Hürriyet yazarı Melda Narmanlı Çimen, “Yeni mevsimle birlikte ev yaşamının 24 saatlik döngümüzden aldığı pay artıyor. Eğlence ve sığınma mekanı olarak birbirini besleyen iki ana işleve odaklanan yaşam alanlarımız, kucağında farklı stil denemeleri taşıyor” diye yazdı
İşte o yazı;
“Senenin başından beri tüketici eğilimleriyle ilgili farklı uzmanlardan farklı başlıklarda konuşmalar dinleme fırsatım oldu. Onlar hangi sektörden ya da hangi müşteri profilinden bahsederlerse bahsetsinler, ben beynimin bir yanıyla sözlerinin dekorasyon tutkunları açısından nasıl yorumlanabileceğini tahmin etmeye çalıştım. Bütün notlarımı bir araya getirdiğimde, ev kavramının önümüzdeki dönemde iki temel işleve hizmet edeceğini söyleyebilirim. Bunların ilki “eğlenmek”, ikincisi ise “sığınmak”. Bir eğlence, davet ve sosyal yaşam alam olarak ev -özellikle de salon-, yalnızca ailenin değil, kalabalık arkadaş gruplarının eğlence merkezine, dans pistine dönüşüyor. “Benim evim” “bizim evimiz” olurken, dekorasyonda da bu havayı güçlendiren 70’lerin ve 80lerin retro formları, vintage tasarımlarla birlikte kullanılıyor. Renk skalasında zümrüt, yakut gibi değerli taşların ilham verdiği bir palet var.
Eğlencenin dozunu artırmak isterseniz, gökkuşağı etkisinin hükmettiği, fluoresan renklerin göz kamaştırdığı, sürrealist ve çocuksu tasarımların kullamldığı bir stile kayabilirsiniz. Bu tip evlerde enerji yüklü, renk yüklü, süslü dekorlar öngörüyor; parlak cilalar, yoğun grafik ve tipografik i kullanımlar, pleksiler ve reflektif malzemeler dikkat çekiyor. Aslında aynı kutlamaya podyumlarda da şahit oluyoruz. Renk bloklannm yoğun kullanımı, metalik efektler, halografik biçimler, iri desenler ve floral cümbüş bütün modaevlerinin ortak lisanı. Uluslararası moda dergilerinde “party girl”, “dancing queen” ve “danceathon” gibi başlıklar göze çarpıyor.
EVDE GEÇİRİLEN ZAMAN ARTIYOR
Eğlenme eyleminin tetiklediği bir alan daha var. Genç kuşağın kendini ifade etme ve iletişim kurma aracı olarak gördüğü internet ile ebeveynlerin ilgi alanı olan ev sineması ve karaoke sistemleri, yaşam alanlarının merkez noktalan olmaya başlıyor. Bu teknolojilerdeki yeni donanımlara uyum sağlayacak mobilyalar, bütün akıllı firmaların koleksiyonlarına dahil oluyor. Bilgisayar ve televizyon odaklı düzenlemeler için konfor, ergonomi ve fonksiyon kaygılı tasarımlar yaratılıyor.
Gelelim evin ikinci kimliğine, ilkine göre çok daha sakin ve gösterişsiz sayılabilecek bir renk ve doku skalasında, evimizin koruyucu bir sığınak, bir yuva, hatta bir koza görevine sahip olmasının altı çiziliyor. Renk paletinde beyazın her tonu, toz pasteller ve gümüş griler var. Trend uzmanı Vincent Gregoire yumurta kabuğundan yola çıkarak, bunlara “eggciting” renkler diyor. Geçmişimize daha sıkı bir düğüm atarak kendimizi daha güvende hissetmemizi sağlayan vintage mobilyalar, doğal formlar, yumuşak tekstürler de bu stilin anahtarları.
Sığınma ihtiyacında evin kalbine yerleşen mekan ise, bir terapi merkezi olarak konumlanan ve yavaş yavaş kişisel bir spa’ya dönüşen banyo. Bizi dışarıdaki ruhsal ve fiziksel stresten arındırarak enerji şarjı yapıyor; dijital kirlenmeden nasibini alan beynimizi sakinleştiriyor. Duyuları şımartan banyo ritüelleri için kokulu mumlar, aromatik yağlar ve kaim bornozlar önerilirken, ünlü tasarımcıların banyodaki yarışı bize farklı tasarımlar armağan ediyor.
Birbiriyle çelişkili gözükmesine rağmen, eğlenmek ve sığınmak aslında evde geçireceğimiz zamanın artacağına, evimizin sesinin yükseleceğine işaret ediyor; bu da Evcimen olarak bana daha fazla iş düşeceğinin göstergesi!”
Melda Narmanlı Çimen / HÜRRİYET