemindedir. Bir taraftan kentsel dönüşüm, bir taraftan konut sorunu, bir taraftan gecekondulaşma, bir taraftan fakir fukaraya konut yapılması, diğer taraftan da kırsal kesimden şehirlere göç, şehirlerin etrafını saran gecekondular yıllardan beri olup geliyor. Bunun tarihini 100 sene demesek bile, 60 sene söylemek lazım. Geldiğimiz nokta itibarıyla şu andaki konut stokumuzun iç açıcı olmadığı ortada ve biz gelişmek için çok ciddi bir mücadele veriyoruz. Son 10 yılda Türkiye’nin yakaladığı istikrar sayesinde, dünyaya verdiği fotoğraf ortada. Hal böyleyken bizim en son büyük Gölcük eksenli Marmara depremi ve arkasından Düzce depremi Türkiye’ye çok büyük bir travma yaşattı. O travmanın arkasında bir paradigma önümüze çıktı. Bizim bu konuda başımızı iki elimizin arasına koyup çok daha ciddi şekilde düşünmek mecburiyeti oluştu. Türkiye’de 1999 sonrası deprem yönetmeliği, bina şartnameleri, beton standartları, donatılar konusu değişti, birtakım ciddi tedbirler alındı ve yapı denetimi getirildi. Bu süreç önemli bir süreç. Daha sonra Van’daki 2011 yılında yaşanan deprem de bizim için ciddi bir düşünme noktası oldu. Bu ülkenin Başbakanı, afetten sonra ”Benim siyasi hayatıma da mal olsa Türkiye’de afet riski taşıyan alanların, binaların değişmesi noktasında ciddi adım atmak zorundayız” dedi ve biz de o mesaj doğrultusunda, zaten bizim bakanlığımızın kurulmasının esbabı mucebesi de büyük ölçüde markacı şehirleri yaratarak çevre ile birlikte yeni bir şehircilik anlayışını Türkiye’ye getirmekti, süratle yasal düzenlemeye başladık.
Yasamız geçtiğimiz Haziran ayında yürürlüğe girdi ve 5 Ekim’de startı verdik. Gerçekten ülkenin 65 noktasında yaklaşık 3 bin kusur binanın, 6 bin konuta tekabül ediyor, yıkımını başlattık. Oradaki yıkım tekniklerini de geliştirdik. O günden sonra tabii ikincil mevzuat var. Kentsel dönüşüme yeni bir anlayış getirdik. Ama çok provoke edilmeye müsait bir konu. Tabii siyasi bir yapıyız biz. Karşı siyasi taraftan da çok ciddi bir şekilde suiistimal edilecek bir konu. Hemen arkasından ”rant yasası”, ”rantsal dönüşüm”, ”yıkım”, ”milletin yuvasını yıkacaksınız” dediler. Bu konuda çok daha temkinli davranmaya çalıştık. Dedik ki bu konunun gündeminde insanların can güvenliği var. Özünde insanlarımızın hayat hakkı var. Bu yasa insanların canın kurtarmaya yönelik bir yasadır. Bu iş, siyaset üstü bir iştir. Bu işle ilgili tüm aktörlerin bu işe destek vermesi lazım. Açık gözlülere de fırsat vermemek lazım. Bu yasa özel sektör eksenli, vatandaş eksenli yürütülecek. Yani nerede rıza varsa, gönüllülük varsa orada yürüyeceğiz ve dedik ki belediyeler eliyle o işi yürüteceğiz ve nereyi hazır etmişlerse siyasi ayrım gözetmeksizin oradan sarılmak suretiyle bu projeyi Türkiye’de dalga dalga hayata geçireceğiz. Öncelikle Türkiye’de depremleri doğuran Arap Yarımadası’ndan, Irak üzerinden Türkiye’ye giren, Hakkari’den bir taraftan da Erzurum’dan ve Elazığ’dan geçen ve kuzeyden Düzce-Bolu ekseninden Sakarya, Tekirdağ, Kocaeli ve İstanbul’dan Tekirdağ’a geçen bir fay hattı. Bir diğeri de Orta Anadolu’dan İzmir’e geçen fay hattı üzerinde bulunan yörelerden başlamak üzere bu işe sarılalım dedik.
”Vatandaşın mazereti kalmadı”
Soru: Doğu Marmara afet bölgesi, her 30 yılda bir sürekli depremlerle karşı karşıya. Özellikle Kocaeli, Sakarya ve Düzce çanağında her 30 yılda bir deprem oluyor. 1999 depreminden sonra illerin dönüşüm talepleri gündeme gelmeye başladı. Sakarya’da kentsel dönüşüm bir türlü bitirilemedi. Bu kentte bundan sonra neler olacak? Kentsel dönüşüm projelerine başvuran firmaların tanınmış firmalar olmadığı yönünde sektörden eleştiriler var. Bu firmalar arasında büyük ölçekli firmalar var mı? Bunların katkıları neler olacak?
Cevap: Marmara, Sakarya, Düzce, Kocaeli ve Bolu’da kentsel dönüşüm yapıldı hala da yapılıyor. Sakarya’da süre bitti, şu anda yıkımlar başladı. Biz orada hem büyükşehir belediyesiyle hem de ilçe belediyeleriyle çok ciddi çalışma içindeyiz. Yeni büyük bir rezerv alan belirlemek üzereyiz ve buradaki insanlarımızdan isteyenlere uzun vadeli olarak bu rezerv alanlardan konut vereceğiz. Yine evi yıkılmakta olanlara kira desteği vereceğiz. Eğer ev alırlarsa bunların ev için aldıkları kredinin faizinin de yüzde 4’ünü vereceğiz. Yüzde 8,5- 9 civarında şu anda konut kredisi faizleri. Bunun yaklaşık yarısını vereceğiz. Eğer kat karşılığı ev yaptırırlarsa diğer yarısını da müteahhidin karşılaması için de çalışmalarımız var. Onun için Sakarya’da bundan sonra bu süratle devam edecek. Yalnız takdir edersiniz ki çok aleyhte propaganda yapılıyor. Biz de siyaset yapıyoruz. Aleyhimize dönmemesi için vatandaşı ikna etme metodunu yürüterek yapıyoruz. Vatandaş 1999 depreminden sonra kredi, yardım almak için evlerini orta hasarlı gösterdi, sonra da ”Bizim evlerimiz hasarlı değil” gibi bir çıkış yaptı. Yapılan çalışmalarda hasarlı olanlar belirlendi, onlara da 2-3 kez süre verildi. Bu süre de bitti. Şimdi bunlar da yıkılmaya başlandı. Artık vatandaşın mazereti kalmadı. Vatandaşa diyoruz ki ”Sizin canınız malınızdan daha önemlidir. Bizim için de sizin için de. Onun için de devlet olarak size her türlü desteği veriyoruz. İmar desteği veriyoruz, ruhsat desteği, kentsel tasarı desteği veriyoruz. Kira yardımı yapıyoruz. Diğer taraftan aldığınız kredinin faizine destek veriyoruz”. Yani bir sürü avantajları var. Onun için mutlaka kentsel dönüşüm süreci içinde vatandaşla kaynaşarak bu projeyi yürütmek zorundayız.
Sakarya’da 2013 yılında çok ciddi çalışmalarımız olacak. Sadece Sakarya’da değil Kocaeli’de de Düzce’de de Bolu’da da olacak. Yani şu anda valiler, belediye başkanlarıyla, ilçe belediye başkanlarıyla yakın temastayız. Marmara bizim için çok önemli bir bölge. Sakarya’da çok güzel adımlarımız olacak. Korucuk’u geliştireceğiz. Hem Sakarya merkez ve Korucuk arasındaki yolu biraz daha canlandırıyoruz hem belki Korucuk’tan Kocaeli İzmit’e gidecek yolu da yeniden yapmak durumundayız. Kocaeli’de hastane, adliye yapıldı ama bunlar yeterli değil. Yine Sakarya eski merkezde hayat devam ediyor. Bunu Korucuk’a taşımak için de çalışmalarımız var. İnşallah önümüzdeki 5-6 sene içinde burası çok güzel bir konum yakalamış olacak.
”Çevre konusunda Avrupa’dan ilerideyiz”
Soru: Önümüzdeki 10 yılda karbondioksit salınımının Türkiye’ye hem ekonomik hem de çevresel faturası ne olacak?
Cevap: Dünya olarak geldiğimiz noktada çevre boyutu, iklim değişikliği son derece önem kazanmıştır. 20. asra geldiğimizde Avrupa sanayileşme noktasında çok ciddi adım atmıştı. Avrupa’daki bütün büyük nehirleri, havayı, toprağı kirletmişti ama öyle bir noktaya geldi ki baktık kuzeyde buzullar çözülmeye başladı. Ozon tabakasında delinme olmaya başladı, dünyadaki hava sıcaklıkları artmaya başladı. ”Eyvah” dedi, ”Ne oluyoruz” falan. Hemen bu çevrecilik konusunda, iklim değişikliği, Kopenhag kriterleridir, Avrupa Birliği anlaşmasıdır diye gündem getirildi ve çevrecilik öne çıktı. Bize dediler ki ”Siz de Avrupa’ya yakınsınız. Siz de bu kriterlere uyun”. Biz de tabii ki şartlarımız gereği dedik ki ”Amerika bu kriterlere uymuyor, Çin uymuyor, Hindistan uymuyor ama yine biz uyalım, siz de bizi destekleyin”. Gerekli desteği alamıyoruz Avrupa’dan. Ancak biz şu anda birçok konuda Avrupa’dan daha ilerideyiz çevre konusunda. Katı atık konusunda olsun, fabrikalardaki karbondioksit emisyonu zerk etme noktasında olsun. Şu anda bizim fabrikalarımızın bacalarından karbondioksit hemen hemen hiç çıkmıyor. Bazıları kaçak yapıyor, onlara da büyük cezalar veriyoruz.
Çevre noktasında Türkiye çok ciddi adımlar atıyor. Yarın Sayın Başbakanımızın teşrifiyle çok büyük tören yapıyoruz. Nedir bu? Çevre projesidir bu. Belediyelere yaptığımız katı atıklar, atık su arıtma tesisleri, hava ölçüm cihazlarının tesisleri, kıyı kenar temizlikleri. Bütün bunlar için büyük bir tören yapıyoruz ve belediyelere çöp aracı, bisiklet gibi küçük ve büyük araçlar veriyoruz, çevre temizliği yapan araçlar veriyoruz. Bu törenin özelliklerinden biri, belediyelere yaptığımız, 55 milyonu ilgilendiren bir törendir bu.
Yaptığımız kentsel dönüşüm de çevreyle son derece ilgili bir iş. Yeni binaların parkları, bahçeleri olacak. Yeni binalar enerjiyi savurmayacak, enerjiyi kontrol edecek, emisyon zerk etmeyecek. Bizim ithal ettiğimiz yaklaşık 55-60 milyar dolarlık enerjiden 10 milyar dolarlık bir tasarruf gelecek. Sadece parasal bakımdan değil bu. Aynı zamanda doğayı kirletmeme bakımından ciddi tasarruf olacak. Yeni ekolojik şehirler olacak. Yeşile, ağaçlandırmaya son derece önem verilecek. Türkiye’de çevrecilik bilincinin gittikçe artması için kentsel dönüşümün de büyük katkısı olacak.
”Vatandaş yapacak biz destek vereceğiz”
Soru: Sosyal medyadan bize ulaşan vatandaşlar, kentsel dönüşümde fiyatlar konusunda tam bilgi sahibi olamadıklarını ilettiler. Bu konuya açıklık getirmek ister misiniz?
Cevap: Biz diyoruz ki özellikle ”Bu projeyi vatandaşlarımız yürütsün”. Bu kanundaki ana gaye, vatandaşlarımız riskli yerlerde, bölgelerde oturmasın. Vatandaş desin ki ”Benim binam riskli, ben binamı yıkmak istiyorum” ya da ”Yenisini yapmak istiyorum” veya ”Boşaltmak istiyorum”. O doğrultuda biz yardımcı oluyoruz vatandaşlara. Vatandaş kendisi yapamıyorsa biz belediyeler eliyle destek vereceğiz. Müteahhit bulunmasına destek vereceğiz ya da TOKİ olarak hasılat paylaşımıyla orayı alıp, ona konut vereceğiz. Bunlar ikincil işler. Birincisi vatandaş kendisi müteahhidini bulsun. Kendisi belediyeye gitsin, kendi evini kendisi dönüştürsün. Biz de buna yasal olarak, kentsel tasarım olarak, kredi olarak, çevre yardımı olarak her türlü desteği vereceğimizi söylüyoruz.
Fiyat konusunda, TOKİ’nin yaptığı, hasılat paylaşımlarının dışında söylüyorum, 80 bin liradan tutun da 300 bin liraya kadar evler var. Bunların da peşinatları yüzde 10 ile 20 arasında değişiyor. Uygundur. Ama TOKİ’nin bunların hepsini yapıp yetiştirme imkanı yok ki. Yapabildiği kadar yapıyor. Çoğu yerlerde kurayla veriyor.
Biz diyoruz ki depremler artık bizim ülkemizde binaları yıkmasın ya da yıktığı binaların içi boş olsun. Bizim yasamızın verdiği mesaj bu. O bakımdan vatandaşlarımıza fiyat konusundan ziyade, biz neler yapabiliriz, kira yardımı vesaire onları iyi anlatmamız lazım.
Kaynak: AA