Basit gibi görünen, ancak iş yaşamında hemen birçoğumuzun başına gelen önemli bir konu “elektrik ve su aboneliği sözleşmelerinin değiştirilmesi” uygulamasıdır. Çokça da kiralama işleminde karşımıza çıkar. Genelde sözleşme işi, bürokrasi ve maliyet yarattığından kiracılar, mevcut sözleşmelerin aynen devamından yanadır.
Ancak bu gibi bir durumda ticari işletmenin ödeyeceği elektrik, su vb. faturaların nasıl bir vergi işlemine tabi olacağı soruları birçok mükellefin kafasını karıştırmaktadır. Oysa durum sanıldığı kadar karmaşık değil, her sorunun yanıtı yasalarda açıktır. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun ilgili maddesine göre; kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kazanç üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmiştir.
Bu aşamada; Gelir Vergisi Kanunu’nun “İndirilecek Giderler” başlıklı 40’ıncı maddesini okumak, durumu netleştirmek açısından önemli. Yasa, safi kazancın tespit edilmesi için “aşağıdaki giderlerin indirilmesi kabul edilir” diyerek şöyle yazılmış: “Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler; (4108 sayılı kanunun 19’uncu maddesiyle eklenen hüküm) (İhracat, yurtdışında inşaat, onarma, montaj ve taşımacılık faaliyetlerinde bulunan mükellefler, bu bentte yazılı giderlere ilaveten bu faaliyetlerden döviz olarak elde ettikleri hasılatın binde beşini aşmamak şartıyla yurtdışındaki bu işlerle ilgili giderlerine karşılık olmak üzere götürü olarak hesapladıkları giderleri de indirebilirler.)”
öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinin B bendinde konumuzla ilgili önemli bir tanımlama daha var, okuyalım:
“Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılmaz. İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutat olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir.”
Değerli okurlarım, yukarıda açıklanan hükümler uyarınca, bu gibi durumda bir şirketin kiralamış olduğu gayrimenkulun elektrik ve su aboneliklerinin gayrimenkul sahibi ya da örneğin, şirketin eski ortağının şahsına ait olması çok sorun yaratmıyor.
Bu gibi durumlarda dahi şirketin yapmış olduğu elektrik ve su faturası ödemeleri, şirket ile ilgili olmak zorunluluğuyla, kurum kazancının belirlenmesinde indirim olarak dikkate alınabilir.
Bu çerçevede, örneğin şirketin aktifine kayıtlı olmayan sabit telefonların da işletmede fiilen kullanılması şartı işletilerek, yukarıda açıkladığımız yasaların mantığına göre değerlendirme yapmak mümkün. Özetle; bu telefonlara ait faturalar da kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilebilir.
İş kazalarını nereye bildirmeli:
” İş kazası, sigortalının işverenin otoritesi altında bulunduğu bir sırada, gördüğü iş veya işin gereği dolayısıyla aniden ve dıştan meydana gelen bir etkenle sigortalıyı bedence ya da ruhça zarara uğratan bir olay olarak tanımlanmaktadır. Sosyal güvenlik mevzuatına göre iş kazası tanımları şöyledir:
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Bu kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların,işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan -bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaylar iş kazası olarak kabul edilir.
4/a yani SSK’li sigortalıların iş kazası geçirmeleri halinde işverenleri, stajyer öğrencilerin iş kazası geçirmeleri halinde ise eğitim veya staj gördükleri işyeri işverenleri tarafından kazanın olduğu yerdeki yetkili kolluk kuvvetlerine derhal, Sosyal Güvenlik Kurumu’na ise , en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde bildirmek zorundadır. Yine sosyal güvenlik anlaşmamız olmayan ülkelerde Türk işverenler tarafından çalıştırılan sigortalıların ise iş kazası geçirmesi halinde, işvereni tarafından kazanın olduğu ülkedeki yerel kolluk kuvvetlerine derhal, SGK’ye ise en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile bildirilmesi gereklidir. Ayrıca iş kazasının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğü’ne de iki iş günü içinde bildirilmesi yasal zorunluluktur.
Yahya Arıkan/Cumhuriyet