Habertürk Gazete Yazarı Pakize suda, Çamlıca Tepesi ile ilgili sorular sorup yanıtlarını kendi cevapları ile verdi. İşte o yazı!
Çamlıca’da camiye ihtiyaç var mıydı?
Hayır yoktu. Yani Çamlıca’da “sokakta kalmış bir cemaat”ten söz edildiğini hiç duymadık.
Ama camiyi “cami” olarak düşünmeyin. Maksat oraya “anıtsal bir yapı” kondurmaktır.
Neden cami o zaman?
Ne olabilirdi başka?
Okul? Hastane?
Hiçbir yapı bir cami kadar anıt olmaya uygun değilmiş gibi geliyor.
Ha, Amerika’daki Özgürlük Anıtı’na benzer bir,şey de olabilirdi bakın…
Çamlıca Tepesi’ne anıt kondurmak iyi fikir mi?
Sahiden ortaya bir sanat eseri çıkacaksa neden olmasın?
Ama ecdadımızdan sonra yaptığımız yapılara bakılırsa ortaya ne çıkacağı üç aşağı beş yukarı belli. Bu bakımdan hiç kalkışmasak daha iyi olur bana sorarsanız.
Sahi ne oldu bize?
Biri genetiğimizle mi oynadı nedir?
Yarışma açılsa daha iyi olmaz mı?
Vallahi emin değilim.
Birincisi; Türkiye’de bir yarışma olacak da içinde bir “numara” dönmeyecek! Mümkün değil.
İkincisi; yarışmalarda ortaya daima “zorlama eserler” çıkar. Sanatçılara yarışma dendi mi bir “kabızlık” gelir nedense.
Yani yarışma “en iyi sonucun alınması için en doğru yol” olmayabilir.
Bu konuda başka neler söylenebilir?
Şahsen camiyle bir sorunum yok. Benim derdim “estetik”le. Bu açıdan bakınca “İstanbul’un hiçbir yerine hiçbir şey yapılmaması” taraftarıyım. Bekleyelim, birkaç kuşak geçsin, bakarsınız büyük büyük dedelerine benzeyen “şaheserler yaratacak torunlar” yetişir gelir.
Ha, camiyle şöyle bir sorunum var:
En iyisi zaten yapılmış, onu aşmak mümkün değil.
Aşmayı denemenin manası da yok. Taklit ederek tekrarlamanın da. Hatta Mimar Sinan’lara karşı “ayıp”ı bile var.
“Eserler yapıldığı devre ait olmalı.” Yani bir eser bırakılmak isteniyorsa bu devri simgelemeli. Ama çok modern bir şey de Çamlıca Tepesi’ne olur mu, bilmem.
Son olarak…
Bana göre “kişi başına düşen beton miktarı”nı azaltan bir lider, bütün Türkiye’ye imzasını atmış demektir.
Pakize Suda/Habertürk