Mezuniyetten sonraki yıllarınızı hatırlıyor musunuz? Yeni beceriler kazanıyor, bilgi topluyor, alanımızda uzmanlaşıyor ve şirket basamaklarını tırmandıkça daha yüksek maaşlar kazanıyorduk.
Kariyerimizde hızla yükseldik ve birdenbire her şey durdu. Neden?
Kariyerler, profesyonel bilgi üzerinde yalnızca belli bir süre yol alabilir. Er ya da geç, incelikle ya da kabaca, hızla ya da yavaşça, liderliğin ne yaptığımızdan ziyade kim olduğumuzla ilgili olduğunu keşfederiz.
Goethe şöyle yazıyor: “Birşey yapabilmek için önce birşey olmanız gerekir.” Mutsuz ve üzgün isek, olmayı umduğumuz ilham verici liderlerden olamayız. Kendimiz motivasyonsuz kalmışsak, insanları başarılı olmaya teşvik edemeyiz. Kendimizi galip hissetmiyorsak, ekipleri zafere yönlendiremeyiz.
Şu hikayeye göz atalım: Baba, ofiste geçirdiği yorucu günün ardından dinlenmek üzere koltuğa oturmuş, gazete okuyordu. Etrafta oynayan oğlu, huzur bulmaya çalışan babaya rahatsızlık veriyordu. Bıkkınlık gelen baba, gazetedeki bir dünya resmini koparıp elinden geldiğince küçük parçalara ayırdı. “Oğlum, bu dünyayı tekrar birleştirebilir misin?” diye sordu. Böylece, gazeteyi okumayı bitirinceye kadar oğlunu oyalayabileceğini umuyordu. Birkaç dakika sonra oğlu dünyayı kusursuz bir biçimde yeniden birleştirmiş olarak geldiğinde şaşırıp kaldı. Şaşkın baba, “Bunu nasıl yaptın oğlum?” diye sordu. Çocuk gülümsedi ve şöyle yanıt verdi: “Baba, dünyanın arka tarafında bir insan resmi vardı. İnsanı birleştirince, dünya da birleşmiş oldu.”
Başarı, insanın içinde başlar. İşin başı, kendimizi toparlayabilmektir. Bunu yaptığımızda, dünyamız da düzene girecektir. Dünyayı olduğu gibi değil, kendimiz gibi görürüz. Kişiliğimizi iyileştirerek, daha incelikli hale getirerek ve tanımlayarak, dünyaya daha aydınlık bir pencereden bakarız.
Başkalarına lider etmek, iç liderliğimizle başlar. Büyümeye devam etmek istiyorsak, insan olarak olmak istediğimiz şeye doğru kendimizi geliştirmeye devam etmeliyiz. Özfarkındalık, işyerimizde, ailemizde, bağlı bulunduğumuz toplulukta ve ilişkimizde hedeflerimize ulaşmamız için gerekli araçları sağlar.
Nihai varış noktasını tam ve net olarak bilmiyorsak, koşmayı bırakmamız gerekir. Yanlış yolda koşabiliriz. Yansıtmaya ve içgözlem yapmaya zaman ayırmak, ne yapılması gerektiğini ve sürekli iyileştirmelerin nasıl yapılacağını analiz etmemizi mümkün kılar.
Benim kişisel gelişimim, günde en az 30 dakika moral verici kitaplar okuyarak başlar. Bilgi, özfarkındalığa giden harika bir yol sunar. Muhtemelen kendinize “Her gün kitap okumak için gerekli ek 30 dakikayı nereden bulacağım?” diye soruyorsunuz. Okumak, çeşitli şekil ve biçimlerde yapılabilir. Okumak, sürekli yeni bilgi kazanmayı ifade eden bir mecazdır. İster bir kitap okuyun, ister bir MP3 sesli kitap dinleyin, ister bir seminere katılın ya da tablet bilgisayarınızda, cep telefonunuzda, masaüstü bilgisayarınızda e-kitap okuyun, her şekilde zihninizi beslersiniz.
Halletmek istediğiniz her sorunun çözümü, sizin içinizde saklıdır. Yeni bilgiler, çözümü tanımlayıp uygulamanıza yardımcı olur. Hayattaki her hata, onun hakkında yazı yazan bir kişi tarafından zaten işlenmiştir. Daha iyi iletişimciler, üstün ebeveynler, aşıklar ve arkadaşlar olmak istiyorsak, okumak ve bilgi, bize rehberlik edebilir.
Evden çalışmıyorsanız, muhtemelen işe giderken trafikte ortalama en az 30 dakika geçiriyorsunuz. Bu süreyi mobil üniversiteniz haline getirin. Tuvaletinizi kütüphaneye çevirin. Bu sözü kendinize vermeniz yeterli.
Bundan 5 yıl sonra nasıl bir insan olacağımız, kazandığımız bilgilere ve bu bilgilere dayanarak verdiğimiz kararlara bağlıdır. Barack Obama ya da Bill Clinton ile birkaç saat geçirmek hoşunuza gider miydi? Dale Carnegie ya da Napoleon Hill’in kişisel koçunuz olmasını ister miydiniz? Mahatma Gandhi ya da Mother Theresa’nın akıl hocanız olmasına itiraz eder miydiniz? Ya da Thomas Edison, Ben Franklin ve Alexander Graham Bell’den yaratıcı düşünceyi öğrenmek hoş olmaz mıydı? Bütün bunlar kitaplardadır.
Liderler, kendilerini ömür boyu öğrenmeye adarlar. Öğrenmek, artık son sınavımızı da verdikten sonra bitmiyor. Yaşadığımız sürece devam etmek zorunda. Başkalarına önderlik etmeden önce kendimize önderlik etmeliyiz. Özfarkındalık, yansıtma ve içgözlem, kendimizi bilmenin ve dolayısıyla ister meslektaşlar, ister arkadaşlar, ister eşler, isterse çocuklar olsun, çevremizdeki insanlara rol model haline gelmenin kanıtlanmış yollarıdır.
Onlar bizden hep formda olmamızı beklerler.
Yazar: Dave Osh