1750 Adetten Fazla Türkiye'nin En Güzel Villa Modelleri İçin Resme Tıklayabilirsiniz..

Aslan: Kat Karşılığı Proje Çok Riskli!

28 yılda İzmir’e yaklaşık 30 bin konut inşa eden Ege-Koop’un Başkanı Hüseyin Aslan, kentsel dönüşüm sürecinde vatandaşın en çok kat karşılığı arsalara yapılan projelerde dikkatli olması uyarısında bulundu. Aslan, “Cazip kampanyalarla piyasadan para toplanıyor. Vatandaşın şirketleri çok iyi araştırması ve belediyelerin de halkın avukatı gibi çalışması gerekiyor” dedi.

Deniz, diş bakımı, doğal güzellikler, Ege-Koop'un Başkanı Hüseyin Aslan, engelli tedavi merkezi, güneş, ıbbi malzeme üretimi ve pazarlaması, inşaat, İzmir Belediye Başkanı, İzmir Belediye Başkanlığı adaylığı, kentsel dönüşüm, kısırlık tedavisi merkezleri, kültür, medikal turizm, müteahhit firma, organ nakli, romatizmal hastalıklar, Sağlık Serbest Bölgesi, tarih, termal kaynaklar, Termal Turizm, tüm tıbbı tedavi merkezleri, tüp bebek, uyuşturucu ve alkolle mücadele, yaşlılığa bağlı hastalık tedavisi

İzmir’de Hürriyet’in sorularını yanıtlayan Aslan, “Cazip bir takım kampanyalarla vatandaşın parasını alıyorlar. Bu projelerin bazılarının sonunun gelmeyeceğini tahmin ediyorum. Umarım 1980’li yıllarda olduğu gibi bir banker faciası yaşamayız” uyarısında bulundu. Aslan, bu noktada belediyelerin vatandaşın avukatı gibi hareket etmesi gerektiğini belirtti.

Aslan, vatandaşın bu riskle kaşı karşı karşıya kalmaması için daire alırken, müteahhit firmanın ekonomik gücü, projenin tapusu ve kat karşılığı olup olmadığı konusunda sıkı bir araştırma yapmasının önemine de dikkat çekerek şöyle konuştu:

“Vatandaşın, bir şirketten daire alırken, inşaatı bitirecek ekonomik gücü, tapusu var mı, kat karşılığı mı? gibi konuları çok iyi araştırması gerekiyor. Bana göre kat karşılığı çok riskli. Çünkü bu tip projelerde müteahhit önce parayı toplayacak ve arsa sahibinin dairelerini yapacak. Eğer, bu aşamada iflas ederse ne olacak? Vatandaş, arsa sahibinden bir şey alamayacak, müteahhit de “ben iflas ettim” diyecek?”

‘İzmir’de her şey var ama hiç bir şey yok’diyen Aslan, artık devlet projesi haline gelen İzmir Sağlık Serbest Bölgesi’nin en basit hesapla bu şehre yılda 10 milyar dolar katkı sağlayacağını da tahmin ediyor. Aslan’a göre bu proje aynı zamanda İzmir’e ayırt edici bir ‘kimlik’ de kazandıracak.

Uzun yıllardır Ege-Koop’un genel başkanlığını yürüten Aslan, önümüzdeki yerel seçimlerde İzmir Belediye Başkanlığı adaylığına da sıcak bakıyor.

İŞTE ASLAN İLE GERÇEKLEŞTİRDİĞİMİZ O RÖPORTAJ:

– Bir Sağlık Serbest Bölgesi projesi çalışmanız var ve bunu belirli bir noktaya kadar getirdiniz? Bu proje hangi aşamada ve hedefleriniz nedir?

İzmir’in sorunlarını, Türkiye’deki gelişmeleri, kentçiliği bilen bir ekiple çalıştığımız için son günlerde öncelikle bu şehri nasıl marka kent yapabiliriz diyerek yola çıktık. En özet ifadeyle, İzmir’e kimlik kazandırmak içiin böyle bir projeyi hazırladık ve sunduk.

İZMİR’DE HER ŞEY VAR AMA HİÇBİR ŞEY YOK

İzmir, Türkiye’nin en güzel kentlerinden birisi. Deniz, Güneş, termal kaynakları, tarihi ve kültür ve doğal güzellikler de dahil her şey burada var. Medeni ve çağdaş demografik yapısı var. Şuan da dokuz üniversitesi ve dört adet tıp fakültesi var. Ancak, her şeyin olduğu bir kentte insanları mutlu eden bir şeyin olmaması insanı gerçekten üzüyor, zoruna gidiyor. Her şey var ama hiç bir şey yok. Şimdi İzmir’de kime ‘Bu şehrin kimliği nedir’ diye sorsanız herkes bir şey söyler.

– Hiç bir şey yoktan kastınız nedir, konuyu biraz daha açar mısınız?

Şimdi fuarlar kenti miyiz? Bir zaman öyleydik artık değiliz. Turizm kenti miyiz, hayır değiliz. Üniversite kenti miyiz, değiliz. Sanayi kenti miyiz, değiliz. Bu saydıklarım hepsi İzmir’de var. Ancak bir kentte bunların hiç biri yokmuş gibi yaşamak insanı gerçekten üzüyor.

– Kimliksizlik size dokunuyor yani? Öyle mi?

Evet. Kimlik kazandırmak için ne olmalıyız diye düşündük. Dünya ve Avrupa’daki sağlıkla ilgili gelişmelere baktık ve İzmir’in buna çok uyun bir kent olduğu ortaya çıktı. Çünkü, dünya nüfusun geneli yaşlanıyor. Bu nedenle sağlık ve bu konuda yapılan harcamalar çok önemli bir yer taşıyor. 68 yaşındaki bir kişi artık orta yaşa dahil ediliyor. Türkiye’de mesela 60 yaş üzeri yaklaşık 6 milyon insan var. Avrupa nüfusuna baktığımızda 2050 yılında 500 milyona dayanması bekleniyor. Yine bu bölgede 60 yaş üzeri nüfusun 200 milyon kişi olacağı tahmin ediliyor.

– 2050 çok uzun bir tarih değil mi?

Hayır, çok uzun bir tarih değil. Bugün den başlarsak bazı şeyler ancak 2050 yılına kadar net oturur. Hadi diyelim 2050 yılında 200 milyon olsun da bu 2020 yılında 50 milyon olsun. 50 milyon az mı peki?

Çünkü Sağlık Serbest Bölgesini planlarken çok ileriyi iyi görerek planlamak gerekiyor.

MEDİKAL ÜRETİM DE OLACAK

– Peki bu projenin içinde ne olacak?

Sağlık Serbest Bölgesi bölgesinde medikal turizm, termal turizm, engelli tedavi merkezi, yaşlılığa bağlı hastalık tedavisi, uyuşturucu ve alkolle mücadele, romatizmal hastalıklar için hizmet ve tıbbi malzeme üretimi olacak.

“KENDİ İĞNEMİZİ BİLE ÜRETEMİYORUZ”

– Üretim de var? Öyle mi?

Tabi ki. Bu bölge, tıbbi malzeme üretimi ve pazarlaması, kısırlık tedavisi merkezleri, diş bakımı, tüm tıbbı tedavi merkezleri, organ nakli, tüp bebek gibi pek çok konuda uluslararası platformda hizmet verecek. Bugün Türkiye’nin sağlık harcamasının yıllık 60 milyar olduğu söyleniyor. Nereden baksan bunun dörtte ikisinden fazlası tıbbi malzeme alımı için yurtdışına harcanıyor. En küçük bir kazada, en ufak bir yerimiz kesildiğinde dikiş atılan iğne bile yurt dışından getirtiliyor.

EN BASİT HESAPLA İZMİR’E YILDA 10 MİLYAR DOLAR

– Kendi iğnemizi bile üretemediğimizi mi söylüyorsunuz?

Evet, hepsi yurtdışından getiriliyor. Bütün bu sebepleri üst üste, yan yana koyduğumuzda, bu gerçekten çok ama çok büyük bir proje. Ayrıca Avrupa Birliği’nin yıllık sağlık harcamasının 400 milyar euro olduğu söyleniyor. Eğer Türkiye bunun yüzde 10’una talip olursa bu 40 milyar euro yapar. Yüzde 10 çok mütevazi bir oran. Bu yüzde 10’nun yüzde 25’inin İzmir Sağlık Serbest Bölgesi’ne geleceği düşünüldüğünde bu 10 milyar euro yapar. Hesap çok açık.

ALMANYA’DA 5 BİN, TÜRKİYE’DE 500 EURO

-Bunu hesaplarken Avrupa’da sağlık tarafında İsviçre, Almanya gibi gelişmiş rakiplerimiz olduğunu da hesaba katıyorsunuz değil mi?

Hiç fark etmez. Bakın oraya geleceğim zaten şimdi oralarda sağlık hizmeti çok pahalı. Almanya’da, İsviçre’de, İngiltere ve Amerika buna dahil. Örnek vermek gerekirse; bir katarakt ameliyatı İngiltere’de 5 bin euro, ama Tükiye’de 500 euro. Diş bakımı için bile Türkiye’ye geliyorlar, aradaki fark en az yüzde 60-70. Almanya’da yaşayan bir yurttaşı düşünecek olursanız tercih edeceği yer Türkiye’dir. Aradaki mesafe 3 saat.

300 GÜN GÜNEŞ HANGİ AVRUPA KENTİNDE VAR

Ayrıca, İzmir’de yılın 300 günü güneş var. Kasım ayında güneş var görüyorsunuz. Allah aşkına Avrupa’nın hangi ülkesinde böyle bir ayda böyle bir mevsim yaşarsınız ki. O yüzden İzmir bu konuda da çok avantajlı. Ya da İzmir diğer illerden avantajlı diyelim. Hükümet bunun farkına varmış ki, geçen sene Kasım ayında kanun çıkarttı. Yani şuan da bu projenin kanunu var.

Hükümetin de programında varsa, demek ki bu proje Türkiye için de İzmir için de çok ciddi bir kurtuluş. Bugün Türkiye’ye gelen turistin hizmet bedeli için günlük harcadığı para 10 dolar. Ama sağlık için gelen birisi günde 100 dolar harcıyor. Bu proje İzmir’e gerçekten kimlik kazandıracak. İzmir’in gelecek 100 yılını şekillendirecek bir projedir ayrıca İzmir’in çok iddialı olduğu Expo 2020’nin temasının da sağlık olduğu düşünülürse, önemli bir eksiklik giderilecektir. Expo’nun sürecinde elimizi güçlendirecektir. Expo’nun süresi 6 ay ama Sağlık Serbest Bölgesi Projesinin süresi 100 yıldır. Bu model yalnızca dünyada Dubai’de yapılıyor. Eğer Dubai bu işe girmişse Türkiye’nin çoktan girmesi lazım.

Ayrıca, sadece İzmir olacak diye bir kural yok, Türkiye’nin bir çok bölgesinde bu bölgeler oluşturulabilir. Zaten şuan da benim bildiğim Samsun ve Diyarbakır bununla ilgili çalışıyor.

İZMİR’DE TARTIŞILMAYAN TEK PROJE

– Projeniz sahiplenildi mi peki?

Bu bir devlet projesi oldu. Bugün gelinen noktada memnuniyetle görüyorum ki; İzmir’de açıklanan her yeni proje tartışılır. Her projenin eksikleri bulunur ya da eksik olduğu söylenir. Burada hiç kimse buna eksik demedi. Proje herkes tarafından sahiplendi ilk defa ben buna tanık oluyorum.

– Proje gerçekleştiğinde İzmir’e ne kadarlık bir istihdam sağlamasını düşünüyorsunuz?

Projenin başlamasıyla burada istihdam her geçen gün artar. Çünkü, bu inşaat ve turizm sektörünü tetikler. Bu sağlık yatırımı o bölgeye otel yapılmasını da teşvik eder. Çünkü sağlıkla ilgili gelen birisi tek başına gelmez. Sağlıkla olan işi bittikten sonra da İzmir’de tatil yapmayı da seçebilir.

– Finansman olayı nasıl olacak peki? Yatırımcılar için avantajları var mı?

Vergi, kredi, arsa, yatırım muafiyetlerinin sağlanması gerekiyor. Elbette hem Türkiye’den hem de yurt dışından çok çeşitli yatırımlar fazlasıyla yapılacaktır. Çünkü buraya yapılan yatırım hemen geri döner. Hükümet bununla ilgili bir sağlık serbest bölgesi için uygulanacak bir turizm politikası belirleyecek. Sağlık turizmi konusunda farklı bir model geliştirilecek. Bundan yalnızca İzmir değil, tüm Ege Bölgesi önemli fayda sağlayacaktır.

PROJE İÇİN EN UYGUN YER YARIMADA BÖLGESİ

-Peki İzmir’de bir alt yapı sıkıntısı da var, sizce bu proje için alt yapı hazır mı, ayrıca proje için İzmir’in en uygun yeri sizce neresi?

Böyle bir yer için bizim önerimiz Yarımada Bölgesi. Seferihisar, Urla, Çeşme, Karaburun, Mordoğan gibi yarımadadaki yerler olabilir. Buralarda deniz, termal, orman ve tabiat güzelliği var. O bölgede şu anda bu projenin uygulanabileceği hazine arazileri de var. Bize nerede görev düşerse biz bunu da hiç koşulsuz almaya hazırız. Çünkü kar amaçlı iş yapmıyoruz. Bunu kendimiz yapacağız demiyoruz. Bizimle ilgisi yok artık. Biz sadece takip ederiz ve bize görev düşerse sonuna kadar yerine getiririz.

“BU DEFA ADAY OLACAĞIM”

– Sürekli projeler ürettiğinizden bahsettiniz? Önümüzde de yerel seçimler var? Belediye başkanı adayı olmanız yönünde talepler geliyor mu?

Sizin bu yönde planlarınız var mı? Bu soru bana bugünlerde çok soruluyor. Her seçimde bana çeşitli teklifler geldi. Gerek, milletvekilliği gerekse de Büyükşehir Belediye Başkanlığı teklifleri aldım. Ama o günkü şartlarda, Ege-Koop Başkanı olarak yapacağım işler olduğu için sıcak bakmamıştım. Siyaseti hiç bir zaman makam ve koltuk elde etmenin aracı olarak görmedim. Siyaseti halkın sorunlarını çözmenin ve İzmir’i yaşanabilir bir marka şehir yapmanın etkili bir aracı olarak görüyorum. Ayrıca siyasetin, kenti modernleştirecek ve kent halkının mutlu ve geleceğe güven içinde yaşayacağı projelerin yarışacağı demokratik bir hizmet ortamı olduğunu düşünüyorum. Allah’a şükür makamım da, mevkim de birçok kişi de olmayan itibarım da var. Bu bana yetiyor. İzmir’e zaten hizmet ediyorum. Ama önümüzdeki süreçte şartlar elverişli olursa bunu değerlendiririz. Bugün itibariyle görevde olan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Aziz Kocaoğlu var. Kendisine olan saygım ve sevgim sonsuz. Kendisi de İzmir’le ilgili çalışmalar yapıyor. Ama hizmetten bu defa kaçmayı düşünmüyorum. Seçimlerde de kişi ve partilerden çok projelerin konuşulmasının doğru olduğunu düşünüyorum.

– Hizmet etmek için gelirim diyorsunuz? Bunda parti ayrımı yapıyor musunuz?

Özgürlükçü, barışçı, demokrat ve projeci bir siyasal düşünce sistematiğine sahibim. Buna uygun koşulları sağlayan bir parti olması gerekir.

Ben insana değer veriyorum. Önümüzdeki yerel seçimleri çok önemsiyorum İzmir’in gelecek 20 yılı için çok önemli. Bu nedenle aday olmayı düşünenler proje ve yapacaklarıyla ortaya çıksınlar ve halk da bunları sorgulasın. Takım tutar gibi bir parti peşinden gitmek yerine İzmir’in geleceği için proje demokrasisinin bu yerel seçimlerde işlemesi lazım.

HAVALİMANINDAN ŞEHİRE ÇİFT KATLI YOL

– İzmir’in işsizlikten sonraki en büyük problemlerinden biri de trafik. Sağlık Bölgesi Projesi öncesinde, trafiği nasıl çözmeyi planlıyorsunuz?

İnsan vücudundaki kan dolaşımını sağlayan damarlar neyse kent yaşamındaki ulaşım alanını oluşturan kent girişleri yollar, köprülü kavşaklar, alt üst geçişler, raylı sistemler deniz ve hava ulaşımı da olur. Özellikle kent girişleri kalbe giren ana damarlar gibidir. Ana damarlarda sorun varsa tıkanma olur. Bu da kısmi krize zaman zaman da felçler neden olabilir. Tıpkı İstanbul’da olduğu gibi. İzmir’de de havaalanından sonra trafikte bir kısmi felç ortaya çıkıyor.

Ege-Koop olarak, sunduğumuz Atayol Projesi ile kente girişi düzeltmeyi hedefliyoruz. Düşünün ki; İzmir’e gelen bir turist hiç bir kırmızı ışığa takılmadan havaalanından kent merkezine yani Konak meydanına, Karşıyaka’ya, İzmir’in Balçova ilçesine, Aydın’ına ya da diğer yerlere kırmızı ışıklara takılmadan Avrupai bir yolda gidecek.

Bu projeyle, İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nın yolunu belli bir kısımdan sonra üst kota çıkartıyoruz ve Uçan Yol Projesi’ne bağlıyoruz. Acaba bu projenin ayakları yere basıyor mu? diye soracak olursanız. Evet, basıyor. Toplam maliyeti 90-100 milyon lira arasında. 12-18 ayda tamamlanacak bir proje. Her şeyi hazır olan bu proje yaklaşık 6 kilometrelik bir mesafe. Bu projeyle yalnızca burada ki ulaşımı çözmüyoruz ayrıca o bölgede 2000 araçlık otopark alanı da ortaya çıkıyor. Bir bisiklet yolu oluşturuluyor. Kafeteryalar, çok farklı bir yaşam ortamı ortaya çıkıyor.

“KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ YILLARDIR UYGULUYORUZ”

-Kentsel dönüşümle ilgili bir yasa çıktı. Konut sektörünü yakınan tanıyan biri olarak bu yasa hakkında görüşlerinizi alabilir miyim?

Kentsel dönüşüm Türkiye’nin gelişimi için çok önemli bir proje. Aslında geç kalınmış bir proje ya da kanun çok geç kanun çıktı. Yasayı çok önemsiyorum. Tabi yasanın eksikleri de var.Yasanın uygulama sırasında tartışılacak gözden geçirilmesi gereken maddeleri var bu da normaldir her yasada oluyor ama keşke olmasa.

Bir defa kentsel dönüşüm nedir? Kentsel dönüşüm bozulma ve çökme olan kentsel alanın ekonomik toplumsal ve fiziksel çevresel koşullarının kapsamlı ve çevresel yaklaşımlarla bütünleşmesi demektir. Kentsel dönüşüm 10 tane evi yıkmak yeniden yapmak değildir. Ya da bir mahalleyi yeniden yapmak değildir.

Kentsel dönüşüm bir bütünlük içerisinde yapılırsa kentsel dönüşüm olur. Yepyeni bir planlama anlayışıyla yapılmalı. Örneğin, İzmir’in tümünün planlanması gibi. Artık herkesin bu plana uyması gerekir. Çünkü kentsel dönüşüm yoksulluğu besleyen unsurları ortadan kaldırır. Kentsel dönüşüm sosyal devlet uygulaması olarak da düşünebilir. İnsan odaklı bunu düşünecek olursak hiç bir siyasi malzeme yapmadan, siyaset üstü bir anlayışla bu projeyi tartışmalıyız. Kentsel dönüşüm bugün başlayıp 6 ay sonra hemen sonuç alınacak bir proje değil. Bugün başlasak belki 1 yıl sonra orda ancak çalışmalara başlayabiliriz. Biz Ege-Koop olarak yıllardır kentsel dönüşümü uyguluyoruz. İzmir’in her ilçesinde kentsel dönüşümle ilgili proje var. Bizim yaptığımız her proje kentsel dönüşümdür. Otoparkıyla, yeşil alanıyla, çocukların oynayabileceği bütün alanlarıyla kentsel dönüşümden en anladığımız herkes tarafından anlaşılmıştır.

VATANDAŞ EVİNİ GÜVENMEDİĞİNE VERMEZ

-Peki siz kentsel dönüşümleri gerçekleştirirken sıfır arazileri mi ele alıyorsunuz yoksa oradaki eski yapıları mı ele alıyorsunuz?

Hayır biz onu yapmadık, biz yalnızca İzmir’in her ilçesinde modern kent yaptık. Kentsel dönüşümdeki amaç insanın bütün ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir alan oluşturmaktır. Kentsel dönüşüm çok hassas ve nazik bir konu, yerinde dönüşüm ve borçlandırılmasız dönüşümü esas almalıyız. Kanun da buna imkan tanıyor ve de vatandaşın güvenini sarsmamalıyız. Çünkü kimse yıllardır oturduğu evini güvenmediği insana vermez.

– Bu aşamada vatandaşların ne yapması gerekiyor herkese de güvenemezler, bu durumda olanlara ne önerirsiniz?

BELEDİYELER VATANDAŞIN AVUKATI OLMALI

Bu konuda herkesin çok dikkatli olması gerekiyor. Yerel yönetimlerin vatandaş adına avukatlık görevini üstlenmesi lazım. Eğer yerel yönetimler sorumluluklarını yerine getirirse bu konuda kimse zarar görmez.

Avukat olacak yönlendirecek. Zaten kendisi yapmasın. Belediyenin görevi inşaat yapmak değil, görevi yönlendirmek ve halkın çıkarlarını, halkın menfaatlerini korumaktır. Bizim örneğin inşaat şirketimiz yok. Ege-Koop olarak inşaat asla yapmıyoruz, yaptırıyoruz. Eğer yaptırsaydık, yıpranırdık. Vatandaş adına kontrolünü yaptırıyoruz. Denetleyici çatı örgütü gibi çalışıyoruz.

– İzmir’de şu ana kadar kaç konut tamamladınız?

Şu ana kadar 28 yılda bitirdiğimiz 30 bin konut var. Dörtle çarparsanız, toplamda 120 bin kişiye konut sağladık. Bu da bir Anadolu ilinden daha büyük sayıya denk geliyor. Şu anda da belirsizliğin en çok kendini gösterdiği dönemde de faaliyetlerini ve projelerini sürdürüyor. Çünkü Ege-Koop tıpkı bir bisiklet sürücüsü gibidir. Pedal çevirmezse yani proje üretmezse düşer. Çünkü bir kar amaçlı bir kuruluş değiliz. Bize bir yerden para gelmiyor.

– İnşaat piyasasının da içinde olan bir isim olarak, konut piyasasında bir sıkıntıdan bahsediliyor. İnşaat şirketleri, kredi almak istediğinde bankaların araştırmaları çok uzun tuttuğu yönünde duyumlar geliyor. Konutta sıkıntılı bir döneme mi giriliyor?

Konut sektörü, Türkiye ekonomisi için çok önemlidir. Eğer iyi kontrol edilmezse, tıpkı Avrupa’da yaşanan bugünkü kriz ve ABD’de yaşanmış olan mortgage krizi gibi bir sorunla her an karşı karşıya kalabilirsiniz. Bugünkü gidişata bakıldığında, sektörde ciddi bir sıkıntı var. İnşallah yaşanmaz ama, ciddi sorunlarla karşılaşılabileceğini düşünüyorum.

PİYASADAN PARA TOPLANIYOR

– Neler görüyorsunuz, nasıl sıkıntılar bunlar?

Şu anda piyasadan para toplanıyor.

– Kim topluyor bu parayı?

Bazı inşaat firmaları. Yani, cazip bir takım kampanyalarla vatandaşın parasını alıyorlar. Bu projelerin bazılarının sonunun gelmeyeceğini tahmin ediyorum. Umarım 1980’li yıllarda olduğu gibi bir banker faciası yaşamayız. Sanki adım adım oraya gidiyoruz. İstanbul’da bunun kokuları geliyor. Hükümet bunun farkına vardı. Maketten satışı yasakladı, yeni inşaatların sigortalanması zorunluluğunu getirdi. Vatandaşın, bir şirketten daire alırken, inşaatı bitirecek ekonomik gücü, tapusu var mı, kat karşılığı mı? gibi konuları çok iyi araştırması gerekiyor. Bana göre kat karşılığı çok riskli. Çünkü bu tip projelerde müteahhit önce parayı toplayacak ve arsa sahibinin dairelerini yapacak. Eğer, bu aşamada iflas ederse ne olacak? Vatandaş, arsa sahibinden bir şey alamayacak, müteahhit de “ben iflas ettim” diyecek? O nedenle bu projelere girerken çok dikkat etmek gerekir. Bana göre konutta en güvenilir yöntem kooperatiftir. Çünkü, bu modelde sizin denetleme ve paranıza ne olduğunu sorma hakkınız var.

ekaplangil@hurriyet.com.tr
Emek Kaplangil

Hakkında: SerMimar

Osmanlılarda mimarbaşı, SerMimaran-ı hassa. osmanlı hanedanının ve büyük devlet adamlarının yaptıracakları binaların projelerini yapmak ve bunların uygulanması için gerekli mimarları, teknik elemanları atamak, büyük kentlerdeki mimarları atamak, hassa mimarlarını yetiştirmek, kent ve kasabalardaki bütün mimar ve ustaların kayıtlarını tutmak SerMimar'ın görevleri arasındaydı.

Ayrıca...

İnşaat Maliyetleri Arttı! Prefabrik ve ÇELİK Yapılar Devreye Girdi

Koronavirüs salgınıyla birlikte inşaat maliyetleri büyük artış eğilimine girdi. Artan inşaat maliyetleri prefabrik yapılara ilgiyi …